Para politikasında sıkı duruş korunamıyor!
Her fırsatta para politikasında sıkı duruşun korunacağı ve gerekmesi durumunda ek sıkılaştırma yapılacağı mesajı veren para otoritemiz, geride bıraktığımız hafta sonunda zorunlu karşılık oranlarını gevşetmiş! Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının Başkanı, hafta ortasında Anadolu Ajansına verdiği röportajda konuyu sinyal veriyor ve bu mesaj iki gün içinde uygulamaya sokuluyor. Bu karar ile piyasaya 15 milyar liralık bir likidite aktarımının söz konusu olacağı hesaplanıyor. Durum böyle olunca sormak gerekiyor; bu nasıl bir sıkı duruştur ve neden gevşemeye ihtiyaç duyulmuştur, evdeki hesapların çarşıya uymaması durumunda daha başka ne tür gelişmeler yaşanabilir?
Eyyamcılık yapmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar, zorunlu karşılık oranlarında yapılan indirimin parasal gevşeme anlamına gelmediğini ve faizlerde herhangi bir değişikliğe gidilmediğini iddia edebilir! Bu söylem gerçeği yansıtmıyor. Faiz oranlarındaki değişim para politikasına ilişkin algıları etkilemek açısından önemlidir, fakat tek başına para politikasının sıkı veya gevşek olduğu konusunda net bir şey söylemez. Bu konuda en önemli gösterge piyasaya aktarılan likidite düzeyindeki değişimdir, kısa vadeli para arzında yaşanan artışın sergilediği eğilimdir.
Son bir ayda piyasaya verilen likidite arttı!
Son bir ay içinde piyasaya kalıcı olabilecek şekilde verilen likidite, belirgin bir şekilde artmıştır. Başka bir deyişle para politikasındaki sıkı duruş korunamamıştır. Kısa vadeli faizlerin değişmemiş olması, böyle bir eğilim değişikliği olmadığı anlamına gelmez. Finansal istikrar ile büyüme konusundaki yükselen endişelerin veya yerel seçimlere ilişkin hassasiyetlerin, enflasyonla mücadele konusunu geri plana iterek zayıflattığı öne sürülebilir. Şimdilik talimatlar ile yönlendirilebilen finansal piyasalardaki eğilimler de bu fırsatı vermiş olabilir.
Amacımız para otoritesinin yönetimini eleştirmek değil, sadece durum tespiti yapmaya çalışıyoruz. Piyasa mekanizmasının çalışmasına izin verildiği koşullarda, para otoritesinin politika uygulama konusundaki araç bağımsızlığı önemlidir. Fakat bugün olduğu gibi eğilimlerin siyasi talepler doğrultusunda ve yapay bir şekilde yönlendirilmeye çalışıldığı olağandışı koşullarda, para politikasının önemi azalır ve araç bağımsızlığı anlamsızlaşabilir. Yerel seçimler sonrasına ilişkin kırılganlık algısı güçlenir ve belirsizlikler yüksek düzeyini korur iken, fiyat oynaklıklarının azaltılmış olması böyle açmazların aşıldığı anlamına gelmez.
Son birkaç aylık eğilimlere baktığımızda, oldukça sıra dışı eğilimlere tanık oluyoruz! Maliye politikası, Yeni Ekonomi Programında iddia edilenin aksine hesapsızca gevşetiliyor. Küresel koşullar ise, şimdilik askıya alınmış ciddi uzlaşmazlıklar ve ülkemize has kırılganlıklar nedeniyle pek güven vermiyor. İçeride ise tasarruf sahiplerinin güvenli liman arayışları terse çevrilemiyor, tüketim ve yatırım konularındaki ani duruş türünden eğilimler ciddi sıkıntıları beraberinde getirerek sorunları ağırlaştırıyor. Finansal istikrar endişesi, enflasyonla mücadeleye baskın çıkar konuma yükseliyor. Para politikasındaki eğilim değişikliğini bu çerçevede irdelemek, fayda ve yan tesirlerini süzmek gerekiyor!
Az bedelle günü kurtarma çabası yeterli desteği bulamıyor
Yan tesirlerin kontrol altında tutulabilmesi ve faydanın artabilmesi, ne yazık ki bizim yönlendirebileceğimiz bir konu gibi görünmüyor. Zira küresel eğilimler üzerinde herhangi bir etkimiz yok ve bunların olumlu eğilim sergilemesine olan yüksek düzeyli bağımlılıklar ciddi açmazlar yaratıyor. Küresel koşullar olumsuzlaştığında, ekonomik eğilimler ve beklentiler kaçınılmaz olarak olumsuzlaşıyor; para ve maliye politikası konusundaki uygulamalar, söz konusu olumsuzluğu dengeleyemiyor. Mevcut koşullarda piyasa eğilimlerinin talimatla yönlendirilmesi ise oluşan boşluğu doldurmuyor. Az bedel ödeyerek günü kurtarma ve sorunları zamana yayarak çözmeye çalışma yönlü çabalar, gerekli ve yeterli desteği bulamıyor.
Son üç yıla baktığımızda, döviz kurlarındaki olumsuz eğilime rağmen genelde para ve maliye politikasının gevşeme eğiliminde olduğunu görüyoruz. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kredi karşılıklarını istikrarlı bir şekilde geriletiyor, para otoritesi faizleri gereken oranda yükseltmiyor ve zorunlu karşılık oranlarını düşürüyor. Büyümeyi desteklemek adına kredi hacmindeki artışı ivmelendirme çabası ön plana çıkıyor. Bu anlayış 2018 yılının ikinci yarısında su kaynatıyor ve motoru yakıyor; benzer yaklaşımlar ile devam edilebilmesi pek olası görünmüyor!