Perakende sektörü rekabet masasında
Rekabet Kurumu'nun uzmanları bir yıldır hızlı tüketim ürünleri perakende sektörünü araştırıyor. Devam eden bu çalışmanın ilk bulguları "Türkiye Hızlı Tüketim Ürünleri Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu"nda toplandı. İlgi duyanlar bu ilginç "ön raporu" Kurum'un internet sayfasında okuyabilirler.
Hızlı tüketim ürünleri sektörü, kendi içinde iki kanattan oluşuyor: Perakendeciler ve tedarikçiler. Bir kanat daha var: Tüketiciler ve kullanıcılar. Ama, kurum uzmanlarının çalışması, ilk iki kanat arasındaki ilişkide oraya çıkan veya yaşanan rekabet sorunlarını kapsıyor.
Uzmanlar, raporun sunuş bölümünde nezaket gösterip "muhtemel rekabet sorunları" demişlerse de, perakendeci olarak anılan mağaza zinciri şirketlerinin, tedarikçi olarak anılan çoğu KOBİ nitelikli ürün sağlayıcı firmalar üzerinde "güç" kullandıkları ekonomi âleminde ve sektörde "sır" değil.
"Güç" kullanımı lâfı, elbet perakendecilerin tedarikçilere istedikleri iş ve ticaret şartlarını dayatmalarını ifade ediyor ki "ön raporda" bunlara özetle değiniliyor. Bu araştırmanın ikinci aşamasında tedarikçilerle ilgili kapsamlı bir saha çalışması yer alacak.
Orantısız güç kullanımı
Raporda, organize perakendecilerin "alıcı" konumlarından yararlanarak tedarikçiler üzerinde "orantısız güç" kullandıkları vurgulanıyor. Orantısız gücün kullanıldığı "bazı durumlar" ise şöyle sıralanıyor: Listeleme bedeli, raf bedeli, teşhir alanı bedeli, insert bedeli, elektrik bedeli, promosyona katılım bedeli, eleman talebi, mağaza açılış bedeli, yıldönümü bedeli, yıl sonu iskontosu v.b.
Peki, tedarikçilere bu bedelleri ödeten perakendeci şirketler "tahsilatı" nasıl yapıyor? Cevabı raporda: "Perakendecilerin bazı durumlarda bu bedelleri sözleşme dışı ve geçmişe etkili faturalar yoluyla tahsil etmeleri, tedarikçiyi öngöremedikleri maliyet ve ticari riskle karşı karşıya bırakabilmektedir."
Görülüyor: Organize perakendeciliğin Türkiye tarzında uygulanan yöntemler de organize! İşin bir de kazanç boyutu var ki hiç fena değil: "Tedarikçilerden alınan bu bedellerin ulusal perakende zincirlerinin ciroları içinde artan bir trend izlediği ve 2009 yılı itibarıyla ortalama yüzde 12,5'e ulaştığı tespit edilmiştir." Bu uygulamalar tüm sektörde standart ve sürekli hale gelmiş.
Organize perakende büyüyor
Raporun "ön bulguları" hızlı tüketim ürünlerinde "geleneksel" piyasa aktörlerinin; yani "bakkal" ya da küçük işletme yapılarının ciddi tehdit altında bulunduklarını ortaya koyuyor. Rapora göre, 2004 yılında yüzde 30 olan organize perakendenin pazar payı 2009 yılında yüzde 43.
Gerçi, raporda geleneksel kanalların ağırlığını koruduğu belirtiliyor. Yüzde organizenin 43'üne bakılırsa, gelenekselin pazar payı yüzde 57. Ama, aradaki 14 puan fark potansiyel tehdidi ortadan kaldırmıyor. Çünkü, gelenekselin karşısında sadece yaygın büyük organize yapılar değil, yerel ve bölgesel perakendeciler de var.
Nitekim, bölgesel ve yerel perakendeci yapılanmalar Marmara, İç Anadolu, ve Akdeniz'de; il bazında ise İstanbul ve Ankara'da yaygınlaşıyor. Raporda, bölgesel ve yerel perakendecilerin ağırlıklı olarak "süpermarket" sınıfında faaliyet gösterdikleri ve yaygın perakende zincirleriyle rekabet ettikleri belirtiliyor. Bu kesim son iki yılda mağaza sayısı ve toplam satış alanı bakımından yüzde 50 civarında büyümüş.
Raporda, organize hızlı sektördeki firma yoğunlaşmaları, kurumsallaşma, halka arzlar, devralmalar (tabii, küçükleri) ve sektörün tedarikçi kanadında tartışmalara yol açan özel markalı ürünler (private label) gibi konular da irdeleniyor. Sözü bunlarla uzatmadan, diyeceğim şu: Organize perakende sektörünün "büyükleri" dikkatli olsunlar; Rekabet Kurumu'nun masasındalar!