Özgürlük-israf dengesi
Küresel düzeyde nüfus artar ve kaynaklar kıtlaşması insanlığın birlikte yaşamasını zorlaştırıyor. Zoru kolaylaştırmak etkili düzenlemeleri, yeni kuralları devreye sokarak özgürlük-israf dengesini ayarlamayı gerektiriyor. Fakat ön plana çıkan günü kurtarma ihtiyacı nedeniyle olması gerekenin tam tersi eğilimler destekleniyor ve sorunlar ağırlaşıyor. Yeni ve daha sıkı düzenlemelere ihtiyaç duyulur iken, kuralsız ortam dengesizlikleri büyütüyor. Bu tablo belirsizlik ve kırılganlığı artırıyor, hızla yükselen istikrarsızlık potansiyeli yeni rekorlara koşuyor. Başta petrol ve altın olmak üzere emtia piyasalarında yaşanan yükselişin, yükselen enflasyonist baskının kaynağını burada aramak gerekiyor.
Küreselleşme denilen kuralsızlık sözde kalmak koşulu ile özgrülük alanını genişletiyormuş gibi görünüyor; fakat beraberinde getirdiği israf insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Bu süreci terse çevirmek adına israfı azaltmak adına özgrülükleri birlikte yaşamaya devam etmek adına sınırlayan yeni kuralları gerektiriyor. Veya başka bir deyişle içgüdüleri yozlaştığı için insanlığı birbirine düşüren mevcut sistemin yerine tüm kurum ve kuralları ile yenisinin devreye sokulabilmesi gerekiyor. Aksi takdirde tuhaf bir görüntü oluşuyor. Japonya'da yaşanan dram arz daralması gibi sebeplerle bazı sektörleri sevindirebiliyor veya Libya örneğinde olduğu gibi kurtlar kuzu postuna bürünüp kendilerine pay çıkarmaya çalışabiliyorlar. Kimseye haksızlık yapmadan zorunlu ihtiyaçları karşılamak veya alıştığı tüketim düzeyini sürdürmek giderek imkânsızlaşıyor.
Yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablo balonlaşma şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Bazı kritik oranlar hızla bozulmaya devam ediyor, herhangi bir menkul veya gayrimenkulün buğday veya petrol gibi zorunlu ihtiyaç maddelerine göre değeri azalıyor veya ortalama ücret ile alınabilecek zorunlu ihtiyaç sepeti küçülüyor. Geneli temsil eden herhangi bir varlık portföyünün ortalama gelire oranı dalgalı bir şekilde yükselmeye devam ediyor. Merkez bankaları ve siyasi iradeler, piyasaya teslim olmuş tavırları ile sorunları ağırlaştıran bu eğilimlerin en büyük destekçileri olmaya devam ediyorlar. Bu durum devam ettiği sürece enflasyon ve işsizliğin artış eğiliminde olacağını sistemik riskin büyüyeceğini görmek istemyorlar. Euro bölgesinde kurtarılması gereken ülke sayısındaki artışın veya ABD'de iflas noktasındaki eyaletlerin yaşadığı sıkıntının farklı olmadığını anlamak istemiyorlar. Kıtlaşan küresel imkanlarla özgürlükler arasındaki dengesizliği büyüterek kendilerinden olmayanı yok etmek konusunda uzlaşmış havası veren bir tavır sergilemeye devam ediyorlar.
Günü kurtarıp sorunları ağırlaştırmak gibi bugün yaygın olan eğilimin alternatifi krizi göze alıp geleceği kurtarmak, yeni ihtiyaçlara göre yeni bir düzen kurmaktır.
Tüketerek tükenmeye son vermek, şuursuzluktan vazgeçmektir. Fakat galiba olmayacak; bugün yaşananlardan çok daha büyük sıkıntılar yaşanmadan, ciddi bedeller ödenmeden insanlığın ortak aklı devreye giremeyecek. Sorunları ağırlaştırmak pahasına günü kurtarmanın, içgüdüsel açıdan uyuşturucu bağımlılığından farklı olmadığını anlamak sancısız olmayacak. Son küresel kriz yeterli olmadı ise daha şiddetlileri kapıyı çalacak!..
Unutmayın, özgürlük ve israfın bol olduğu yerlerde yaşanan sıkıntı diğerlerine göre daha büyük olacak; güç dengeleri de farkedilmeyen kuralsızlığın çok olduğu bölgeler aleyhine değişecek... Piyasalardaki risk ve getirideki olumsuzlaşmaya paralel olarak özgürlük ve israf arasındaki dengesizlikler de çok büyüdü; böyle devam edemeyecek...