Para politikasında sınırlı gevşeme…
Türkiye ekonomisi zorlu bir döneme giriyor. Euro bölgesindeki durgunluk ve Orta Doğu'da yaşanan gerginlik Türkiye ekonomisinde sert iniş ihtimalini artırmaya başladı. Ekonomi yönetimi zor bir tercih ile karşı karşıya! Dışarıdan ve içeriden gelen dalgalara rağmen görece sıkı para ve maliye politikası ile enflasyonu düşürmeyi hedefleyen politikalar mı sürdürülecek? Büyümeyi desteklemek için genişleyici ekonomi politikalara mı geçilecek?
Durgunluk riskine karşı savaşabilmek için düşük faiz, zayıf kur politikası izlenmesi gerektiğini savunan görüş ekonomi yönetiminde daha baskın görünüyor. Ancak enflasyon üzerindeki arz kaynaklı riskler ve küresel risk iştahının seyrine yönelik belirsizlikler ekonomi yönetiminin temkinli ve önünü görerek ilerlemeyi tercih eden bir politika izlemesine neden oluyor.
Merkez Bankası'nın geçen hafta aldığı kararları bu çerçevede değerlendiriyoruz. Merkez Bankası bankalara verdiği kaynağın faizini %10'lardan %6 civarına indirerek para politikasını geçtiğimiz aylarda fiilen gevşetmişti. Ama bunu yaparken gerek faiz koridorunun alt ve üst bantlarını gerekse haftalık repo faizini değiştirmemeyi tercih etmişti.
Merkez Bankası geçen hafta yaptığı toplantıda üst sınırı 150bp (beklenti 100bp)düşürerek piyasalara pozitif bir mesaj verdi. Buna karşılık Banka rezerv opsiyon karşılıklarını (ROK) 0.2 puan artırarak bir dengelemeye gitti. Merkez Bankası bu yolla piyasalardan 3,6 milyar dolar döviz çekerek rezervlerini artırmayı tercih etti.
Alınan kararlar yeterli midir? Merkez Bankası aldığı kararlarla bir yandan faizleri düşürerek iç talepteki daralmayı durdurmaya çalışırken diğer yandan ani sermaye çıkışlarına karşı rezervlerini güçlendirme yoluna gidilmiştir. Alınan kararlar doğru yönde atılmış adımlardır. Ekonomiyi canlandırmak için yeterli olduğu konusunda ise şüphelerimiz devam ediyor.
Merkez Bankası'nın bankalara verdiği kaynağın maliyetinde sağlanan 400bp civarındaki gerilemeye rağmen mevduat faizlerinde 200bp civarında düşüş sağlanmış, kredi tarafındaki gerileme ise daha da sınırlı olmuştur. Merkez Bankası'nın izleyeceği politikaya yönelik belirsizlikler ve ekonomik yavaşlama nedeniyle yükselen risk primi bankaların kredi faizlerini arzu edildiği kadar düşürmesini zorlaştırmıştır. Kısa vadede bu eğilimin değişeceğini gösteren bir ipucu bulunmamaktadır.
Eğer Avrupa ekonomisi korktuğumuz gibi daralmaya devam ederse ve G4 merkez bankaları genişleyici para politikalarını sürdürürlerse Merkez Bankası faiz koridorunun üst sınırını hızla indirmek zorunda kalacaktır. Ancak bu arada kaybedilen zaman ekonomideki yavaşlamanın istenenden daha şiddetli olmasına ve belki de para politikasındaki gevşemenin gerekenden daha sert olmasına neden olacaktır.