Pekin ”iş olimpiyatlarının” galibi Fransız şirketler
Pekin Yaz Olimpiyatları 8 Ağustos'ta başlıyor. AB'li liderler, Çin'in Tibet'in sürgündeki ruhani lideri Dalai Lama ile diyalog başlatmaması halinde açılış törenini boykot etmeyi daha doğru buluyorlar. AB dönem başkanı Fransa ise açılışta yer almaya karar verdiğinden bu yana eleştirilere maruz kalıyor. Aslında bu konuda oldukça farklı görüş gündeme geldi.
Öncelikle Uluslararası Olimpiyat Komitesi, jeopolitik konuların sporu ezmemesi gerektiğini ifade ederek, liderleri olimpiyatları boykot etmemeye çağırdı. Atletler de aynı görüşü savundu ve dünya gündemindeki anlaşmazlıkların olimpiyatları etkilememesi gerektiğini savundu. Siyasetçiler ise farklı bir açıdan yaklaştılar konuya ve liderlerin olimpiyatlara katılmasının "Çin'in insan hakları ihlalini onaylamak" anlamına geleceğini ifade ettiler.
Pekin Yaz Olimpiyatları'nın başlamadan önce bu derece tartışmaya neden olan ilk olimpiyat olduğu kesin. Fakat kesin olan bir konu daha var. O da Fransız şirketlerinin olimpiyatlar başlamadan önce, iş dünyası olimpiyatlarını kazanmış olduğu. Fransız şirketler, uzun görüşmeler sonrasında Pekin Olimpiyatları'nın yasal tedarikçisi olmayı başardılar.
Bunlardan birisi enerji devi EDF (Elecricite de France). EDF'in yan kuruluşu Hydrostadium, kano yarışlarının yapılacağı 280 metrelik yapay nehri inşa etti. Sophia-Antipolis'e bağlı olan ASK, olimpiyatlarda kullanılacak farklı stadyumlara girmek için 14 milyon bilet üretti. Olimpiyatların açılış seremonisi ise Fransız ajansı ECA2'ye emanet edildi.
Bu süreçte, diğer olimpiyatlara göre farklı olan unsurlardan biri, tüm dünya piyasalarını işgal eden Çinliler'in sıra kendilerine geldiğinde yabancı payını minimumda tutmaya özen göstermeleri oldu.
Dolayısıyla, yabancı firmalar, yerel Çin firmaları ile ortak bir çalışma yapmak zorunda kaldılar büyük ölçüde.
Örneğin, yapay nehir inşaatının tamamlanmasının ardından Çin yetkilileri EDF ile yapılan anlaşmayı sonlandırıp, işin teknik tarafını kendileri üstlendiler. ASK de bilet üretimini yerel bir şirketle paylaştı. İşin yüksek teknoloji kısmını gerçekleştiren ASK, daha sonra ürettiği bu çipleri ve uzaktan kumanda ile kontrol sağlayan antenleri, biletlerin içine yerleştirmesi için bir Çinli şirkete teslim etti.
Açılış seremonisi için Çin Olimpiyat Komitesi'nin talebine cevap veren ECA de, seremoninin tasarımı için altı Çinli yönetmenle çalışmak zorunda kaldı.
Olimpiyatlardaki ok müsabakalarında kullanılacak hedefleri üreten bir diğer Fransız şirketi ise 2005 yılında harekete geçmiş ve Çinli Norenco ile ortaklık gerçekleştirmiş.
Sonuçta görünen o ki, Fransız şirketleri Çin Olimpiyatları'na katılmaktan bir hayli mutlu. İnsan haklarına gelince... Onu da politikacılar düşünsün.
"Michelin'siz Citroen, Gabbana'sız Dolce gibidir"
"Michelin'siz Citroen, Gabbana'sız Dolce gibidir" yorumuna yer veriliyor Fransız Capital Dergisi'nde.
Bu iki markanın yaklaşık 70 yıldır birbirinden ayrılmadığını düşünürsek, bu benzetmenin yersiz olmadığı ortada. Fakat bu birliktelikte bir ihanetin yaşanabileceği gündeme geliyor son günlerde. Bunun nedeni de Citroen'in bazı modelleri için Japon lastik üreticisi Bridgestone'a göz kırpması. Citroen'in yeni C3 serisi için 2008 Eylül ayında Bridgestone'u tercih edebileceği belirtiliyor.
Michelin ve Bridgestone arasındaki rekabetin uzun bir geçmişi var. Michelin 2001 yılında lastik üretiminde dünya birinciliğini Bridgestone'un elinden aldı. Birincilik 2005 yılında tekrar Bridgestone'a geçti. 2007 ise, pazarın 68 milyar Euro değerinde olduğu tahmin edilen yüzde 18,2 Japon üreticisi Bridgestone'a; yüzde 17,7'si ise özellikle Avrupa'da güçlü konumda bulunan Fransız Michelin'e aitti.
Michelin'in üç markası bulunuyor. Bunlar Michelin, Kleber ve BFGoodrich. Aynı şekilde Bridgestone'un da üç markası var: Bridgestone, Firestone ve Dayton.
Birbirine benzeyen rakipler
Bu rekabette ilginç olan konulardan biri iki rakibin birbirlerine çok fazla benzemeleri. İlk benzerlik her iki grubun da kurucu aileler tarafından yönetiliyor olması. İkinci benzerlik, her iki şirketin de uluslararası alanda genişlemek için 1900'lü yıllarda ABD'li rakiplerini satın almış olmaları. Bridgestone, Firestone'u satın alırken, Michelin, Uniroyal Goodrich'i satın aldı. Üçüncü benzerlik ise her iki lastik üreticisinin yenilikçilik tutkusu. Teknoloji yatırımlarına çok önem veren iki şirket, piyasaya yeni ürün sunmakta adeta birbirleri ile yarış içindeler. Michelin cirosunun yüzde 3,6'sını, Bridgestone ise yüzde 3'ünü AR-GE yatırımlarına ayırıyor.
Michelin özellikle Avrupa'da tarihi bir avantaja sahip. Ne de olsa Avrupalı bir lastik. Bridgestone'un avantajı ise rekabetçi fiyatları. Japon şirket bu sayede Avrupa pazarına da hızla yayılıyor. İki sene önce Frankfurt Otomobil Fuarı'nda hiçbir Peugeot otomobilde Bridgestone lastiği kullanılmazken, bu sene 25 Peugeot'nun dokuzunda Bridgestone kullanılmış olması bunun en güzel örneği aslında.
Fiyatlara baktığımızda ise Michelin'in Avrupa'da daha pahalı olduğunu görüyoruz. Michelin'in bu konuda yaptığı açıklama ise şöyle: "Satış fiyatımız daha pahalı olabilir, ama kullanımda durum farklı. Bizim lastiklerimizin ömrü değerlerinden çok daha fazla." Sonuçta düşük fiyatlı Michelin bulmak oldukça zor. Öte yandan, iki marka arasındaki yarış özellikle Asya pazarında hız kazanmış durumda. Yani Asya pazarında söz sahibi olmaya başaran, piyasanın da kralı olacak. Hem Michelin, hem de Bridgestone Asya ülkelerinde yüzlerce milyon dolarlık yatırımlar gerçekleştiriyorlar. Yolları kimin daha iyi tutacağını yakında göreceğiz.