Pekin izlenimleri
Geçtiğimiz hafta içinde Pekin Uluslararası Otomobil Fuarı'nı gezmek için Çin'e gittim. İşim gereği birçok farklı ülkeyi ziyaret etme fırsatı yakalamış hatta geçen yıl da Şangay'a da gitmiştim ancak Pekin'i hiç görmemiştim.
Uzun zamandır beni böyle etkileyen bir şehir görmediğim için izin verirseniz biraz Pekin'i anlatayım sonra lafı asıl konumuz olan otomotive bağlarız.
İlk olarak THY...
Türkiye'nin bayrak taşıyıcısı Türk Hava Yolları hakikaten övgüyü hakediyor. Dakiklik konusunda önemli sıkıntılar yaşansa da uçağa bindiğiniz andan itibaren servis anlamında net bir şekilde tüm firmalara bence fark atıyor.
Pekin'e döndüğümüzde ise ben, açıkçası bu kadar heybetli bir şehir beklemiyordum. Öncelikle cadde ve yolların genişliği insanı etkiliyor. Amerika'nın büyük caddeleri, Pekin'dekilerin yanında kendi halinde bulvarlar gibi kalıyor.
Tahminim coğrafyanın da müsait olması nedeniyle genişlikten çalma yoluna gitmemişler. Bu kadar uzun caddeleri hiçbir yerde görmemiştim. Gerçekten de bir ucundan baktığınızda caddenin diğer ucunu görmek mümkün değil. Her yolun yanında mutlaka geniş bir bisiklet şeridi açılmış. Bu durum bir anlamda trafiği de daha akıcı hale getiriyor. Araçların büyük çoğunluğunu yerli otomobiller oluşturuyor. Hükümet ve zenginlerde belirgin bir Audi hayranlığı var. Ancak, rakamlar BMW ve Mercedes'in aradaki farkı kapatmaya başladığını söylüyor.
Sürücü davranışları ise kornaları saymazsak İstanbul'dakinden çok daha saygılı. Sadece taksilerde sorun yaşıyorsunuz. Eğer bir otelden ya da restorandan çağırtmadığınız taktirde 10 Yuan'lık yer için sizden 100 Yuan talep edebiliyorlar. Pazarlık sadece taksi için değil bazı noktalarda satın almayı düşündüğünüz herşey için geçerli. 2500 Yuan'dan kapı açılıp 150 Yuan'da anlaşılan pazarlıklar da var tek kuruş inilmeyen noktalar da.
Bana göre bir çocuğun büyümesi gibi yaşıyorlar. Bir yakınınızın çocuğunu iki-üç ayda bir görüyorsanız ondaki fiziksel ve mental gelişimi net bir şekilde gözlemleyebilirsiniz. Çin de öyle. Bir yılda çok önemli ilerlemeler olmuş. Örneğin fuardaki taklit sayısı azalırken, gerçek Made in China ürünleri sayısı artmış. Beni etkileyen en önemli özellikleri eksiklikleri tespit edip hızlı bir şekilde yanıt verebilmeleri oldu.
Örneğin bizim geçen yıl Şangay Fuarı'nda taklit üzerine yoğun eleştiriler gelmişti. Bu yıl ise taklit model sayısı geçmişe göre çok azdı. Ufak bir detay belki ama ne anlatmaya çalıştığımı pekiştirecektir. Şangay da biz de dahil birçok basın mensubu medya merkezinin yetersizliğinden yakınmıştı. Bu yıl Pekin'de, Cenevre ya da Frankfurt kadar olmasa da oldukça geliştirilmiş bir bölüm yapılmıştı. Çinli araçların en önemli eksiklikleri olarak gösterilen ve halen de en çok eleştiri aldıkları çarpışma testleri konusunda Avrupa'daki referans kurum olan EuroNCAP'ten geçer not alamayınca. Hemen gidip kendi çarpışma testi kurumlarını kurdular.
Teknoloji adaptasyonu konusunda çok başarılı olsalar da tasarım ve yaratıcılık konusunda önemli bir eksiklik olduğu da gerçek. Bu eksiklik net bir şekilde pazarlama aktiviteleri, özellikle iletişim yönetimi üzerinde görülüyor. Bir örnekle daha açmak gerekirse Barcelona'nın Arjantinli yıldızı Lionel Messi, bugün tartışmasız dünyanın en iyi futbolcusu. Chery bünyesindeki Riich markasının yeni reklam yüzü olarak seçilmiş. Bu anlaşma da fuar sırasında açıklandı. Ancak uluslararası bir basın toplantısında Çince dışında tek bir dil bile konuşulmadı. Messi'ye büyük ihtimalle prompter'dan okutulan ki o bile çok acemiceydi bir konuşma ile iş tamamlandı. Bu arada Messi'nin kendi anadili İspanyolca konuştuğunu, söylediklerinin de Çince altyazıyla aktarıldığının belirteyim.
Diğer standlarda da benzer durumlar yaşanıyordu.
İşin imalat kısmında bir başka deyişle mühendisliğinde sınıfı geçenlerin, hizmet sektöründe aynı başarıyı gösterememeleri biraz düşündürücü. Ölçülebilir konulara yönelik olarak yapılan beyin transferleri, hizmet sektöründe de yapılabilir mi mutlaka...
Lakin o zaman da işin içine kültürel farklılıklar giriyor. Pazarlama, iletişim gibi konulara çok yabancı oldukları için ithal beyinler de fazla bir varlık gösteremiyor. Volvo'yu satın alarak teknolojisini kullanmaya başlayabilirler. Ama kendi araçlarına Volvo'nun ya da bir başka otomobilin marka kimliğini yapıştırmak şu an için pek mümkün görünmüyor.
Organizasyon konusundaki yeteneğin yaratıcılık ve imaj alanında başarılı projelere dönüşmesi önemli bir zaman alacak gibi duruyor.