Özelleştirme nedir, ne değildir?

Gündüz FINDIKÇIOĞLU
Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ debrovian@gmail.com

 

Kamuoyu zaman zaman özelleştirmenin otomatik olarak ilave zam demek olduğuna inanmış görünüyor. Aslında öyle olması gerekmiyor. Tamamen nötr olursak ve ideliden bahsedersek olay nasıl şekillenmeli? Bir örnekle ilerleyelim ve özelleştirmenin optimum mantığına değinelim. Mesela, enflasyonun yılda %4 oranında arttığı bir uzun dönem denge patikasında, reel büyümenin ise %6 gibi enflasyondan daha yüksek seyrettiği varsayılan bir çerçevede, fiyatı enflasyonun çok üzerinde -reel büyüme kadar üzerinde- artırmak problemli bir varsayımdır. Neden?

(1) Fiyatı bu şekilde artırmak gelecekteki gelir akımı ve dolayısıyla bugünkü değer açısından bugün yapılacak yüksek oranlı bir zamma denktir. İhaleyi alacak kurum bu zamma denk bir yıllık fiyatlama davranışını uzun yıllar boyunca kamuoyuna savunma riskini almayacaktır. Her şey bir yana, bu fiyat ayarlamaları her sene kabul ettirilse bile sürekli kamusal, ve haliyle kısmen siyasal, tartışmaların içine çekilecektir.

(2) Pek çok durumda özelleşen hizmet yine de yarı-kamusal sayılır. Bu nedenle yapılacak zamlar etik olarak da sınırlı olmak durumundadır. Yarı-kamusallıktan kasıt tam bir yarı-kamusallık tanımıyla uyuşmamaktadır. Arı (saf) bir kamu malı hem dıştalayıcı (excludable), hem de rakip (rival) bir maldır ve pek de gerçek hayatta mevcut olan bir kategori sayılmayabilir. Rakip olmayan (non-rival) ama dıştalayıcı (exclusive) mallara "kulüp malı" denir ve yarı-kamu malı türüne yakın addedilebilir.  Ayrıca, hem dıştalanabilirlik, hem de rakip olmak görecelidir. Bazı durumlarda rakip olmayan bir mal (örneğin bir su şebekesi), kullanıcı sayısı arttıkça rakip hale gelebilir -çünkü şebeke ancak 100 birime hizmete verebilmektedir: o noktaya kadar sorun yoktur ama eşik aşılınca söz konusu mal veya hizmetin niteliği değişebilir. Ormanlar, ve ters tarafta, kablolu yayınlar bile yarı-kamu malı niteliğine haizdir.

(3) Enflasyonun bu derece üzerinde bir mark-up koymak ampirik olarak gözlemlenen bir fiyatlama kuralı değildir. Ampirik olarak reel fiyat artışı sadece küçük bir mark-up halinde mümkün olabilmektedir. Mutlaka reel bir artış koymak gerekirse %4 enflasyona, %1 artış düşünülebilir.

(4) Kamu maliyesi açısından bakarsak, reelleştirirken harcamaları enflasyon + reel büyüme ile düzeltmek normaldir. Bir kamu harcaması kalemi enflasyon + reel büyüme kadar artarsa reel olarak artmış sayılmaz. Fakat kamu maliyesinin gelir tarafında benzer bir akım yaratmaya çalışmak mantıklı değildir: her gelir kalemi bu oranda artamaz. Ayrıca, fiyat açısından bakarsanız ve bu tarz bir reelleştirmeyi genel hale getirirseniz enflasyon eldeki nümerik örnekte %4 değil, %10 olur.

(5) İşletme Hakkı Devri yoluyla özelleştirmeden söz konusu varlıkları alan kurum temel senaryo formülünde her yıl enflasyon ya da enflasyonun belli bir yüzdesi kadar fiyata ekleme yapabilir ve bu temelde, söz konusu kurumun bir çeşit tekel pozisyonunda olacağı düşünülerek, enflasyonun üzerinde küçük bir mark-up eklemesine izin verilebilir. Ancak (a) bazı hizmetlerin tam bir dıştalamaya cevaz vermeyen kısmi kamu malı niteliği (b) tek ürün arz eden monopolistin yapabileceği gibi talebin elastik bölmesine sürekli yerleşebilmek ve karın fiyat elastikiyetini sıfıra eşitlemek (c) dinamik bir monopolistin yapabileceği gibi karın fiyatın değişim oranına elastikiyetini terimine eşitlemek toplu olarak değerlendirildiğinde söz konusu mark-up'ın çok yüksek olamayacağı düşünülebilir. Fiyatın enflasyon + reel büyüme hızından oluşan bir katsayıyla her sene reelleştirilmesi tek bir fiyat için geçerli bir reelleştirme yöntemi olamaz. Bu tarz bir reelleştirme, örneğin, bütçe harcama kalemleri veya bütçe gelir kalemleri için uygundur. Fiyatlara uyarlandığında ve genelleştirildiğinde enflasyonun beklenen seviyenin çok üzerinde olmasına yol açacağı açıktır. Reel getiri artışı gerçekçi bir mark-up ile yapılmalıdır. Aksi takdirde oluşacak bugünkü değer bugünden gelecekteki gelir akışını artıracak bir baz etkisine, yani t=bugün periyodunda yapılacak çok yüksek oranlı bir fiyat artışının etkisine denk olacaktır. Bu tarz bir önden yüklemeli artış nasıl kamuoyu tarafından kolayca benimsenemezse, gelecekte her yıl enflasyonun çok üzerinde yapılması düşünülen artışlar da aynı şekilde benimsenmeyecek ve tartışmayı süreklileştirecektir.

(6) Bir kamu hizmetinin işletme hakkını alan Kurum ürün çeşitlemesine giden bir monopolist firma gibi davranırsa ya doğrusal olmayan bir fiyat, ya da elastik talebi olanların daha düşük geçiş ücreti ödeyeceği bir fiyatlamaya (üçüncü dereceden ürün çeşitlemesi -Third-degree price differentiation) yol açabilecektir. Bu durumda talebin elastikiyeti daha da önem kazanacak ve çok yüksek mark-up'lara izin vermeyecektir. Çünkü tek ürün üreten statik bir saf monopolcü olarak düşünüldüğünde dahi Kurum birinci, ikinci veya üçüncü dereceden fiyat farklılaştırması yapmak dışında bir alternatife sahip olmayacaktır. Böylece ya doğrusal olmayan bir fiyatlama (non-linear pricing) -örneğin miktar ıskontoları, ya da talep yoğun iken farklı fiyat uygulamak veya çeşitli gruplara ıskonto uygulamak gibi (örneğin devlet memurları veya öğrenciler) üçüncü derece fiyat farklılaştırması söz konusu olabilecektir. Bu mümkün olabilir ama bu dahi zaten elastikiyeti yüksek olan müşterinin daha düşük fiyat ödeyeceği anlamına geliyor.

(7) Monopol fiyatlamasında ters elastikiyet kuralı geçerlidir. Bu formüle göre monopolcü mark-up'ı -burada fiyata eklenecek enflasyonun üzerindeki reel artış oranı olarak ifade edilebilir- elastikiyetin gerçekçi belirlenmesi halinde %33 ile %67 arasında oluşacaktır. %4 enflasyon varsayımıyla mark-up %1 ila %2 arasında düşünülebilir.

(8) İhale ortamında piyasa hissiyatı da, söz konusu varlık uzun süreli ve stratejik dahi olsa, fiyatlamada etken olabilmektedir. Risklerin gündemde olduğu bir dünyada bu konunun da haliyle önem kazanacağı ortadadır. 

(9) Post-Sovyet dönemde altyapı ve otoyol özelleştirmeleri giderek yaygınlaştı. PPI -altyapı hizmetlerine özel sektörün katılımı- sık duyulan bir terim haline geldi. PPI kamunun gözetiminde verilmeye devam edilen altyapı hizmetleri için finans piyasalarına başvurarak özel finansman imkanları bulmaktan farklıdır. Özel sektörün hizmet vermeye devam eden kamuya kredi açması veya özel sektörün bu amaçla kamuyu başka biçimlerde fonlaması PPI değildir. Yine de, PPI daha sonraki yıllarda başlangıçta verdiği umuda yakışır performansı sergileyemedi ve beklenenden çok daha az miktarda özel sermaye çekebildi.

(10) Talepte yaşanan belirsizlik ve kontratlardan kaynaklanan zayıflık ileride bir takım sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlar "Gelirin Bugünkü Değeri" ihaleleri (Present-Value-of-Revenue Auction-PVR) ile çözülmektedir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Risk ve yavaşlama 01 Ekim 2019
Fed, resesyon, Türkiye 24 Eylül 2019
Coğrafya ve imparatorluk 17 Eylül 2019
Fed ve dolarizasyon 25 Haziran 2019