Özel Tüketim Vergisi mülkiyet hakkına müdahale noktasına geldi!

Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR
Avukat Prof. Dr. Funda BAŞARAN YAVAŞLAR [email protected]

Ne yazık ki olan oldu ve 7456 sayılı “6/2/2023 Tarihinde Meydana Gelen Depremlerin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpların Telafisi İçin Ek Motolru Taşıtlar Vergisi İhdası İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” (7456 SK) 14.07.2023’de Meclis’de kabul edilerek, Cumhurbaşkanı’nın uygun bulmasını takiben 15 Temmuz 2023 tarihli Resmi Gazete’de (RG) yayımlandı.

7456 SK’nın RG’de yayımlanmasıyla birlikte yürürlüğe giren maddeleri arasında, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun (ÖTVK) 12’inci maddesinde değişiklik yapan düzenleme de var.

Bu düzenleme ile; 1. I sayılı listedeki mallar üzerindeki maktu vergi tutarlarının, ocak ve temmuz aylarında TÜİK tarafından ilan edilen üretici fiyat endeksinde (YÜFE) son altı ayda meydana gelen değişim oranında kendiliğinden artması, 2. Cumhurbaşkanı’nın, I sayılı listedeki mallar üzerindeki maktu vergi tutarlarını herbir mal için farklı olacak şekilde en yüksek maktu vergi tutarının beş katına kadar artırabilmesi kabul edildi. I sayılı listede yer alan mallar kısaca “akaryakıt ürünleri” şeklinde ifade edilmekteyse de, onların yanı sıra, doğal gaz, LPG, bazı çözücü ve yağlar da listede yer alıyor.

Dolayısıyla, 7456 SK gereğince, akaryakıt ürünleri üzerindeki ÖTV tutarı her altı ayda bir YÜFE oranında kendiliğinden artacak ve Cumhurbaşkanı bu ürünler üzerindeki ÖTV tutarını, en yüksek maktu vergi tutarının beş katına kadar artırabilecek.

Nitekim halk, düzenlemenin yürürlüğe girişinin mürekkebi kurumadan yüksek oranda artan ÖTV ile karşılaştı. Değişiklik getiren düzenlemede, kısmen yumurta-tavuk hikayesi de var. Çünkü; Cumhurbaşkanı, akaryakıt ürünleri üzerindeki maktu vergi tutarını beş katına kadar, YÜFE oranındaki değişimden önce artırabileceği gibi, değişimden sonra da artırabilir.

Hatta dilerse, hem YÜFE oranında değişimden önce beş katına kadar artırır, hem de YÜFE oranındaki değişimden sonra tekrar beş katına kadar artırır. Çünkü, yetki veren düzenlemede bu konuda bir sınırlama yapılmamış. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı, YÜFE’nin yüzde 0 sıfır olduğu bir durumda dahi, akaryakıt üzerindeki ÖTV tutarını bir yıl içinde en az yüzde 2000’ün üzerinde artırabilir (kümülatif hesaplama).

ÖTV’si bu şekilde artırılmış mal üzerinden ayrıca yüzde 20 KDV alınacağını unutmamak gerekir. Gerek ÖTV ve gerek KDV dolaylı vergilerdir. Bunların yasal mükellefi, dolaylı vergi konusu mal veya hizmeti satan kişilerdir. Buna karşılık, bu vergiler satış fiyatına dahil edilerek yansıtıldıklarından, gerçekte vergilendirilenler “nihai tüketiciler”dir.

Nitekim, Danıştay 9. Dairesi t.21.04.2005, E.2004/3737 sayılı kararında açıkça “katma değer vergisinin yüklenicisi, vakfa ait üniversite olmayıp, eğitim ve öğretim hizmetinden yararlanan öğrenciler(dir)” diyerek, bu gerçeği açıkça ifade etmiştir.

Dolaylı vergilerin, mülkiyet hakkını Anayasa’ya (md.13) aykırı şekilde sınırlandırıp sınırlandırmadıkları konusunda sorun, bunların toplam miktarını hesaplamada kaynaklanan zorlukta yatmaktadır. Şöyle ki; bir yandan, dolaylı vergiler, kişinin yaptığı harcama miktarına ve türüne bağlı olarak değişkenlik gösterdiğinden, genel yük hesabına izin vermezler.

Diğer yandan, bir tüketicinin bırakınız bir yılı ya da bir ayı, bir hafta içinde yüklendiği dolaylı vergileri dahi hesaplamak kolay değildir. Kısaca, bunların mülkiyet hakkını ne kadar sınırlandırdığını saptamak zordur. Ancak, zor olması, yapılamayacağı anlamına gelmez. Hele faturalar dahil her türlü verinin ve bu bağlamda belgenin elektronik ortamda üretilip depolandığı günümüzde bu daha kolaydır.

Akaryakıt gibi, her tür ürünün üretiminde ve nakliyesinde temel girdi olan bir mal üzerindeki ÖTV’nin YÜFE oranında yılda iki defa artırılması ve bu artışların öncesinde ya da sonrasında ÖTV miktarının bir de yılda en az 20 katın (yüzde 2000) üzerinde artışı, bunun üstünden ayrıca bir de KDV alınmıyor olsaydı dahi mülkiyet hakkını ölçüsüz şekilde sınırlandıran bir artıştır. Diğer yandan, vergi başta olmak üzere mali yükümlülükler alanında yürütmenin yetkisi sınırlıdır.

Yürütmeye, yasamaya dahi verilmesi mümkün olmayan bir yetki verilemez. Her bir mal için farklı olacak şekilde en az yüzde 2000’lik gibi mülkiyet hakkını ölçüsüzce sınırlandıran bir vergi artışı yetkisinin ise, yasamaya dahi verilmesi mümkün değildir.

Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesi’nin t.16.01.2003, E.2001/36, K. 2003/3 sayılı doğru içtihadının tenor kısmını burada aktarmak isterim: “Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun yetki başlıklı 10. maddesine göre, vergi miktarları yeniden değerleme oranında her yıl artmakta ve bu usulle maktu vergilerin zamanla aşınması önlenmektedir.

Ancak, dava konusu kuralla belirtilen artışın yeterli olmaması veya değişen ekonomik koşullara uygunluğun sağlanması amacıyla Bakanlar Kurulu'na yeniden değerleme oranının yüzde 50 fazlasını geçmemek, yüzde 20 sinden az olmamak üzere yeni oranlar belirleme yetkisi de verilmiştir. Buna ek olarak Bakanlar Kurulu'na bir de bu tutarları yirmi katına kadar artırma yetkisinin verilmiş olması, yasama yetkisinin devrine yol açan ve vergi adaleti ile bağdaşmayan ölçüsüz bir düzenlemedir.

İptali istenilen kuralla vergi miktarının, taşıtların teknik özellikleri ve/veya kullandıkları yakıt türleri, kullanım amaçlarına göre ayrı ayrı veya topluca yirmi katına kadar arttırılabilmesi için Bakanlar Kurulu'na yetki verilmesi, keyfi bir uygulamaya neden olabileceğinden hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmamaktadır. Açıklanan nedenlerle, Anayasa'nın 2 ve 73. maddelerine aykırı olan kuralın iptali gerekir.”

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar