Özelleştirmenin sihiri bozuldu mu?
Türkiye gerek yatırım hızı, gerek güçlü iç pazarı, gerekse büyük bir tüketici olarak küresel enerji arenasında önemli yere sahip.
Sektör hızlı bir büyüme içinde. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bundaki payı küçümsenemez.
Dünyanın tanınmış bazı güçlü oyuncuları son yıllarda Türkiye'de yaşanan büyümeden pay kapmış durumda. Mevcut yatırımlarını büyütmek için de fırsat kolluyor. Henüz pazara girmemiş yabancıların gözü de Türkiye'de...
Yabancılar için Türkiye pazarındaki sihirli sözcük ise serbestleşme! Yani liberalizasyon. Bu sözcük, Meclis'te görüşülmeye devam eden Elektrik Piyasası Kanunu'nun ruhunda, elektrik dağıtım ve üretim özelleştirmelerinde ifadesini buluyor.
BOTAŞ'ın gaz ithalatı yetkisinin bir bölümünü özel sektöre devretmesi de bunun doğalgaz piyasasındaki ifadesi...
Özellikle son aylarda gündeme damgasını vuran gelişme, enerji dağıtım ve üretim özelleştirmeleri.
Bunlardan biri de Başkentgaz özelleştirme ihalesiydi. Ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçen hafta Bloomberg HT'de yaptığı bir açıklama, özelleştirme ateşine adeta su döküverdi. Erdoğan, ihaleleri tamamlanmış Başkent Gaz ile köprü ve otoyol özelleştirmelerini, teklif edilen rakamlar çok düşük olduğu için onaylamayabileceklerini söyledi.
Başkent Gaz'ın için daha önceki ihalede 1.5 milyar dolarlık teklif alındığını hatırlatan Erdoğan, "Şimdi 1.5 milyar doları yakaladığın yerde 1.1 milyar dolar verilirse, bunun hesabı sorulmaz mı?" diye sordu. Erdoğan'ın açıklamaları hem özel sektörde, hem de enerji bürokrasisinde soğuk duş etkisi yarattı. Ancak kulislerde yoğun şekilde konuşulsa da açıktan açığa yüksek sesle görüş ortaya koyana pek raslanmıyor. En çok sorulan soru ise ihaleler yenilenirse gerçekten yüksek fiyat çıkacağından kim emin olabilir?
Geçmişteki kimi özelleştirme uygulamalarında, ikinci üçüncü ihalelerde fiyatın yükselmediği, düştüğü rahatlıkla görülebiliyor. Başkent Gaz'ın bizzat kendisi bunun iyi örneklerinden. Son elektrik dağıtım özelleştirmelerinde çıkan fiyatların da zaman zaman geçmiştekilerin yarısına kadar düştüğü gözlendi.
Üstelik Özelleştirme İdaresi, son yapılan ihalelere çok iyi hazırlandı. Yurt dışı tanıtım turlarıyla yabancı fonlar ve bankalar bilgilendirildi. Eğer katılmak isteyip de zaman yetişmediği için sürece dahil olamayan birileri olsaydı, İdare bir yolunu bulup ihaleyi erteleyebilirdi. Ertelenmediğine göre, ortaya çıkan fiyatı, özelleştirmenin arkasında yatan liberalizasyon yaklaşımıyla birlikte değerlendirelim öyleyse...
Bir kere özelleştirmenin serbestleşme mantığıyla değil de yüksek satış geliri elde etme mantığıyla yapılmadığını varsayalım. O vakit, her türlü olasılığı göz önünde bulundurarak, aylarca süren hazıklık çalışmalarıyla çıkılan ihalede gerçekleşen fiyatı "yanlış"lamak, sürecin ruhuna pek uygun düşmüyor. Arz ve talep karşılaştığında ortaya çıkan rakam neyse, fiyat da odur. Ha, bilmediğimiz bir başka faktör var ise o da açıklanmalı...
Eğer daha iyi fiyata satma imkanı varken bu yapılamadıysa, beceriksizliğin faturası birilerine çıkmalı. Yoksa, son yaşananların girişimciler nezdinde güven sarsıntısına yol açtığı kesin. Ve bu konularda ikna edici argümanlar ortaya koyulmazsa, bundan sonra açılacak ihalelere katılacak istekli bulmak zorlaşır. Dolayısıyla bırakın daha yüksek fiyata satmayı, daha düşük fiyatlara razı olmak zorunda kalınabilir...
Ha, "satmak zorunda değiliz" der çıkarsınız işin içinden, orası başka