Para-Bütçe: Yeni bir kıskaç
Son yazımda ekonominin başına bela olmuş üç gelişme üzerinde durdum. Bunları enflasyon, işsizlik ve dış açık olarak tanımladım. Benim kanıma göre bu üçlünün yüksek düzeylerde katılaşması ekonominin temel sorunlarının başında geliyor. Son sıralardaki gelişmelerle enflasyon biraz daha öne çıkmış gibi görünüyor. Veriler enflasyonun şimdilerde görece yüksek düzeyde katılaştığını gösteriyor.
Bu yazının yayınlandığı gün ekim ayı enflasyon bulguları açıklandı. Katılaşmada bir değişme yok. Ekim ayında tüketici fiyatları yüzde 2.08 yükselmiş. En karamsar tahminler dahi bunun yüzde 1.8 civarında olmasını bekliyordu. 2003 yılı sonrasının aylık enflasyon ortalamasının (yüzde 1.8) üstünde bir enflasyon dinamiğine işaret ediyor Mart ayı enflasyon rakamı. Yıllık bazda enflasyonda da benzer bir durum var. Ekim ayı itibariyle tüketici fiyatları yıllık (12 aylık) bazda yüzde 11.90 yükselmiş. Bu da 2008 sonrasında enflasyonun eriştiği en yüksek nokta.
Enflasyonun böylesine hızlanmasının dışarıdan yansıyan nedenleri var kuşkusuz. Ama bunların görece sınırlı olduğunu düşünüyorum. Örneğin, petrol fiyatlarında son aylarda gözlenen artışları bu kategoride değerlendirmek mümkün. Petrol fiyatlarındaki artışın içeride enflasyonu beslediği biliniyor ama bu fiyat artışı dinamiğinin gerilediği 2017 yılında bu etkinin sınırlı kaldığını söylemek mümkün. Buna karşılık içeride petrol fiyatlarındaki artış uluslararası piyasalardaki fiyat artışının üzerinde bir marj taşıyor. Bu da siyasi iktidarın tercihini yansıtıyor diye düşünmek gerekir herhalde. Aslında son aylarda hızlanan fiyat artışlarında siyasi iktidarın bu tür daha somut etkileri var.
Bazı vergilerde, özellikle tüketim malları üzerindekilerde yüksek sayılabilecek artışlar oldu. Bunların sonuçta enflasyonu hızlandırıcı etkiler yaratacağın ben de dahil pek çok yorumcu işaret etti. Buna benzer bir gelişme de döviz fiyatlarında oldu. Son aylarda biraz bizden biraz da dışarıdan kaynaklanan etkilerle döviz kurunda ciddi yükselmeler olduğunu biliyoruz. Bunun içerideki malların maliyet ve dolayısıyla fiyatları üzerinde yukarı yönlü yansımaları olduğu da malum. Enflasyonun hızlanması üzerinde böyle bir etki (pass through) olduğunu ve bunun önümüzdeki aylarda da etkisini sürdüreceğini, enflasyonu besleyeceğini söylemek mümkün. Bir de artık neredeyse muamma noktasına ulaşmış olan gıda fiyatları meselesi var. Gıda fiyatlarındaki artışlar eskiye kıyasla daha düşük düzeye gerilemiş olsa da hala güçlü bir fiyat ivmesi taşıyor. Bu da enflasyonu besliyor.
Gelişmeleri yakından izleyince enflasyon bağlamında şaşırtıcı bir şey yok diye düşünmek mümkün. Buna karşılık enflasyon ortamında izlenen politikalarda şaşırtıcı ve çelişik bir durum yaşandığı kanısındayım. Son günlerde ısrarlı bir şekilde Merkez Bankasının para politikasında sıkı bir duruş sergilediği söyleniyor. Buna işaret olarak da faizin ulaştığı yüksek düzey gösteriliyor. Kendi adıma bu duruşa daha çok siyasi nedenlerle kayıldığını ve fevkalade utangaç bir şekilde uygulandığını, dolayısıyla faizin enflasyonu frenleme noktasındaki olası etkisinin törpülendiğini düşünüyorum. Zaten para sıkılıp, faiz yükselirken enflasyonun böylesine başını alıp gitmesi öngörülen etkileşim sürecinde eksik bir şeyler olduğuna işaret ediyor. Bu doğru bir işaret. Para sıkılırken mali disiplinden uzaklaşılıyor olması, kamu bütçesinin ağır dozlu açıklar vermesi enflasyona karşı duruştaki eksikliği doğruluyor. Bu eksiklik kısmen mali disiplininin bir kenara konup büyümeyi canlandırmak için bol bulamaç teşvik dağıtarak kamu harcamalarının artırılmasından kısmen de sorumluların doğrudan harcama artırıcı heveslerinden kaynaklanıyor. Sonuçta, Maliyenin gevşemesi Merkez Bankasının sıkı duruşunun etkilerini yumuşatıyor.
Enflasyonun hızlanarak sürmesi söz konusu politikalarda yeni yollar aranması gerektiğini gösteriyor. Bu yollar ne olabilir? Para daha çok kısılıp, faiz daha çok yükseltilebilir. Kamu harcamalarında sert bir kısıntı yapılarak mali disiplin sağlanmaya çalışılır. Ya da anti enflasyonist etkiler yaratacak olan bu iki politika eş anlı olarak devreye sokulur. Siyasi iktidar bunları yapabilir mi? Bana kalırsa pek istekli olmaz gibi görünüyor. Para daha fazla sıkılırsa faiz daha da yükselir. Bu ekonomide ciddi bir durgunluk yaratır. Benzer bir sonuç teşvikleri sonlandırıp, kamu harcamalarındaki savrukluğu azaltma durumunda da söz konusu olacaktır. Bu günkü koşullarda iktidar ne faizin yükselmesine ne de mali disiplin arayışı nedeniyle durgunluk yaratılmasına sıcak bakmaz diye düşünüyorum.
Bu durumda para yönetimi ile bütçe ya da büyüme ile mali disiplin arasında sıkışıp kalacağız gibi görünüyor. Zor bir denklem bu ama bilmediğimiz bir şey de değil. Önceki deneylerde irili ufaklı krizlere savrulmadan bu denklemi çözememiştik. Şimdi ne yaparız bilmiyorum doğrusu.