Parasız, kağıtsız işler

Osman Ata ATAÇ
Osman Ata ATAÇ İŞLETMECİLİK SOHBETLERİ [email protected]

Tanıdığım, şimdi emekli olmuş, bir profesör konferansların hiç birini kaçırmaz ve mutlaka bir sunum da yapardı. Her sunumu da aynı görselle başlardı: Deniz üzerinde bir yelkenli. İlk sözleri de “Hızla değişen Dünyada pupa yelken giderken...” olurdu. Artık konuya göre boşlukları doldururdu. “Pazarlama stratejileri, finansman koşulları, örgüt yapıları” falan. Böylece bir konuşması “Hızla değişen dünyada pupa yelken giderken pazarlama stratejileri...” bir diğeri “Hızla değişen dünyada pupa yelken giderken finansman koşulları...” diye başlar giderdi.

Bugün bende size hızla değişen dünyada pupa yelken giderken kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almakta zorluk çekenlerin kağıtsız parasız ekonomiyle nasıl uğraşacakları konusuna değinmek istiyorum.

Bazı konularda olacak olanları tahmin etmek için müneccim olmak gerekmiyor. Söz gelimi, alışveriş dediğimiz şeyde nakit kullanımı. Ben memur çocuğuyum. Benim çocukluğumda babam maaşını alır eve gelirdi. O akşam para zarflara taksim edilir, bütçe yapılırdı. Bakkal, çakkal, okul masrafları falan filan. Benim cebime de harçlık denilen günlük bir para konulurdu. Cebinde paran yoksa çarşıya çıkmazdın. Daha doğrusu çıkamazdın. Bankaya koyacak paramız da pek olmadığından banka hesabımız da yoktu. Kısacası alış veriş nakitle yapılırdı. Şimdi nakitsiz yapılıyor.

21. yy çocukları ve onların abileri ablaları neredeyse para neye benziyor unutacaklar. Bu eğilim hızlanarak büyüyen bir ‘nakitsiz tüketici ekonomisi’ yaratıyor. 2012 yılında yapılan bir araştırma kısa sürede tüketicilerin alış verişlerinin büyük bir bölümünü çevrim-içi yapacaklarını ileri sürmüştü. Bugün bazı ülkelerde müşterilerin %33’ü alışverişlerini çevrim-içi yapıyor (tahminlerin aksine bu ülkelerin başında İsveç, Güney Kore ve Doğu Avrupa ülkeleri geliyor). Çevrim içi alış yapanların neredeyse yarısı bunu akıllı telefonlarla (smart phone) yapıyor. Alışverişler mal ve hizmetleri de kapsıyor. Bir çok hizmet abonelik bağlantılarıyla otomatik ödemeler bağlı. ‘Kağıtsız’ denilen kayıtlar çevrim içi üreticiden, tüketiciye, finansörlerden müşteriye çevrim içi gidiyor. Ben bile bu yaşımda alış verişimin neredeyse tamamında kağıt kullanmıyorum. Alışverişler artık sınır ötesinden de çevrim-içi yapılıyor.

Nakitsiz ekonomilerin bir başka özelliği de alışverişin finansmanı. Neredeyse herkes harcanabilir gelirinin üzerinde harcama yaptığı için finansmanda kredi kartlarının başı çektiği sanılabilir. Şimdilik belki de öyle. Ancak yine bir araştırmaya göre çevrim-içi alışveriş yapanların neredeyse dörtte üçü kredi kartları yerine Google, Amazon, Apple, Paypal veya Square gibi kaynakları kullanıyorlar. İlaveten hemen her büyük şirketin kendi finansman kolu var. Söz gelimi Toyota araba satışından elde ettiği kârın kat kat üstünü satışların finansmanından kazanıyor. Yani artık finansman kaynakları da sadece bankalar değil.

Buraya kadar iyi. Hepinizin bildiği şeyler. Nakitsiz ekonomilerin büyümesini gözlüyoruz ve içindeyiz. Niyetim size bildiklerinizi anlatmak değil. Değinmek istediğim bir kaç konu var.

Önce şu çevrim içi alışverişin yaratacağı sorun ve fırsatlara kısaca bir bakalım. Sorunların başında kişisel bilgilerin çalınması geliyor. Bu ciddi bir sorun. Çekmeyen bilemez. Araştırmalara göre alışverişlerinin çoğunu çevrim-içi yapanların dolandırıcıların eline düşme olasılığı daha çok nakit kullananlara oranla on kat daha fazla. Bu sorun aynı zamanda fırsatlar da yaratıyor. Özellikle güvenlik ve gizlilik yazılımları ve parmak izi, mikro-çipler hızla büyüyen iş sahaları.

Nakitsiz çevrim içi alışverişin tüketiciler için yarattığı başka bir sorun finansman ve fin-tek denilen (İngilizce finance ve technology kelimelerinden türetilmiş bir akronim) kurumları için önemli bir piyasa ve gelir kaynağı oluşturuyor. Çevrim içi alışveriş yapanların büyük bir çoğunluğunun artık ‘hesaplarından’ otomatik olarak internet üzerinden çekilen çoğu kez düzineyi aşkın ‘abonelikleri’ var. Bunun nedeni tüketicilerin periyodik abonelik ücretlerini ödemek için İnternet’e girip vakit harcamalarını önlemek. Bu tüketiciler için bir yerde hayatı kolaylaştırırken diğer taraftan da ‘overdraft’ denilen limit dışı harcamalara da kolaylıkla yol açıyor. Bazı araştırmalar tüketicilerin yılda ortalama beş kez limit dışı harcama yaptığını gösteriyor. Yazılım şirketleri bunu önlemek için periyodik ödemeleri takip eden ve uyarılar gönderen programlar pazarlıyorlar. Fin-tek kurumları ise limit dışı harcamalara bir ‘ceza ücreti’ uyguladıkları için paralarını aldıkları, icra takibi gibi işlere bulaşmadıkları müddetçe limit dışı harcamalardan oldukça yüklü paralar kazanıyorlar.

Büyük hızla büyüyen bir başka pazar da kargo hizmetleri. Neticede parasız ve kağıtsız dahi olsa ürünlerin üreticiden tüketiciye en kısa ve an ucuz bir biçimde ulaşması gerekiyor. İnternet üzerinden ısmarladığınız, parasını sodexo, kredi kartı, on-line kredi, banka kartı, ticket restaurant yemek çeki, nakit olarak ödediğiniz mumbar dolmasının yemek saatinizde masanızın üzerinde olmaması bu sistemin sonu olur. Bu sektör ister çevrim içi teslimat yazılımları olsun ister çevrim dışı ürün teslimatı olsun büyümeye ve gelişmeye devam edecek. Fin-tek kurumlarının bankalara katılması, İnternet üzerinden yurtiçi ve yurtdışı alışverişlerin anında yapılabilmesi nakitsiz ve kağıtsız alış veriş piyasalarını bir kaç açıdan ve acilen incelenmeye değer hale getiriyor. Ümit ve temenni ediyorum her şeyini ‘yazılı evrak’ varsayımına dayandıran 19-20. YY Fransız bürokrasisine ayarlamış Türkiye’de bu konuda ciddi çalışmalar yapılıyordur. Bu ciddi çalışmaların başında devletin veya resmi kurumların havada mikro dalgalar halinde uçuşan alış verişleri temel insan haklarını ihlal etmeden nasıl kayıt içine alacağı geliyor.

İnternet’te kim ne alıyor? kimden alıyor? kaça alıyor? Aracılar kim? üretici kim? parayı kim temin ediyor? kim alacaklı? kim borçlu? kim ne kadar vergi veriyor? Tüm bunları öğrenmek için havadaki mikro dalgaları devletin kayıt etmesi, incelemesi, tasnif ve tefsir etmesi, bunları kullanacak makamlara kullanabilecekleri biçimde aktarması lazım.
Türkçesi benim bilgisayarımı, akıllı telefonumu, aptal telefonumu, aboneliklerimi, vs., işlem işlem izlemesi ve kayıt altına alması gerekir. Bu elbette iki sorun yaratıyor. Birincisi bunu yapacak alt yapı ve personelin astarı yüzünden pahalıya gelir. Daha da önemlisi devletin bunu yapması demek kişisel özgürlüklerin ve temel insan haklarının yok edilmesi demektir. Hele bazı yerlerde okuduğum gibi bu özel kurumlara ihale ederek yapılırsa. Onun için inşallah kağıtsız ve nakitsiz ticaret konusunda ciddi çalışmalar yapılıyordur diyorum. Bu işin şakası da yok, yanlış adımlar atılırsa dönüşü de!

Sağlıcakla kalın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Teknokrat-Politikacı 30 Ekim 2019
Strateji mi? 23 Ekim 2019
Tenkisat 16 Ekim 2019
Kasvetli ilim 02 Ekim 2019
Zombiler 25 Eylül 2019
Yeni Bull 18 Eylül 2019
Bull 11 Eylül 2019
Neden olmuyor? 04 Eylül 2019
Olmayacak duaya... 28 Ağustos 2019