Peki şimdi nasıl olacak da ekonomi daha iyi olacak?
Biz yaptık oldu, dediler; Çetinkaya’yı alıp yerine Uysal’ı getirdiler. Efendim, Merkez Bankası Başkanı görevden alınamazmış, bu uygulama yasal değilmiş, yargıya götürülse geri dönermiş, falan filan...
Geçiniz!
Söylenen şu: “Biz yaptık ve oldu, o kadar!”
Pekala, olsun olmaya da bunun bize, yani ülkeye yararı ne olacak? Asıl soru budur.
Bir merkez bankası başkanının hangi gerekçelerle görevden alınabileceği belli. Bu uygulamada o gerekçeler yok.
Ya ne var; “Bize uymuyordu, bizim istediklerimizi yapmıyordu” gerekçesi var.
Merkez bankalarının hükümetlerin istediklerini yapanları mı makbuldür, yeri geldiğinde bu isteklere karşı çıkanları mı?
Bütün bu soruları geçtik. Yarına bakalım. Ve başlıktaki soruya yanıt arayalım:
“Bu değişiklik nasıl olacak da ekonominin daha iyi olmasını sağlayacak?”
Bu soru bir soru daha doğuruyor:
“Ekonominin iyi olmasından ne anlamak gerekir ki?” İktidar cephesinin bundan ne anladığı belli:
“Faizlerin düşük olması...”
“Faiz düşerse enflasyon da düşer” şeklinde özetlenebilecek bir ekonomik görüş hakim, bunu biliyoruz.
Hem zaten Murat Çetinkaya’nın görevden alınmasına da bunun yol açtığı ortada. Cumhurbaşkanı Erdoğan görevden alma gerekçesini milletvekilleriyle yaptığı toplantıda açıklamış:
“Kendisine (Murat Çetinkaya) ekonomi toplantılarında defalarca faiz indirmesi gerektiğini söyledik. Faiz düşerse enflasyonun düşeceğini ifade ettik. Gerekeni yapmadı. Aynı kulvarda değildik.”
1- Daha önce kulvar aynıydı
Aslında ekonomi yönetimiyle Çetinkaya başlangıçta aynı kulvardaydı. Hatırlayalım; Murat Çetinkaya göreve başladığında faiz indirimi yapmadı mı, yaptı.
Fonlamada uzun süre geç likidite penceresi kullanılmadı mı, kullanıldı? Hani bizim tali yol dediğimiz yol...
Ve en önemlisi geçen yıl temmuz ayındaki PPK toplantısı... O toplantıda faiz göstermelik de olsa, yarım puan, bir puan artırılsaydı o kur şoku yaşanmayacaktı. Temmuzda faizi sabit tutmak Türkiye'ye pahalıya patladı. Sonra eylül toplantısına geldik, haftalık repo faizi yüzde 17.75'ten yüzde 24'e çıkarıldı.
O dönem fonlama yüzde 19.25'lik oran üzerinden yapılıyordu. Dolayısıyla faiz pratikte yüzde 19.25’ten yüzde 24’e çıkarılmış oldu.
2- Demek ki Uysal o kulvarda!
Şimdi Erdoğan, Çetinkaya için belli ki son dönemleri kastederek “Aynı kulvarda değildik” dediğine göre, bu ifadeden Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Murat Uysal’ın Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği kulvarda olduğu sonucunu çıkarmak yanlış olmaz.
O kulvar, düşük faiz kulvarı.
İyi de başkan değişikliğinden sonra Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamada ne denildi: “... Başkan Murat Uysal yaptığı ilk açıklamada Bankamızın kanunla kendisine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamaya odaklı para politikası araçlarını bağımsız bir şekilde uygulamaya devam edeceğini belirtti...”
Tekrar okuyalım, ne diyor yeni başkan: “Para politikası araçlarını bağımsız bir şekilde uygulamaya devam etmek...”
Bizim kafamız karıştı!
Çetinkaya bağımsız merkez bankacılığı uygulamaya çalıştığı için, yani iktidarın istediğini yapmadığı için görevden alınmadı mı?
Öyleyse Uysal’ın dile getirdiği “bağımsızlığı devam ettirmek” ne demek? Ya bağımsızlık sözde kalacak ya da Uysal da bir süre sonra görevden alınacak. Hangisi?
3- Faizin 3 puan indirilmesini isteyen kimdi?
Tarih 12 Haziran... Para Politikası Kurulu faiz kararı için toplanıyor.
O günlerde tahmin yürütülüyordu ama şimdi yeni yeni öğreniyoruz ki toplantı öncesinde Merkez Bankası’na faizi indirmesi için yoğun bir baskı var.
Toplantıda görüş ayrılıkları yaşanıyor. Başkan Çetinkaya faizin sabit tutulmasından yana. Bazı Kurul üyeleri ise yüzde 24 olan haftalık repo ihale faiz oranının aşağı çekilmesinde ısrarcı oluyor.
Bir üye tam 3 puanlık bir indirim yapılması gerektiği görüşünde. Ama sonuçta bu görüşünü Para Politikası Kurulu’na kabul ettiremiyor. Şimdi çok çok zor bir soru geliyor:
Sizce bu üye kim olabilir?
4- Faiz düşecek, enflasyon da inecek!
Para Politikası Kurulu’nun bundan sonraki toplantısı 25 Temmuz’da.
Hani hep “Merkez bankaları öngörülebilir olmalı” denir ya, bizde bu belki de yıllar sonra ilk kez gerçekleşecek.
Çünkü Merkez Bankası'nın 25 Temmuz toplantısında ne yapacağı belli.
Faiz indirilecek. Haziran toplantısında 3 puan diye ısrarcı olanlar, şimdi herhalde buna birkaç puan daha eklerler.
Dolayısıyla 25 Temmuz’da haftalık repo ihale faiz oranının yüzde 20’ye, hatta daha aşağıya indirilmesi beklenmeli.
Haziran sonunda yüzde 15.7 olan enflasyonla uyumlu bir düzey bu. Her ne kadar temmuz sonunda yıllık enflasyon yine yükselecek ve yüzde 18-19 düzeyine çıkacak olsa da bu geçici bir durum. İzleyen üç ayda yine yıllık bazda düşüşler göreceğiz.
Özellikle eylüle gelindiğinde yıllık oran hızla gerileyecek ve doğal olarak şu söylenecek:
“Bakın gördünüz mü, biz boş yere faiz düşerse enflasyon düşer demedik. İşte faizi indirdik, bu sayede enflasyon da geriledi.”
TÜFE’deki yıllık artışın baz etkisi dolayısıyla düştüğünü boşverin artık.
Hem zaten bu görüş çok kısa bir süre sonra önemini yitirecek. Yıllık TÜFE artışı doğal akışında bile kasımdan itibaren hızlanmaya başlayacak. Bu hızlanma faiz düşüşünün yaratabileceği kur artışıyla daha belirgin olabilecek.
Dolayısıyla belki yıl sonunda ya da en geç 2020’nin ilk aylarında faizi nasıl yükseltebiliriz arayışı içine gireceğiz.