Para politikasının sıkılaşması ne kazandırır?
Piyasaların para politikasına ne tepki vereceğinin anlaşılması zordur. Piyasalar bazen merkez bankalarını faizleri indirdiği için alkışlarlar. Bazen de tam tersini yapar, merkez bankalarını faizleri artırdığı için överler.
Geçtiğimiz haftaya yurtdışında Fed Başkanı Bernanke’nin yurtiçinde ise TCMB Başkanı Başçı’nın açıklamaları damgasını vurdu. Bernanke para politikasının gevşek kalmaya devam edeceğinin sinyalini verdi. Başçı ise - faiz koridorunda üst bandın artırılması yoluyla - para politikasında ölçülü sıkılaşmaya gidileceğine işaret etti.
Piyasalar her iki mesajı da sevdi. Bernanke’nin açıklaması sonrası dolar değer kaybederken, ABD tahvillerinden başlayarak Wall Street’e ve dünya borsalarına yayılan güçlü bir alış dalgası başladı.
Başçı’nın açıklaması sonrasında ise Türk lirasından başlayarak, orta-uzun vadeli tahvillere ve Borsa İstanbul’a yayılan bir alım dalgası görüldü.
Dışarıda FED’in içeride Merkez Bankası’nın politikaları konusundaki görüşümüzü biliyorsunuz.
Küresel büyümede ve ABD ekonomisinde aşağı yönlü riskler bu kadar belirginken FED’in uzun yıllar (2015 2Y ) para politikasını sıkılaştırmasını beklemiyoruz.
ABD ekonomisindeki canlanma ihracatın ve sanayinin büyümesinden çok hizmet sektörü ağırlıklı iç talebin güçlenmesinden kaynaklanıyor. Detroit’in iflasının madendeki kanarya olması riski FED’in aceleci sıkılaşmaya gitmesini engelleyecektir.
Türkiye’de durum farklı değil. Ekonomik büyümede aşağı yönlü risklerin arttığı bir ortamda, küresel risk iştahında kalıcı bir bozulma olmadan, Merkez Bankası’nın faizlerde sert bir yükselişe gitmesini beklemiyoruz.
FED’in varlık alımlarını azalttığı gerekçesiyle küresel risk iştahında kalıcı bir bozulma olduğuna ve Türkiye’nin para politikasında sert bir sıkılaştırmaya gitmesi gerektiğine inanmıyoruz.
2012 yılında ekonomide yaşanan sert inişte Merkez Bankası’nın 2011’in son çeyreğinde yaptığı şok faizlerin etkili olduğuna inanıyoruz.
Nisan ve Mayıs aylarında yapılan - ve piyasaların alkışladığı - faiz indirimleri gerekçesiyle faiz indirimleri gerekçesiyle Merkez Bankası’nı eleştirmiştik.
Bugün ise tam tersini söylüyoruz. Ekonomideki sert yavaşlama ve yüksek genç nüfus işsizliği faiz artırımı için sınırlı bir yer (50-75 bp) bırakıyor.
Piyasaları memnun etmek için yapılacak yüksek bir faiz artışının ( 100-150bp) ekonomiyi yavaşlatıcı ve şirketlerin bilançolarını bozucu etkisi olacaktır.
Cuma günü borsada görülen satışlarda maden, enerji ve seramik sektöründeki büyük bir grubun ödeme güçlüğüne düştüğü spekülasyonu etkili oldu. Faizlerde sert yükseliş yaşanacak bir senaryoda ödeme güçlüğüne düşen şirketlerle ilgili “spekülasyonlar” artacaktır.
Merkez Bankası’nın sert bir faiz artışına gitmesi sadece Türkiye’ye yeniden girmek için fırsat bekleyen sıcak parayı mutlu edecektir. Başçı’nın Salı günü yaptığı açıklama sonrasındaki üç günde Türkiye’ye yurtdışından bir milyar doların üzerinde para girişi olduğu tahmin ediliyor. Ancak yurtiçinde parmağını taşın altına koyan sanayiciyi ve onlara kredi sağlayan bankacılık sektörünü zorlayacaktır.