Para, iman ve kıroluk
Eskiden şöyle bir laf vardı. “Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz”. Ama devir değişiyor; paranın kimde olduğu belli oluyor. Buna, kıroluğu da ekleyebiliriz. Bunun örneklerine, toplumun değişik katmanlarında yaşadıklarımızla tanık oluyoruz. Nasıl mı? Bir kaç örnek vereyim.
Araba parkı
Bizim tosuncuk spor merkezine son derece lüks bir araba ile geliyor. Belli ki, en az o arabayı alacak kadar parası var. Spor merkezinin oldukça geniş bir park alanı mevcut. Ama kapıya yakın olsun diye arabasını yine de kaldırıma park ediyor. Ya da kapıya en yakın yerde “Engelliler” için ayrılmış bir yer var, oraya park ediyor. Teksas’aki bir alışveriş merkezindeki bir levha aklıma geliyor “Burası engelliler için ayrılmıştır. Buraya park etme hakkınız yoksa, eğer sizi yakalarsak, gelecek sefer olur”. Ve bu tosuncukların sayısı az değil.
Bir yerde kıro, her yerde kıro;
Bir kere kıro, her zaman kıro
Kişi kıro ise kıroluğunu, kaldırıma ya da engelliler için ayrılmış yere park ettiği arabasında bırakmıyor. Onu yanında içeriye de taşıyor. “Belki de adamın günahını aldım, okuma yazması yoktur” diyorum. Çünkü spor merkezinde soyunma yerinde yerde “Kirli havlularınızı yere atmayın” diyor. Bizimki yazının yanına havlusunu atıp, üstüne ayakkabısı ile basıyor.
Spor merkezi suyu esirgememiş. İhtiyaç olan her yerde duş var. Ama bizim tosuncuk kaşına kaşına, avuç avuç terlediği saunadan çıkıp duş almadan, kendini “cup” diye şok havuzuna atıyor. Tosun, şok havuzunu yaz gününde serinlemek için kendini attığı, babasının köyünün deresi olarak görüyor. Jakuziyi de yıkanmak için girdiği küvet zannediyor; yine duş almadan giriyor.
Kıroluk, soyunma odasında da kalmıyor. Tosuncuk, onu yüzme havuzuna da taşıyor. Spor merkezinin son derece güzel bir havuzu var. “Aaa ben, soyunma odasında duş almıştım” kaytarmacılığını ortadan kaldırmak için o bölgeye de duşlar konmuş. Tepesine de yazmışlar “Hijyen için havuza girmeden bu bölgede duş alınması zorunludur”. Ama dedik ya, okuma yazma sorunu da var. Yine tosuncuk duşunu almadan cup diye yüzme havuzuna da dalıyor.
Kıroluk, erkeklerin tekelinde değil
Kıroluk gündeme gelince erkeklere bazen haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Çünkü kıroluk sadece erkeğe özgü bir şey değil; kadınlar arasında da yaygın olan bir özellik. Örneğin, yukarda sözünü ettiğim konularda kadınların erkeklerden geri kalan yanı yok. Havuza duş almadan giren kadın sayısı da hayli fazla.
“Bir yerde kıro, her yerde kıro” gerçeği aletli jimnastik salonunda da doğrulanıyor. Yan yana iki yürüme bandına çıkan iki “kıroye” (Dişi kıro), yürürken ağız kaslarına da jimnastik yaptırıyor; sürekli konuşuyor. “Amma yaptın hocam. Bunlar, parti başkanının karşısında dut yemiş bülbül gibi duran milletvekilleri değil ki. Tabi ki konuşacaklar.” diyebilirsiniz. Ama aradaki mesafe uzun ve salonda da müzik yayını olunca kıroyelerin konuşması çevreyi rahatsız eden bir bağırtıya dönüşüyor.
Kıroluk, teknolojiye yabancı kalmıyor. Eğer salonda konuşacak arkadaş bulamazsa akıllı telefonu devreye giriyor. Akıllı telefonu tasarlayan, akıllı; imal eden, akıllı; pazarlayan, akıllı. Ama akıl zinciri, kullanıcıda bozuluyor. Kıroye, hem bantta yürüyor, hem de akıllı telefonu ile habire konuşuyor.
Sonuç
“Para ve imanın kimde olduğu belli olmaz” sözü artık sanki geçerliliğini yitiriyor. Kullanılan arabalar, telefonlar, takılan takılar, yapılan harcamalarla ve oturulan evlerle para kimde olduğunu belli ediyor. Kıroluk da davranışlarla ortaya çıkıyor. Öte yandan “Temizlik imandan gelir” diye de bir atasözümüz vardır. Hijyene bu kadar aldırmayan, çevresine karşı bu kadar saygısız tiplerde imandan da şüphe ediyorum.
Yukarıda bir örneğini verdiğim türden görgüsüzlüklere, kıroluklara her yerde rastlıyoruz. Para, kazanılıyor. Mevki, ediniliyor. Ama görgü için, aileden başlayan bir uzun eğitim gereklidir. Bu bazen, bir kaç kuşak alabilir.