Parasal genişleme ısrarı çaresizliğin itirafıdır!..
Finansal piyasaların fiyatlayamadığı değişken ve gelişme sayısı arttıkça parasal genişleme ısrarı büyüyor. Küresel ölçekte durgunlaşma yönündeki eğilimin güçlenmesi bu sonuçta etkili oluyor. Belirsizlik ve kırılganlık artıyor, güvenli liman olarak bilinen devlet tahvili şeklindeki finansal varlıklara olan güven de azalıyor. Benzer eğilimlerin gelişmiş ekonomilerden sonra gelişmekte olanlara da sıçramasının neler getirip neleri götüreceği ise çok tehlikeli olduğu gerekçesi ile pek tartışılmıyor. Parasal genişlemelerin boyut ve şekline bağlı olarak yaratacağı farklı sonuçlar da yeterince dikkate alınmıyor.
Küresel gelişmeler durgunlaşma yönündeki eğilimin gelişmekte olan ekonomileri de etkilemeye başladığına işaret ediyor. Durum böyle olunca küresel talepte daralma, borç-alacak zincirinde kırılma, varlık değerlerinde yaşanan gerilemeye bağlı bilanço yıpranması gibi olumsuzlukların birbirini besleyerek ekonomik daralma yaratması olasılığı güçleniyor. Başka bir deyişle deflasyonist baskılar güçlenecek ve riskten kaçınma eğilimi artacak. Umduğu satışları yapamayan veya rekabet gücü azaldığı için umduğu geliri yaratamayan işletmeler ya bir şeyler satarak ya da yeni kredi peşinde koşarak likidite açığını kapatmaya çalışacak. Muhtemelen bankalar büyüyen tehlike nedeniyle yeni krediler vermekten kaçınacak ve bir şeyler satma zorlaması varlık değerlerini eriterek tüm sektörlerde bilançoları yıpratacak. Bu kısır süreç zincirleme bir reaksiyonla çöküşe giden süreci tetikliyor; düzenleyici kurum ve siyasilerin öncelikle bu süreci durdurmak üzere müdahale etmesi isteiyor. Para veya maliye politikalarının gevşetilmesi yönündeki baskılar artıyor; eğer borç yükü ve bütçe açığı sorunu var ise merkez bankaları üzerindeki baskıların ne yapılırsa yapılsın büyümesi önlenemiyor. Bu süreçte olumsuz zincirleme reaksiyonu durdurmak ile sorunları çözmenin aynı şey olmadığını unutmamak gerekiyor, tehdit büyüyerek hep gündemde kaldığı için özelde para otoritesinin genelde ise tüm ekonominin hareket yeteneği daralıyor. Varlık değerlerinin belli bir yönde manipüle edilerek dalgalandırılması durumun ciddileşmesini önlemiyor, sadece kısa bir süre için zaman kazandırıyor. Bağımsız Merkez Bankası olmayan ekonomiler kısa vadede telafisi imkânsız kayıplarla tanışmaktan kaçınamıyorlar...
Durgunluk kapıyı çaldığında merkez bankaları kısa vadeli likidite vermekten çekinmiyor, fakat artan güvensizlik nedeniyle risk alma isteği azaldığı için verilen likiditenin boyutu ne olur ise olsun durum tam olarak normale dönmüyor, sadece olumsuzluğun büyüme hızı düşüyor. Piyasalar varlık alımı yolu ile kalıcı likidite verilmesi yönündeki baskılarını kademeli olarak artırıyor, bu aşamada sistemik riski artıran büyük uyuşmazlık açığa çıkmaya başlıyor. Eğer piyasa baskısına boyun eğilir ise enflasyon baskısı güçlenecek, aksi durumda ise durgunlaşma yönündeki olumsuz eğilimler hızlanacak... Her ihtimalde orta vadede ciddi bir ekonomik daralma yaşanacak, önce talebin mi daralacağı, yoksa sistemik yapı açısından önemli kurumsal yapının fonksiyonelliğini mi kaybedeceği orta vade açısından önemli olmayacak. Zira biri diğerini yaratacak, talep zayıfladı ise kurumsal yapı yıpranacak veya kurumsal yapı işlevini kaybettiğinde talepte hayati daralmalar yaşanacak.
Eğer beklentiler yolu ile risk alma isteği artırılabilse, sistemik kurumların sırtındaki riskler yüksek fiyatlardan özel yatırımcılara transfer edilebilse ve eşanlı olaak gelir azalmasını engelleyecek önemli gelişmeler yaşanabilse sonuç kısmen farklılaşabilirdi. Ancak piyasaların varlık alımı şeklindeki parasal genişlemi için merkez bankalarını zorluyor olması bu olasılığın tükediği anlamına geliyor. Kısa vadeli faizleri düşürmek, zorunlu karşılık oranlarını geriletmek, faizlerin daha uzun bir süre düşük düzeyde tutulacağını söylemek, durumu olduğundan iyi göstermek şeklindeki yaklaşımlar artık işe yaramıyor. Gelişmiş ekonomiler için böyle olduve muhtemelen varlık değerleri şişen gelişmekte olanlar içinde durum daha farklı olamayacak. Durgunlaşma eğiliminin güçlendiği Çin'de Merkez Bankası'ndan gelecek parasal genişleme yönlü eğilimler küresel piyasaları kısa vadeden öteye oyalayamayacak. Veya İspanyol veya İtalyan yatırımcılar ülkelerinin varlıklarını nimet külfet dngesindeki büyüyen olumsuzluğa bakmadan geri almayacak...
Küresel talep dalgalı bir şekilde daralıyor, riskler sistemik risk açısından hayati önemdeki kurumların bilançosunda konsolide oluyor, rekabet koşulları ve gelir dağılımı ise olumsuzlaşmaya devam ediyor. Bu eğilimler küresel ölçekte istikrarsızlığın ve sistemik kırılganlığın artacağını söylüyor. Orta-uzun vadede merkez bankalarının etkisiz eleman olduğunu unutmamak gerekiyor. Rekabet gücü azalır, faaliyet gelirleri erir ve sorunlu aktif hacmi artar iken menkul ve gayrimenkul şeklindeki varlık değerleri mevcut düzeyini koruyamaz. Nominal değerlerin korunması ve bilançolarda tahribatın önlenmesi için paraların ciddi değer kaybetmesi ve enflasyon baskısının artması dışında bir seçenek yoktur. Balonculuğun sonu ayakçılıktır!.. Ne diyelim, tarih kendini tekrarlıyor...