Papaz mı, politika yapıcı mı?
Doların bu hafta rekor üstüne rekor kırmasından sonra ekonomi yönetimi üzerindeki baskı iyice arttı. Dolar kurunda görülen hızlı artış; ABD ile yaşanan Papaz Brunson krizi, ABD’nin İran’a karşı başlattığı yaptırımlara Türkiye’nin destek vermemesi gibi dış politika konularına dayandırılıyor. Ülkeler arası ilişkilerde inişler çıkışlar her daim olur. Ak Parti iktidarı döneminde de farklı ülkelerle tansiyon yükseldi. Amerikan askerlerinin Türk askerlerinin başına çuval geçirmesinden tutun da, üç sene önce Rus uçağının düşürülmesine kadar birçok olay yaşandı. Ancak ülkenin belirgin bir ekonomi politikası varsa, dış siyasetteki gelişmeler bir ölçüde bertaraf edilir.
Geçen hafta da yazdım. Ekonomi politikamızdaki önceliğin ne olduğunu kimse bilmiyor. Yeni orta vadeli programın eylülde açıklanacağı söyleniyor. Bakan Albayrak görevine bir ay önce başladı. Gecikiyoruz. Tamam, ekonomi ile ilgili bakanlık sayısının azalması nedeniyle hangi bürokratın nereye bağlı olduğu muammadır. Ancak üst düzey bürokratlardan bir çalışma grubu oluşturulur. Bir haftada yeni bir program yazılır. Ülkemizin iktisadi sorunları ortadadır. Kısa vadede yapılacakların yanı sıra, orta-uzun vadede yapılması gerekenler bellidir. Türkiye ekonomisinin önümüzdeki aylardaki dış finansman ihtiyacı yüksektir. Belirsizlikle, gerginlikle geçirilen zaman finansman maliyetlerini artırıyor. Türkiye’nin risk primi artıyor. Türk şirketlere uzun vadeli kaynak sağlayan yabancı finans kurumlarından bazıları kredi hatlarını kapatıyorlar. Yeni projeler için dışarıda para arayan işletmeler bu yüzden zorlanıyor. Önümüzdeki dönem, devletin büyük projeler için yabancı para musluklarını açacağı bir zaman dilimi olamaz.
Değişik olayların sonucu olarak, Türkiye’ye son bir yıldır sağdan soldan darbe geliyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde bir ablukaya alındığımız doğrudur. AB’nin patronu Almanya ile bir kriz yaşadık. Ardından Avrupa Yatırım Bankası ve Dünya Bankası proje kredileri durdu. Türkiye’ye yatırım yapacak Alman şirketlerine sigorta kısıtlamaları getirildi. ABD ile yaşanan krizin boyut kazanması durumunda ekonomik yaptırımlar gelebilir. Ekonominin şaha kalktığı bir dönemde değiliz. Başta yüksek enflasyon ve cari açık olmak üzere, ağır sorunlar önümüzde duruyor. Yapılması gerekenler açıktır. Papazı ABD’ye verelim gitsin. Mantıklı bir ekonomi politikasını eylülü beklemeden açıklayalım. Merkez Bankası, rezerv opsiyon mekanizması üzerinden, dolara etkisi sınırlı olan hamleler yapacağına faizi artırsın. Ne yazık ki böyle zor bir dönemden geçiyoruz. Süreci bir şekilde yönetmek gerekiyor.