Paran pulun olmuş neye yarar, sportif başarı olmadıktan sonra!
Süper Ligimizde bir sezonu daha kapattık. Süper Lig her geçen gün giderek daha da parasallaşıp ticarileşiyor. Bu gelişme doğal olarak Süper Lig'i sahip olduğu parasal geliri ve marka değeriyle, dünyanın önemli ligleri arasına sokuyor. Takımlarımız da bu süreçte kendilerine Avrupa ve dünya futbolunda önemli yer bulabiliyor.
Süper Lig yılda 700 milyon euro gelir yaratıyor!
Yıllık 700 milyon euroya yaklaşan gelirimizle Beş Büyük Lig ve Rusya Ligi’nin ardında yedinci sırada yer alırken, Süper Lig’de top koşturan oyuncuların bonservis bedelleri üzerinden yapılan toplam lig değeri sıralamasında da 947 milyon euroya ulaşan değeriyle yedinci sırada bulunuyor.
Süper Lig’in marka değeri 300 milyon dolara yaklaştı
Gelirlerin dışında marka değeri üzerinden de futbol kulüpleri ve liglerinin küresel sıralaması yapılıyor. Brand Finance dergisinin yayınladığı “Football 50” isimli 2014 tarihli yıllık raporundaki bilgilere göre, liglerdeki kulüplerin marka değerlerinin toplanmasından oluşan ulusal ligler marka değeri sıralamasında da Süper Lig sahip olduğu 298 milyon dolarlık marka değeriyle altıncı sırada yer alıyor. Süper Lig’in önünde 3.7 milyar dolarlık değeriyle İngiliz Ligi, 2 milyar dolarlık değeriyle Alman Bundesliga, 1.7 milyar dolarlık değeriyle İspanyol La Liga, 926 milyon dolarlık değeriyle İtalyan Serie-A ve 665 milyon dolarlık marka değeriyle Fransız Lig1 bulunuyor.
Bu araştırmaya göre dünyanın en değerli kulübü 896 milyon dolarlık değeriyle Alman devi Bayern Münih olurken, onu 768 milyon dolarlık değeriyle Real Madrid ve 739 milyon dolarlık değeriyle İngiliz Manchester United izliyor. Bu yılın Şampiyonlar Ligi şampiyonu Barcelona ise 622 milyon dolarlık değeriyle kendisine dördüncü sırada yer bulabilmiş.
Marka Ligi’nde en fazla kulüp Premier Lig’den
BrandFinance’in Marka Ligi sıralamasında ilk 50’de, İngiliz Premier Lig’den 15 kulüp, Alman Bundesliga ve İtalyan Serie-A’dan 7’şer kulüp, İspanyol La Liga’dan 5, Fransız Lig1’den 4 kulüp yer alırken, diğer 12 kulüp de Avrupa ve Dünya’nın diğer takımlarından oluşuyor.
Üç Türk takımı Marka Ligi’nde ilk 50’de yer alıyor!
Bu sıralamada üç Türk takımı da bulunuyor. Galatasaray 141 milyon dolarlık marka değeriyle 17.sırada, Fenerbahçe 87 milyon dolarlık değeriyle 34. ve 43 milyon dolarlık değeriyle de Beşiktaş 43.sırada kendilerine yer buluyor.
Paramız var! Sportif başarı yok
Türk futbol kulüplerinin parasal gelirlerinin önemli ölçüde artması, doğal olarak Türk futbol pastası gelirlerini de geometrik olarak büyüttü. Nitekim, Türk kulüplerinin Deloitte Para Ligi’nde yer alıyor olmaları, marka değeri olarak dünya’nın ilk 50 kulübü sıralamasına girebilmeleri, bonservis bedelleri üzerinden Avrupa’nın sayılı takımları arasında kendilerine yer bulabilmeleri, futbolumuzda parasal büyümenin bir göstergesi olarak yorumlanabilir.
Bu bağlamda, aşağıdaki tablodan da görülebileceği üzere, Türk futbolunun gelirleri son on beş yılda yüzde 356’lık bir artışla, 150 milyon eurodan 685 milyon euroya yükseldi. Bu dönemde Türk futbol gelirlerindeki artışın en önemli kısmı naklen yayın gelir kalemindeki artıştan kaynaklanıyor. 2000’de 85 milyon euro civarında olan naklen yayın gelirleri, son on beş yılda %405’lik bir artışla 430 milyon euroya ulaştı.
2000-14 döneminde futbolumuzun parasal gelişim hızının, sportif performans gelişim hızının üzerine çıktığını gözlemliyoruz. Parasal olarak gelirlerini geometrik artırma başarısı gösteren Türk futbolu, ne yazık ki, bu performansı sportif olarak gösterememiştir. Futbolumuza gelen parasal refah, sportif refaha yol açmamış, aksine Türk futbolu sportif olarak Avrupa ve Dünya’da gerilemeye devam etmiştir.
Nitekim, aşağıdaki tablo bize Türk futbolunun 2000-14 döneminde sportif performans olarak başarılı bir gelişim dönemi yaşamadığını bize göstermektedir. Türk Milli takımının FIFA sıralaması 2013’te 43, 2014'te 45.sıraya, 2015’te de 52 sıraya kadar gerilemiştir.
Türk futbolunun kulüpler bazında sportif macerası inişli çıkışlı bir performans sergilemiş olduğundan, UEFA sıramız da 10'unculukla 12'ncilik arasında gidip gelmiştir.2015 Haziran itibariyle Türk futbolunun UEFA sırası 14.sıraya gerilemiş bulunmaktadır. Özetle; Türk futbolu gerek milli takımlar nezdinde FIFA sıralamasında, gerekse kulüpler bazında UEFA sıralamasında sürekli gerilemiş ve sportif rekabette geride kalmıştır. Mali anlamda ise bu süreçte, Türk futbolu sportif performansın aksine iktisadi ve mali olarak gelişimini hızlandırmış, başta naklen yayın gelirleri olmak üzere, ticari gelirler, maç günü gelirleri ve sponsorluk gelirlerinde önemli tutarlara ulaşan gelişim kaydetmiştir. Bu dönemde Türk futbol pastası 500 milyon euro ve üzeri büyüklüğe ulaşarak, Avrupa’nın en zengin yedinci ligi konumuna yükselmiştir.
Sonuç
Türk futbolu Avrupa’da yarattığı gelir bakımından beş büyük ligin arkasından gelmesine karşın, ne yazık ki son onbeş yılda gerek milli takımlar, gerekse kulüp futbolu bazında sportif başarıda beklenen performansı sergileyememiş, aksine 15 yıl öncesinin gerisine düşmüştür. Sportif performans yeterli olmamasına karşın geçen on beş yıllık süreç içinde, Türk futbol pastası sürekli büyümeye devam etmiştir.
Bu süreçte beklenen ve olması gereken sportif performansa dayalı bir mali başarı veya mali başarının sonunda gelmesi gereken bir sportif performanstır. Oysa, Türk futbolu sportif başarıdan bağımsız, futbol otoritesi destekli naklen yayın gelirlerine göbeğinden bağımlı, kendi iç dinamikleriyle gelir yaratamayan, reytingi düşük, futbol kalitesi vasat, rekabeti zayıf bir lig haline gelmiştir.
Kısacası, ülkemizde futbol gelirleri “dış destekle” artarken, sportif performans düşmeye başlamıştır. Bu çok doğal ve sürdürülebilir bir durum değildir aslında. Futbolumuz kendi iç dinamikleriyle gelir yaratmakta zorlandığı için Avrupa ile rekabet edebilecek bir kalite düzeyi ve rekabetçi yapıya da ulaşamamıştır. Bu durum aslında bugün Türk futbolunun temel çelişkisini oluşturuyor. Para var, ancak sportif başarı yok…İşte asıl sorgulanması ve üzerinde düşünülmesi gereken konu bu…