Passo Lig, Passo eziyet!
Ağır aksak giden ve toz duman bulutu içerisinde yolunu bulmaya çalışan, gazı kaçmış ligimizin ilgi eksiği içindeki tribünlerine nasıl daha fazla seyirci çekebiliriz diye düşünürken, birden kendimizi e-bilet uygulamasıyla karşı karşıya bulduk. Zaten reytingi düşük, tribüne seyirci çekemeyen, stat doluluk oranları Avrupa’nın çok gerisinde olan bir ligde, üstelikte bir derbi zamanı hayata geçirilen e-bilet uygulaması kulüpleri yakmaya, tribünleri seyircisiz bırakmaya devam ediyor. 2 hafta önce 80 bin kişilik statta oynanan Beşiktaş- Fenerbahçe derbisini, 20 bin 808 kişi izlerken, geçen cumartesi Trabzon’da oynanan Trabzon- Gaziantep karşılaşmasını sadece 65 bayan ve çocuk seyirci izleyebildi. Diğer kulüplerin statlarını şimdilik saymıyorum…
Passolig ne tür olumsuzluklara yol açabilir?
Öncelikle bazı tespitler yaparak, bu uygulamanın olası olumsuz sonuçlarını sizlerle paylaşalım.
1. Türk futbolu tribüne yeterli seyirci çekemiyor!
Spor Toto Süper Lig 2013-14 sezonu ortalama 12 bin 964 seyirci sayısıyla Avrupalı ligler arasında 21.sırada yer alıyor. 18 kulübümüzün maçlarını oynadıkları statların toplam seyirci kapasitesi 404 bin 884 kişiye ulaşıyor. Statların ortalama seyirci kapasitesi ise 22 bin 494 kişi. Yani, buna göre Spor Toto Süper Lig’de ortalama doluluk oranı %57.6 olarak gerçekleşmiş durumda. Geçen haftaya kadar oynanan 268 Lig maçını izleyen toplam seyirci sayısıysa 3 milyon 474 bin 304 kişi olmuş. Yukarıdaki veriler ve aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı üzere Türk futbolu yeterli seyirci sayısına sahip değil. Özellikle, hedefl ediğimiz liglerle aramızda en az üç kat seyirci ortalaması farkı var.
2. Kulüplerin maç günü gelirlerinde sıkıntı olma ihtimali yüksek!
Kulüplerimizin en önemli gelir kalemlerinden birisini maç günü gelirleri oluşturuyor. Sadece bu yıl Ligin ikinci yarısında TT Arena’da oynanan Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde yaklaşık 4 milyon TL maç günü geliri elde edilmesi bile bu konunun önemini tek başına ortaya koyuyor. 2012-13 itibariyle en fazla koltuk doluluk ve ortalama seyirci sayısına sahip 2 kulübümüzün gelirlerine ve bu gelirler içerisinde maç günü gelirlerinin paylarına baktığımızda, Galatasaray’ın maç günü gelirleri 35.4 milyon euroya ulaşırken, Fenerbahçe’nin maç günü geliri ise 27.7 milyon euro olarak gerçekleşmiş durumda. Her iki kulübümüzde de maç günü gelirlerinin toplam gelirler içindeki payları %44 civarında…
3. Kulüplerin kredi kartları ne olacak?
Kulüplerimiz bugün kendi kredi kartlarını taraftarlarıyla paylaşıyorlar. 2013 itibariyle dört büyük kulüpte taraftar kart sayıları görünüyor. En fazla taraftar kartı 300 bin adetle Fenerbahçe’de iken, onu 150 bin adetle Galatasaray izliyor. Trabzonspor 55 bin, Beşiktaş ise 24 bin taraftar kartına sahip.
4. Kulüplerin gelirlerindeki düşüş onların rekabet gücünü olumsuz etkiler
Kulüplerin maç günü gelirleri, sponsorluk gelirlerindeki olası düşüşler, eğer bir şekilde telafi edilmezlerse, kulüplere önemli sıkıntılar yaratabilir. Zaten, finansal darboğazda olan kulüplerin en küçük bir gelir kayıplarına tahammülleri bulunmuyor. Olası gelir kayıpları, kulüplerin sportif rekabet güçlerini olumsuz etkiler. Bu nedenle, başta TFF olmak üzere Kulüpler ve diğer bu işe aracılık eden kurumların çok ciddi bir iş planları ve stratejilerinin bulunması gerekiyor.
5. Taraftar fişlenmek istenmiyor!
Passolig kart uygulaması doğal olarak bir kredi kartı uygulamasıdır. Bu uygulamada kart alabilmek için ister istemez bazı kişisel bilgilerin ilgili bankaya verilmesi yasal bir zorunluluk… Bundan taraftarın kaçış ihtimali bulunmuyor. Yine, bu kartlar nedeniyle yapılacak alış verişlerden oluşturulacak veriler ticari olarak kullanılabilir.
Kartlar beklenilen finansal katkıyı sağlayabilecek mi?
Mevcut uygulama ve yürüyen sistemin kökten değişmesi anlamına gelen Passolig uygulaması bu haliyle, kulüplerimize, yani Türk futboluna planlanan iktisadi ve mali katkıyı sağlamaktan uzak görünüyor. Bu uygulamanın geliştirilmesi gereken çok önemli yönleri bulunuyor. Bunları yukarıda sizlerle paylaştık. Yine, bir önemli gerçek daha var ki, bu uygulama ne yazık ki, şu anda Avrupa’nın hiçbir önemli liginde uygulanma ve başarıya ulaşma şansı yakalayamadı. İtalya’da sadece bir sezon uygulanıp daha sonra önemli seyirci sayısının düşüşüne yol açması nedeniyle apar topar uygulamadan kaldırıldı.
Sonuç
Tribündeki şiddet olaylarını önlemek amacıyla çıkartılan bu uygulama ölü doğmuştur. Bu uygulamanın hayata geçirilmesinde bu kadar hızlı ve ısrarcı olunması, ileride telafisi mümkün olmayan olumsuzlukları da beraberinde getiriyor. Kartın bu haliyle uygulamaya alınması, amacı itibariyle değerlendirildiğinde taraftarın siyasi kaygılar içinde olması çok doğaldır. Özellikle, tribünlerde siyasi oluşum ve muhalefetin önünü kesme gibi gizli bir amaç taşıdığı konusunda taraftarın kafasında ciddi endişeler bulunuyor. Bu uygulamanın yaygınlaşabilmesi ve başarıya ulaşabilmesi, taraftarın bu uygulamayı sahiplenmesi, benimsemesi ile mümkün olabilir ancak. Bu nedenle, öncelikle siyasi iradenin ve futbol otoritesinin bu kaygıları giderecek bir yaklaşım içinde olması ve taraftarı bu konuda ikna etmesi gerekiyor. Sadece, bu uygulamayı bir yasal zorunluluk olarak ortaya koymak ve taraftarın buna uymasını beklemek, daha baştan yürümeyecek bir uygulamanın futbol aracılığıyla zorlanması anlamına gelir ki, bu sürtüşme ve zorlama Türk futbolunu ileriki günlerde sıkıntıya sokabilir. Bu uygulamanın yeni bir yasal düzenlemeyle toptan kaldırılması gerekir. Avrupa’nın önemli liglerinde bu uygulamanın neden bulunmadığını araştırmak ta, bu konuya neden yönelmememiz gerektiği konusunda bize bazı ip uçları verebilir.