Patronun, başkanın, bakanın kapısı

Ferit Barış PARLAK
Ferit Barış PARLAK AYRINTI [email protected]

Klişeleşti ama, yazının içeriğini oluşturacağı için tekrar hatırlatmak zorunda kaldım: "bilgi çağındayız", "fikir çağındayız"

Zaten büyük çoğunluğumuz (- ben de dâhil…) bu gerçeği sadece hatırlıyor, sadece tekrarlıyoruz!

Çağa katkımız bundan ibaret!

 & & &

Facebook'un fikir babası kaç yaşındaydı? O fikriyle nereden nereye geldi? Biliyoruz.

Google'nin fikir babası kaç yaşındaydı? O fikriyle nereden nereye geldi? Biliyoruz.

IPhone'nin fikir babası kaç yaşındaydı? O fikriyle nereden nereye geldi? Biliyoruz.

Ülkelerine de önemli katkı sağlayan bu örnekleri, 'on binlerle' niceleyerek çoğaltabiliriz.

 & & &

Biz niye yapamıyoruz?

Belki de fikrimizi, bilgimizi paylaşmaktan korkuyoruz.

Belki de birçok fikir ve bilgiyi, kendine güveni olmayan/koltuğunu altlarına kaptırmaktan korkan üstlerin zulasında eskitiyoruz.

Belki de birçok fikir ve bilgiyi, paylaşılan kişiler tarafından sahiplenildiği için öylece bırakıp/o kadarıyla yetinip geliştiremiyoruz.

Kurumumuza, kuruluşumuza, ülkemize katkı sağlayacak bilgi ve fikirlerin çıkamamasının nedenlerini, 'onlarla' niceleyerek çoğaltabiliriz.

Patronları ve üstleri saymazsak yaklaşık 5 milyon teknik elemanın fikir ve bilgilerini bu nedenlerle çöpe atabilme cesaretini/lüksünü kimden alıyoruz?

 & & &

TSE'nin düzenlediği uluslar arası konferansta, yabancılar bilgi/fikir güvenliği için yapılabilecekleri tartışırken aklıma geldi tüm bu sorular.

Tersten de sordum, "Onlar nasıl yapıyorlar?"

Onlar farklılar.

Fikrin, bilginin sahibine saygılılar.

Başkasının fikriyle geçinmeyi akıllarına bile getirmiyorlar.

Fikrin sahibine hakkını teslim edip/sonuna kadar yardım ediyorlar.

Bu nedenle fikri rahatlıkla paylaşıyorlar. Geliştirmek için özgürce/sınırsız tartışabiliyorlar.

 & & &

Geçtiğimiz hafta TSE'de 'açık kapı' uygulamasının başlatıldığını duydum.

TSE Başkanı Tahir Büyükhelvacıgil'e uygulamanın nedenini sordum.

"…İki kulak vermiş Allah. İyi dinlememiz için. Biriyle anlayamadıysak, diğeriyle anlamamız için…" diyerek başladı söze Büyükhelvacıgil.

Devam etti, "…İki kulağı veren bir tane dil vermiş. Önüne de dişleri dizmiş. Onun önüne de dudağı koymuş. Fazla konuşmamamız için…"

 & & &

Uygulamanın şeklini anlattı Büyükhelvacıgil:

"İsteyen personelle, her ay iki kez, birebir görüşeceğim.

Sıkıntılarını, projelerini anlatabilecek.

Önerilerini sıralayabilecek.

Konuşulanlar o odada kalacak."

 & & &

"İyi bir fikir çıkarsa, o da odada mı kalacak?" diye sordum, "Amacımız o zaten. Sahibine de, kuruma da fayda sağlayacak o fikir." dedi.

"Bazı yöneticiler beğenmemiştir bu fikri" dedim, gülümsedi.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Refleks (2) 27 Ağustos 2024
Refleks 26 Ağustos 2024
“Durduk yere” mi oldu? 21 Ağustos 2024