Pandora'nın kutusu açılmış olabilir!
Geçtiğimiz hafta sonu itiari ile finansal piyasalarda oluşan görünüm, evdeki hesapların pek tutmadığına işaret ediyor. Bir düşünün yaklaşık bir ay öncesinde ocak sonu itibari ile dövizsepeti bazında Türk Lirası'nın yüzde 12'ye yakın oranda değer kaybedeceği, devlet ve borçlanma senetlerindeki referans getirinin yüzde 8'i aşacağı, daha yeni enflasyon hedefinin mürekkebi kurumadan beklentilerin bozulacağı tahmin edilebilir miydi? Veya küresel düzeyde sermaye hareketlerinin daralacağı ve herkesi şaşırtacak bir teknik reaksiyonun yaşanacağı öngörülebilir miydi? Ya da bazı Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi birikmiş sorunların bu kadar hızlı bir şekilde ciddi bir istikrarsızlığa dönüşeceği dikkate alınmış olması mümkün olabilir miydi?
Geçtiğimiz hafta sonu itibarı ile oluşan görünüm birbirinden farklı bir dizi gelişmenin ortak sonucudur. Eğer dışarıdaki sürpriz gelişmeler yaşanmasa içerideki döviz kuru ve faiz cephesinde yaşanan hareketler bu kadar sert olur muydu? Bu son sorunun yanıtı kesinlikte hayırdır; fakat Merkez Bankası yetkililerinin değişik sebeplerle aynı yanıtı veremiyor oluşu güvensizliğin büyümesinde etkilidir; dış gelişmeler Merkez Bankası'nın söylemleri ve eylemleri arasındaki çelişkiyi artırarak belirsizlik ve kırılganlığın yükselmesinde etkili olmuştur. Birikmiş sorunların güvensizlik yaratamyacağı varsayımı ile kısa vadeyi uç uca ekleyerek sürdürülebilir olmayan bir yolda ilerlemenin çok zorlaştığı bir dönem yaşıyoruz; dışarıda gelişmiş ekonomi merkez bankalarının parasal genişlemeye devam etmesi ve sermaye hareketlerinin sıkıntı yaratacak ölçüde artmasının beklendiği bir dönemde tam aksine daralması ve gelişmekte olan ülke paralarının genelde değer kaybetmesi evdeki hesapların çarşıya uymasını engelleyen, güvensizliği büyüten temel değişkendir.
Dışarıda yaşanan gelişmeleri anlamak özel bir önem taşıdığı için somutlaştırmaya çalışalım; bir ay öncesindeki küresel beklentiler euronun diğer paralara karşı görece daha büyük parasal genişleme nedeniyle değer kaybedeceği, başta altın ve petrol olmak üzere emtia fiyatlarının yükseleceği, sermaye piyasalarının ise genelde yatay ve dalgalı bir eğilim sergileyeceği yönünde idi; fakat özellikle ocak ayının ikinci yarısında tam aksi yönde gelişmeler yaşandı. Euro güçlendi, altın geriledi. Herkes aynı beklentilerle aynı yönde pozisyon alınca evdeki hesap çarşıya uymadı; aynı yöndeki pozisyonlar azalan kârlılık ve artan belirsizlik nedeniyle boşaltılmaya başlanınca kafalar karıştı. Güvensizlik ve zararlar büyür iken euronun öngörülenden öte güçlenmesi, altının gerilemesi, Batı Teksas petrolü ile diğer petrol türleri arasındaki fiyat farklarının daha önce görülmemiş düzeylere sıçraması gibi tuhaflıklar yaşandı. Risk alması beklenenler ya bekle gör yaklaşımını tercih etti ya da pozisyonlarını küçültmek durumunda kaldı. Geçtiğimiz hafta Mısır'ın da karışmaya başlaması ile birlikte altın kısmen toparladı, petrol üykseldi. Piyasalardaki belirsizlik ve kırılganlığın varsayılandan çok daha yüksek olduğu açığa çıktı; sermaye hareketleri daraldı, gelişmekte olan ekonomilerin para birimleri değer kaybetti, faizleri yükseltti.
Merkez Bankası yetkililerimizin söylemine bakılır ise gelişmeler beklenen yönde ve herhangi bir sürpriz söz konusu değil! Evet sıcak paraın kısmen çıkması normal ama boşluğu doldurmak üzere beklenenin gelmemesi, seçici olunabilecek koşulların oluşmaması döviz kuru ve faizlerin umulandan hızlı bir şekilde kaybolması hem anormal, hem de tatsız bir sürpriz! Merkez bankalarının hem kısa vadede ortaya çıkacak verileri uygulamaları açısından bağımlı olması hem de durum böyle değilmiş gibi uygulamalara girmesi ciddi iletişim problemleri yaratıyor ve yaratmaya devam edecek gibi görünüyor. Eğer açıklamaya çalıştığımız dışarıdaki gelişmeler yaşanmasa, Türk Lirası kayıplarını kısmen geri almış ve Hazine kâğıtlarındaki referans faiz bir düzeltme sonrasında tekrar gerilemeye başlamış olsa son alınan kararlara yönelik tepkiler gündeme gelmeyebilirdi. Ama öyle olmadı, iç ve dış piyasalardaki eğilimler dikkate alınmadan döviz alımlarına devam edildi ve kısa vadeli faizler düşürüldü, altı ay ve daha kısa vadeli mevduat ve benzeri yükümlülüklerdeki zorunlu karşılıklar yükseltildi. Zorlama işe yaramadı, geri tepti; güvensizlik arttıkça riskten kaçınma eğilimi güçlendi, uzaması istenen vade tercihi kısaldı; kısa vadeli faizlerdeki gerilemeye rağmen devlet iç borçlanma senetlerindeki referans getiri yükseldi. Hazine ihalelerine yönelik ilgi azaldı. Beklentiler bozuldu, gelir gibi akımlara ilişkin potansiyel düzelme, stoklardaki büyüyen sıkıntının gölgesinde kaldı; bilançolara ilişkin endişe kriz dönemindeki düzeylere yaklaştı, başta enflasyon ve faizlere ilişkin tahminler olmak üzere tüm beklentiler bozulmaya başladı. Yaklaşık bir ay kadar önce bu yönde tahminler yapılsa, Türk Lirası'nın kısmen değer kaybetmesini bekleyenler dahil olmak üzere kimse inanmazdı; ama oldu hem de seçimlere beş ay kala!..
Merkez Bankası yetkililerinin yaptığı sunumlarda kısa vadeli faizlerin yönünü enflasondaki eğilimin belirleyeceği başka türlü anlaşılamayacak bir şekilde ifade ediliyor. Enflasyon beklentileri düzelmez ise faizlerin yükseleceği yönündeki beklenti daha da etkili olabilir, ekonomi hızla durgunlaşır iken riskten kaçınma eğilimi güçlenebilir, algılamaları ve beklentileri istenen rotada yönlendirmek imkânsızlaşabilir!.. Dikkatli olun Pandora'nın kutusu açılmış olabilir...