“Pazartesi diyete başlıyorum…”
Aldığı kiloları vermek isteyenlerin başvurduğu yöntemlerden biri diyet. Fazla olduğu düşünülen ağırlıktan kurtulma, böylece daha sağlıklı, rahat, konforlu ve sürdürülebilir bir hayat yaşama arzusu diyet isteği yaratıyor.
Aksi halde “fazla” kiloların korunması hatta artması yaşam konforunu olumsuz etkileyebiliyor. Tabii konunun estetik tarafı da var. Ayrıca daha fit görünme isteği de tetikleyici unsur olabiliyor. Bu sebeple “Pazartesi diyete başlıyorum” sözünü çokça duyarız. Yani yabancı bir cümle değil. Örneğin tatil veya yaz öncesi diyet kararı alınması gayet normal ve olağan. Tatil sezonuna girmek üzere olduğumuz bugünlerde başlanan diyetler, tatilin daha konforlu geçmesini sağlayabilir.
Diyet kararlarının sezonsallığına baktığımızda, tepe yaptığı günlerde olabiliriz. Daha fit ve sağlıklı olmanın yollarından biri de spor yapmak. Bu amaçla, spora başlama kararı almak, yürüyüş yapmak veya bir salona üye olmak çokça şahit olduğumuz bir durum. Bir diyetin ilk günlerinde, tartıdaki 2-3 kilo civarındaki azalma mutluluk verir.
Kararın doğruluğuna olan inancı artırır. Böylece, kendimizi daha iyi hissederiz. Takip eden günlerde ise diyet normal hale gelerek, bir standarda dönüşmeye başlar. İlerleyen günlerde mutluluğun dozu azalır, sürdürmenin zorluğunun dozu artmaya başlar. Süreci devam ettirmek ise zorlaşır. Alternatif maliyet artar; diyetin ilk günlerindeki hızlı kilo düşüşü yerini daha az düşüşe bırakır. Yeni yaşam formunun yarattığı mutluluğun miktarı da azalmaya başlar. Diyet aynıdır ama duygusal tatmini azalır.
Örneğin tatlının hazzından vazgeçmenin karşılığı daha fit olmaktır. Tatlı yemenin verdiği haz isteği zamanla artabilir. Her geçen gün fedakarlığın maliyeti fazlalaşabilir. Hızlı kilo düşüşü; yüksek mutluluk, az düşüş ise az mutluluk yaratabilir. Mutluluğun trendi aşağı yönlü, hazdan vazgeçmenin trendi yukarı yönlü seyir izleyebilir. Zorlanma, motivasyon kaybı gibi çeşitli yan etkiler ortaya çıkabilir.
Sonuçta, kararlı olunursa hedeflenen kiloya ulaşılabilir. Bu noktada şu soru ortaya çıkabilir: Diyeti taktiksel bir araç olarak mı tanımlayacağız yoksa bir yaşam biçimine çevirebilecek miyiz? Taktiksel olarak görülmesi bir dahaki diyet için koşulların oluşmasına yol açabilir.
Yaşam felsefesinin değişmesi ise sağlıklı halin devamlılığını sağlayabilir. Ekonominin sağlığı da zamanla bozulabilir. Rasyonelin dışına çıkılması, popülist politikaların izlenmesi enflasyon, kalitesiz büyüme ve cari açık gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Çare rasyonel kararlar alıp ekonominin sağlığını temin etmeye çalışmaktan geçer. Ülke daha sağlıklı, daha ‘fit’ bir ekonomiye sahip olmak isteyebilir.
Bu noktada ‘sağlığa’ kavuşmak için harekete geçildiğinde ilk etapta bazı metriklerde hızlı bir iyileşme görülebilir. Daha iyisi için çaba göstermeye başlamak moral verebilir. Eş zamanlı olarak süreç içinde farklı yan etkiler de oluşabilir. Bizim örneğimizde, döviz girişinin yarattığı TL bollaşması sıkı para politikası aleyhine veya döviz kredilerin artışı ekonominin yavaşlaması aleyhine sorun ortaya çıkarabilir. İşte bu noktada ne kadar kararlı olunduğu ne kadar proaktif olunduğu önem arz eder.
Yine bizim örneğimizden gidelim, Mart ayında TCMB 500 baz puan faiz artırdı ve o günlerde oluşan ters rüzgarı kesti. Son haftalarda, döviz kurlarındaki yavaşlama döviz kredi talebini artırmaya başladı, TL likiditesinin artması piyasa faizlerinin gevşemesine neden oldu. Merkez Bankası yine devreye girdi ve ek önlemler aldı.
Esasında sorunu gördüğünü, ‘normalleşme’ dinamiğini yakından takip ettiğini ve kararlı olduğunu gösterdi. Ekonomimizin sağlığına kavuşması, “fit” olması için yapılması gerekenler var. Zamana ihtiyacımız var. Bu 100 metre koşusu değil, bir maraton. Ekonomi yönetimi bazen yavaşlayıp bazen hızlanabilir. Bu da gayet normal. Kaldı ki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ifade ettiği gibi duruma göre, kademeli, ölçüp biçerek adım atmak tercih ediliyor.
Günün sonunda ekonominin sağlığı ilelebet baki olmayabilir, arada bozulması mümkün. Ancak sağlıklı olmanın iyi tarafı sorunlu dönem sayımız azalır, sorunların yarattığı dalganın boyutu küçülür. Örneğin ABD’nin yıllık enflasyonu Temmuz 2022’de yüzde 9,1 seviyesine çıktı. Bizim 2023 Temmuz’da sadece aylık enflasyonumuz yüzde 9,50 idi.
Ekonomi yönetimi gerek TCMB kanadı gerek maliye kanadı programı sürdürmek için kararlılığını yineliyor ve bu yönde irade ortaya koyuyor. Para ve maliye politikaları eş güdümlü ilerliyor. Normalleşme süreci sonucunda ulaşacağımız noktanın (daha sağlıklı halin) kalıcı olması için rasyonel politikaların yaşam felsefesine dönüşmesi gerekir.