Parti programları, büyüme rejimi ve yeni para politikası
İktidar ve ana muhalefet partileri peşpeşe seçim programlarını açıkladılar. Her iki program da sonuçta birer siyasi metin. Siyasi vaatler içeriyorlar. Ama iki partinin açıkladıkları programların omurgasını ekonomi oluşturuyor.
Açıklanan seçim programları ekonomik içerik olarak zengin. Her ikisinde de bir çok yeni proje var. Ama hem AKP hem de CHP programlarında, en azından bunların kamu oyuna takdiminde, hedef zaman noktasında (2023) ulaşılacak milli gelir düzeyi ön plana taşınıyor ve ana propaganda malzemesi olarak kullanılıyor. Her iki parti de 2023 yılında Türkiye ekonomisinde milli gelir düzeyini 2 trilyon doların üstüne çıkartmayı (AKP 2.1 tr dolar, CHP 2.6 tr dolar) vaat ediyor.
Bu durumda bugünden hedef zaman noktasına (2023) kadar ekonominin büyüme hızına ilişkin öngörüler önemli bir konu haline geliyor. AKP'nin öngördüğü büyüme oranının geçilen dönemdekine benzer olduğu anlaşılıyor (yüzde 5). CHP ise sözkonusu hızın yüzde 7 olacağını ifade ediyor.
Öngörülen büyüme oranlarını eleştirmek mümkün tabii. Genel kanı AKP'nin muhafazakar CHP'nin de biraz abartılı davrandığı yönünde. Tartışma sürüyor.
* * *
Kendi adıma bu konuda orandan çok içeriğin, yeni dönemin büyüme rejiminin tartışılmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Geçtiğimiz dönemde (2001 sonrası) benimsenen büyüme rejiminin ekonomide istikrarın kollanıp, büyümenin daha çok piyasalara ve dış sermaye akışına terk edilmesi gibi bir yaklaşım var.
Geçen döneme has bazı gelişmelerin bu dönemin büyüme rejiminin başarılı olmasını kolaylaştırdığını düşünüyorum. Bunu eleştirel bir tespit olarak söylemiyorum. O dönemin temel stratejik tercihlerini onayladığım, performansını da olumlu bulduğum biliniyor. Ama bu dönemde küresel sermaye akışının abartılı boyutlara ulaştığı, risk iştahının adeta çıldırdığı ve sonuçta Türkiye ekonomisine alışılmamış boyutta sermaye girişi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Dolayısıyla içeride güçlü bir istikrar sıkıştırması yapılırken, ekonominin yüksek hızda büyümesinin döneme egemen olan küresel koşulların katkısıyla mümkün olduğunu düşünmek doğru olur.
Kısacası, önceki dönemin büyüme rejimi dönemin kendisine özgü koşulları nedeniyle uzun süre sürdürülebilmiştir. Bugün için yine aynı imkanları bulmak, aynı performansı tekrar etmek pek mümkün görünmüyor. Bu anlamda geçen dönemin büyüme rejiminin tekrarlanabilir, sürdürülebilir olmaktan çıktığı söylenebilir.
Şimdi yeni bir büyüme rejiminin koordinatlarının belirlenmesi, bununla tutarlı iktisat politikaları oluşturulması gerekiyor. Siyasi parti programlarını biraz da bu gözle değerlendirmek doğru olur diye düşünüyorum.
Bu açıdan değerlendirince AKP programında görülen geçen dönemin tekrar edilmesi arzusunun pek gerçekçi olmadığı, yeni dönemim özellikleriyle örtüşmediği söylenebilir. Buna karşılık CHP programında yeni bir büyüme rejimi arayışının izlerini bulmak mümkün.
* * *
Öte yandan, AKP iktidarının benimsediği yeni para politkasının büyüme parametrelerinde yeni bir arayışın ürünü olduğunu söylemek de mümkün. Mesela faiz oranının düşük düzeyde tutulması büyüme dostu bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir. Ama, büyüme üzerinde ters yönde etkisi olan kredileri sınırlayacak bir karşılıklar politikası yürütüyor ve bununla ileriye dönük beklentileri en azından bulanık hale getiriyor olması da pek büyüme dostu bir yaklaşım sayılmaz.
Bu çelişki iktidarın büyüme konusunda ufkunun henüz pek net olmadığı şeklinde yorumlanabilir. Ufkun net olmamasına karşılık Merkez Bankasının tartışmalı karşılıklar politikasında israrlı olduğu anlaşılıyor. Dün yapılan PPK toplantısında, yoğun eleştirilere rağmen, mevduatlar üzerindeki karşılık oranlarının yine yükseltlimiş olması da bunu gösteriyor. Yeni Başkan Erdem Başçı yeni para politikasının mimarı olarak biliniyor. Başkanlık ettiği ilk PPK toplantısında karşılıkların yükseltilmesinde israr edilmesi yeni Başkanın bu mimariden henüz vazgeçmek niyetinde olmadığına işaret ediyor.
Önceki dönemin büyüme parametreleri yeni dönemde sürdürülebilir değil. İddialı büyüme hedefine rağmen yeni para politkasının ne kadar sürdürülebilir olduğu da tartışmaya açık bir konu.