Para politikası ve reel kur

Serhat GÜRLEYEN
Serhat GÜRLEYEN GENİŞ AÇI sgurleyen@isyatirim.com.tr

Son dönemde küresel risk iştahındaki artış ve ekonominin genel dengelerindeki iyileşmeye paralel diğer gelişmekte olan ülkelere paralel Türk lirası da değer kazandı. Avrupa ekonomisinin durgunluktan cıkmakta zorlandığı ve avronun değer kaybettiği bir ortamda Türk lirasının sınırlı da olsa değer kazanması ihracatçıları rahatsız etmeye başladı. Türk lirasının değer kazanmasına karşı Merkez Bankası'nın daha aktif bir politika izlemesi gerektiği dile getirilmeye başlandı.

Sanayicilerin döviz kurunun değeri ile ilgili hassasiyetini anlıyoruz. Türk lirasının yabancı paralar karşısında değerli olduğu hepimizin malumu. Ancak bu konuda Merkez Bankası'nın günah keçisi ilan edilmesine karşıyız. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülkede enflasyon hedeflemesi uygulayan bir Merkez Bankası'nın döviz kuruna müdahale imkanı sınırlıdır.

Enflasyonla mücadelede çok sık düşülen bir hata vardır. Gerçekleşen enflasyonun hedefin üzerinde kalması durumunda Merkez Bankaları politika faizlerini ülkenin fiili risk priminin çok üzerinde belirlerler. Uygulanan aşırı sıkı para politikası sermaye girişini artırarak ve kurun değerlenmesini sağlayarak enflasyondaki düşüş sürecini destekler. Fakat enflasyondaki düşüş giderek bozulan bir dış denge pahasına olur. Ülke parasının aşırı değerli olduğunu gören portföy yatırımları ülkeden ayrılmaya başlar. Bu sürecin sonunda çoğu zaman devalüasyon kaçınılmaz olur.

Geçmiş yıllarda Merkez Bankası'nı aşırı sıkı para politikası uyguladığı için -haklı ya da haksız- eleştirebiliriz. Ancak küresel krizin başından bu yana Merkez Bankası'nı sıkı para politikası uyguladığı için eleştiremeyiz. Küresel kriz dolayısıyla ekonominin hızla küçüleceğini ve enflasyonun gerilemeye başlayacağını gören Merkez Bankası, gerek faiz indirimlerine başlama zamanı  gerekse faiz indirim hızı olarak, gelişmekte olan ülkeler arasında öne çıkan ülkelerden birisi oldu.

Dünya ekonomisinin yeniden büyüme sürecine girmesi ve arz kaynaklı nedenlerle enflasyonun hedefin üzerinde seyretmesine rağmen 2010 yılında faizleri artırmadı. Piyasalardan gelen yoğun eleştirilere rağmen faiz düzeyini uzun süre düşük tutacağı mesajını verdi.

Faiz oranlarındaki rekor düşüşe rağmen ekonominin genel dengelerindeki iyileşmeye paralel Türk lirası değer kazanmaya devam etti. Merkez Bankası'nın tartılı efektif reel kur endeksi 2008 yılı sonundan bu yana TÜFE bazında %11, ÜFE bazında %13 değer kazandı.

Merkez Bankası'ndan Hülya Saygılı, Mesut Saygılı ve Gökhan Yılmaz'ın yayımladığı 'Türkiye İçin Yeni Reel Efektif Döviz Kuru Endeksleri' konulu çalışma bu konuda çok önemli bir saptamada bulunuyor. Çalışmaya göre Türk lirasının reel olarak değer kazanması nominal döviz kurlarındaki değişimden değil enflasyon seviyeleri arasındaki farklılıktan kaynaklanıyor. Diğer bir deyişle Merkez Bankası iktisatçıları Türk lirasının reel olarak değer kazanmasına karşı çözümün enflasyonun düşürülmesi olduğunu söylüyorlar.

Son söz: Uygulanmakta olan politikaların sonucu olarak Türkiye ekonomisinin genel dengeleri iyiye gittikçe Türk lirası kademeli olarak değer kazanmaya devam edecek. Merkez Bankası'nın bu konuda yapabilecekleri çok sınırlı. Sanayicilerin bu genel eğilimi kabul edip kendilerini vadeli kur satarak korumalarında fayda var. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Petrol şoku sonrası… 23 Eylül 2019
Ağlatma beni Arjantin… 02 Eylül 2019
Emin liman aranıyor… 26 Ağustos 2019