Para politikası çökerken
2007’de başlayan kriz sekiz yaşını doldurdu. Gelinen noktada küresel para politikası vahim durumdadır. Önemli merkez bankalarının yıllardır devam eden sıfır faiz politikalarından sonra, artık negatif faiz politikaları konuşuluyor. Para politikasının etkinliği, bundan sonra daha büyük bir tartışma konusudur.
İsviçre Merkez Bankası’nın (İMB) geçen haftaki sürprizinden sonra, gözler bu haftaki Avrupa Merkez Bankası (AMB) toplantısına çevrildi. Ben gelecek haftaki Fed toplantısının öneminin de arttığını düşünüyorum. İMB’nin negatif faiz politikası AMB’nin tahvil alım programından önce olunca, ‘‘İMB, tahvil alım programının yaratacağı risklere karşı önlem aldı’’ yorumları yapıldı. Bu yorumlarda doğruluk payı var. Fakat başka hesaplar da var. Öncelikle, EUR/CHF’de 1.20 bandının kaldırılması makuldür. Sabit kur politikası, pasif ve defansif bir stratejiydi. Negatif faiz, daha agresif bir politikadır. Tabii yüzde -0.75’lik faiz, İsviçre Frangı’nın cazibesini azaltmaz. İMB, 1972’de de negatif faiz uyguladı. O dönemde faiz yüzde -10 yapıldı. Frank talebi, yüzde -10’luk faize rağmen yükseldi. 2015’teki konjonktür farklı olabilir. Yine de, hedef frank talebini törpülemekse daha yüksek bir negatif faize ihtiyaç olabilir. İMB’nin bu politikası, Fed politikasına karşı bir önlem olarak da düşünülebilir. Sonuçta, İMB AMB’yi daha agresif politikalar uygulamaya itemez. Ancak Fed politikasının daha güvercin (faiz artırımlarının ertelenmesi) olmasına yol açabilir. Bu açıdan, ‘‘Hedef AMB politikasının yaratacağı risklerin önüne geçmekti’’ yorumu biraz eksik kalıyor. Kafalarda Fed de var.
AMB yarın kuvvetle muhtemel bir tahvil alım programı açıklayacak. Bazı detaylar hafta sonu yapılacak Yunanistan seçimi nedeniyle daha sonraya kalabilir. Avrupa medyasında çıkan haberlerde, 500 milyar euroluk bir programdan bahsediliyor. Daha büyük bir programın gelmesi sürpriz olmaz. Tahvil alım programının fiyatlara büyük ölçüde girdiği söylenebilir. Özellikle ülke tahvillerinin fiyatları, programı yüzde 85-90 oranında yansıtıyor. Tek istisna Yunan tahvilleri olabilir. EUR/USD da olması gereken seviyelere geldi. Parasal genişleme spekülasyonu aylardır sürüyor. Parite 1.20 seviyesinin üzerinde çok bile kaldı. Euronun bundan sonraki hareketi, AMB’den ziyade Fed’e bağlıdır. İngiltere, Kanada, Avustralya gibi önemli ülkelerin merkez bankaları sıkı para politikası söyleminden vazgeçiyorlar. AMB ve İMB negatif faiz uyguluyor. Bu gelişmelere rağmen, Fed 28 Ocak’ta ‘‘Faiz planımızda bir değişiklik yok’’ mesajını verirse, doları tutmak zorlaşır. Çok güçlü doların finansal piyasalara yansıması olur. Güçlü dolar, Amerikan şirketlerinin bilançolarını vurabilir. Zaten bu yavaş yavaş hissediliyor. Fed Başkanı Yellen her fırsatta Fed’in küresel ekonomik koşulları önemsediğini belirtiyor. Global ekonominin bugünkü durumuna göre, Fed faiz artırımını öteleyebilir. Böyle tek kutuplu bir dünya olamaz. Çin de dahil olmak üzere, önemli ülkelerin ekonomik performansları düşüyor. Bu ülkelerin para birimleri de zayıflıyor. Amerikan ekonomisi ve dolar güçleniyor. İsviçre Frangı’ndaki gelişmeler, tek yönlü pozisyon alanların başına nelerin gelebileceğini gösterdi.
Aylardır yazdıklarımızı bir kez daha vurgulayalım. 2015’te likidite okyanusunda yüzmeye devam edeceğiz. AMB’den yarın beklentinin üzerinde bir tahvil alım programı gelebilir. Fed gelecek hafta güvercin mesajlar verebilir. Japonya ve Çin para politikalarını biraz daha gevşetebilirler. İngiltere faiz artırımını 2016’ya öteleyebilir. TCMB’nin dünkü faiz indirimini bu resim içinde değerlendirmek gerekir.