Özür borcu ve teşekkür...

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]





Küresel ekonomi açısından belirsizlik ve kırılganlığın dalgalı bir şekilde arttığı, sorunlar ağırlaştıkça hareket yeteneğinin azaldığı ve olumsuz seçenekler arasında en olumsuzunu seçerek günü kurtarma çabasının arttığı bir geçiş süreci yaşıyoruz. Bu süreçte güven bunalımının kademeli bir şekilde artması, şeffaflığın azalması ve tepkisel yaklaşımların ön plana çıkmasına bağlı olarak istikrarsızlık endişelerinin büyümesi önlenemiyor. Finansal piyasalarda gerginlik artıyor, işlem hacimleri  gerilerken fiyat oynaklığı artıyor ve hassas dengeleri korumak her zamankinden daha zor hale geliyor; hataların ve yanlış kararların toplam içindeki payının artması, gerçeklerden uzaklaştıkça kaçınılmaz hale geliyor. Zira günü kurtarmak adına acil olmayan ama hayati önemdeki tehlikeli eğilimler büyük ölçüde görmezden geliniyor. Salt Yunanistan ve Mısır'da yapılan seçime odaklanmak ve gelişmeleri yönlendirmeye çalışmak olumsuz gidişatı değiştirmiyor. Sebeplerle değil sonuçlarla uğuraşıldığı sürece gelecek konusunda iyimser olunamıyor.

Yukarıda özetlemeye çalıştığımız genel tablo tüm iyi niyetimize rağmen bizi de etkiliyor ve hata yapabiliyoruz. Geçen hafta çarşamba günü gazetemizde yayımlanan "Ödemeler dengesi ve altın ticareti" başlıklı yazımda, ayrıntılı tabloları dikkatle incelemediğim ve farklı kurumlardan gelen dış ticaret rakamlarına tepkisel yaklaştığım için değerlendirmelerimde Merkez Bankası'na haksızlık yapmışım. Bu nedenle kendilerinden özür diliyor, kurumun Ödemeler Dengesi Müdürlüğü'nden gönderilen açıklama ile hatamı fark etmemi sağladıkları için yetkililere teşekkür ediyorum. Ayrıntılı Ödemeler Dengesi Tablosu dikkatle incelendiğinde altın ihraç ve ithalinin genel mal ticareti dengesi hesaplarına dahil edildiği net bir şekilde görülüyor. Sonuçta altın ihracatı olmasa idi cari açık daha büyük olacaktı, fakat herhangi bir çift sayım sözkonusu değil. Durum böyle olunca bilirsizlik  yaratan rakam farklılıklarının sebebini daha önceki süreçlerde başka yerlerde aramak gerekiyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun nisan ayı ihracat ve dış ticaret verilerine ilişkin detaylara baktığımızda ise ilginç bir görünümle karşılaşıyoruz. Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin altın ihracatından haberi yok, dört ayrı kalemdeki kuyumculuk kıymetli metal ve taş ihracatı toplamda 20 milyon doları geçmiyor; bunun sonucu olarak İran'a yapılan nisan ayı ihracatı da 275 milyon dolarla sınırlı kalıyor. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre ise kuyumculuk, kıymetli metal ve taş ihracatı 1,531 milyar dolar, İran'a ihracat ise 1.467 milyar dolar olarak kayıtlara geçmiş. Ortada İran'a yapılan, TİM kayıtlarına yansımayan ancak gümrük çıkış beyannamesi olarak ilginç bir durum var? Bu sayede İran'la yapılan dış ticarette çok uygun bir süredir ilk defa 3.8 milyon dolar fazla vermişiz, dengeli ticaret yapmışız!...

1981 yılından bugüne kadar kaçak veya resmi yollarla Türkiye'ye giren altının kabaca yarısı kayıt dışı olarak İran'a gidiyor. Son altı ayda artan altın ihracatının bu yakıtdışılığı kayıt altına alma yaklaşımı ile mi ilgili olduğu veya devletler ve kurumları arasındaki işlemlerden mi kaynaklandığını bilemiyoruz. Eğer Türkiye  İstatistik Kurumu verileri böyle bir altın ihracatını göstermiyor olsa idi, bavul ticareti kaleminde olduğu gibi kayıtdoışı işlemlerin kaba yöntemlerle kayıtlara dahil edilmeye çalışıldığını düşünebilirdik; fakat öyle olmadığı için devletler ve kurumlar arası işlemler ihtimali güçleniyor.

Durum böyle olunca kafalar karışıyor, fakat sorular yanıt bekliyor. Tam da İran'a yönelik ABD baskılarının arttığı ekonomik ambargo kapsamının genişlediği bir dönemde bunların yaşanması ilginç bir tesadüf oluşturuyor!..

Ne oluyor. İran'la aramızdaki dış ticaret rejmiminde ne tür bir değişiklik yaşanıyor? Sözkonusu altın iharcatının gümrük çıkış beyannamesi var mı ve ihracatı hangi kurum yaptı? Beyanname var ise TİM kayıtlarına neden girmedi, yok ise TÜİK kayıtlarına nasıl girdi? Nisan yında ödemeler dengesi net hala ve neden ........ çok uzun bir süredir ilk kez eksi bakiye vermesi bu konu ile ilgili olabilir mi? Bu tür sorular uzayıp gidiyor ve şimdilik yanıtlarını bilmiyoruz. Fakat bildiğimiz şeyler de var: 2011 ocak-nisan döneminde 375 milyon dolar olan parasal olmayan altın ihracatı, bu yılın aynı döneminoe, 2.578 milyar dolar seviyesine ulaşarak tam yedi katına yaklaşmış; söz konusu rakamın yarısı nisan ayında gerçekleşerek cari açığın 1.27 milyar dolar daha küçük görünmesine katkı yapmış. Küresel kriz sonrasında bir daha kapanmamak üzere açılan Pandora'nın kutusu belirsizlik ve kırılganlığı küresel ölçekte artırmaya istikrarsızlığı beslemeye devam ediyor. Finansal sermaye ile gerniş halk kitleleri arasındak çıkar çatışması büyüdükçe arada kalanların olduğu gibi görünmesi ihtimali ile birlikte şeffaflık hızla azalıyor. Uluslararası ticaret ve dış finansman imkanları öngörülemeyen şekilde dalgalandıkça sorunlar ağırlaşıyor, her şeyin değişeceği ve hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı bir geçiş sürecine giriliyor...
 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar