Para politikasının önündeki zorluklar

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Merkez Bankası uygulamakta olduğu para politikasının sıkılaştırıcı olduğu konusunda yabancı yatırımcıları ikna etmekte zorlanıyor. Küresel yatırımcılar politika faizlerinde sıkılaşmaya gitmeden munzam karşılık oranlarının artırılması yoluyla enflasyonun kontrol altına alınacağına inanmıyor.

Yeni para politikasının küresel sermayenin gelişmekte olan ülkelerden yeniden gelişmiş piyasalara yöneldiği bir döneme rastlaması Merkez Bankası'nın işini zorlaştırıyor. Sıcak para korkusuyla faizleri indirdiğimiz bir dönemde küresel sermayenin gelişmekte olan ülkelerden soğuması Türk lirasında görece sert bir değer kaybına yol açarak enflasyonla mücadelede işi zora soktu.

Önceki hafta Londra'da yapılan toplantı sonrası piyasaların yeni politikalara güveninde kısmi bir ilerleme sağlandı. Ama Türk lirasında yaşanan kayıpların geri kazanılamaması ve uzun dönemli faizlerin halen çok yüksek olması daha alınacak çok yol olduğunu gösteriyor.

Biz Merkez Bankası'nın yeni para politikasını ilk günden beri destekliyoruz. Küresel olarak genişleyici para politikası uygulanan bir ortamda sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ekonominin enflasyonu düşürmek adına yüksek faiz politikası uygulayamayacağını savunuyoruz. 

Gelişmiş ülkelerde faizlerin bu kadar düşük olduğu ve küresel likiditenin böylesine bol olduğu bir ortamda faizlerdeki sert artışların ülkeye sıcak para girişini artırarak Türk lirasını aşırı değerlendireceğine ve ekonomik dengeleri altüst edeceğine inanıyoruz.

Mevcut konjonktürde faiz artışı yerine faiz dışı para politikası araçlarının kullanılmasıyla iç talebin sınırlanmasının orta vadede enflasyonla mücadele adına daha etkili olabileceğini savunuyoruz. Ancak uygulama aşamasında Merkez Bankası'nı ciddi zorlukların beklediği bir gerçek.

Kamu kesiminin borçlanma ihtiyacındaki azalma, bankacılık sektörünün kaldıracının düşük olması ve hane halkının borcunun düşük oluşu kredi kanalıyla beslenen iç talep ağırlıklı yüksek büyüme için elverişli bir zemin hazırlıyor.

Faizlerin düştüğü bir ortamda net faiz marjlarındaki daralmaya karşı bankalar kredi hacimlerini artırarak karlılığını korumayı hedefliyor. Böyle bir ortamda ince ayar çekerek kredi faizlerini yukarı çekmek ve kredi talebini yavaşlatmak çok zor.

Bankanın politika faizlerini açıkladığı seviye civarında tutmak için munzam karşılıklardaki artışla çektiği paranın bir kısmını açık piyasa işlemleri ile bankalara geri vermesi para politikasının etkisini kısmen azaltıyor.

Ancak sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda Merkez Bankası'nın yapabileceği fazla bir şey yok. Piyasalara verdiği parayı daha da kısması durumunda bankalar swap piyasasını kullanarak daha çok yabancı kaynağı Türkiye'ye getirecekler.

Peki, ne olacak? Merkez Bankası'nı izlemeye devam edeceğiz. Banka yöneticileri alınan tedbirlerin kredi büyümesi üzerindeki sonuçlarının Nisan ayından itibaren görüleceğini söylüyor. Eğer beklenen yavaşlanma görülmezse munzam karşılıklarda yeni bir artış yapılacak. Bu artış da yeterli olmazsa devreye ağır ağabey olarak BDDK girecek.

Son söz: Amacın bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olduğuna inanmaya devam ediyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019