Özel sektör yatırımlarına ne oluyor?
Geçen hafta bizleri derin derin düşündürmesi gereken bazı olgulardan söz ediyordum. Bunların başında, net dış finansman kullanımının rekor düzeye çıktığı 2012-2014 döneminde gerçekleşen ortalama büyüme oranının yüzde 3.2 gibi hem son 60 yılın ortalaması olan yüzde 4.8’in hem de 2003-2007 döneminin ortalaması olan yüzde 7’nin çok altında kalması geliyordu. Kaldı ki düşük büyüme sadece 2012 ve sonrasında gözlenmiyordu; 2008-2014 döneminde de düşük bir ortalama büyüme oranı yakalamıştık: Yüzde 3.4.
Elbette sonuçta ekonomimizin küçülmediği, Avrupa sorunlarla boğuşurken hiç olmazsa bizim büyüdüğümüz belirtilebilir. Ama mesele şu: Bu düzeyde bir büyüme oranı ile bizim gelişmiş ülkelerle aramızdaki büyük kişi başına gelir farkını azaltmamız mümkün değil. Farklı bir ifadeyle, düşük büyüme oranı öldürmüyor ama süründürüyor.
Sorun aslında daha büyük. 2014’ün ikinci çeyreği itibariyle son bir yılda gerçekleşen özel yatırım harcamalarının toplamı, 2007'de gerçekleşenden sadece yüzde 8.4 daha yüksek. Oysa aynı oran GSYH için yüzde 22.9. Değişik bir biçimde belirteyim: Yatırım artışı, tatmin edici olmayan milli gelir artışından çok daha düşük.
Grafik, sorunu daha iyi anlatıyor. 2007’nin son çeyreğinden bu yana her çeyrekte gerçekleşen son bir yılın özel yatırımları ile son bir yılın GSYH’sinin nasıl hareket ettiklerini gösteriyor. Yorumlamanızı kolaylaştırmak için 2007’nin son çeyreğindeki toplamlara 100 değeri verdim, elbette diğer çeyreklerdekileri de buna uygun olacak biçimde hesapladım.
Oldukça çarpıcı: Hem geldiğimiz yatırım düzeyi 2007 sonundaki kıyasla çok az yüksek hem de 2011’in son çeyreğinden bu yana düşüyor özel yatırımlar.
Dikkatinizi çekerim: Bu gelişme net dış borçlanma azaldığı için olmuyor. Aksine aynı dönemde net dış borçlanma artıyor. Daha doğrusu şöyle: Dalgalı bir seyir izlemesine karşın, 2010’un sonundan 2013’ün sonuna kadar olan dönemde her çeyrekte gerçekleşen son bir yılın net dış finansmanı 2007’de gerçekleşenden çok yüksek. Ne kadar yüksek? Ortalamada yüzde 50 daha fazla.
Bir noktayı daha vurgulamam gerekiyor: Aynı dönemde yurtiçi kredi artışı da çok yüksek. Hem de öyle böyle değil: 2014’ün üçüncü çeyreği ile 2007’nin son çeyreği karşılaştırıldığında, enflasyondan arındırılmış (reel) kredi artışının yüzde 174 olduğu belirleniyor.
Ne oluyor? Başlangıçta belirttim; derin bir biçimde düşünmek gerekiyor. Öyle bir çırpıda verilecek cevabım yok. “Efendim, Avrupa daha beter”; doğru ama “geçiniz” derim. Gözünü gerçeklere kapatıp, mazeretler bularak kendisini kandırmak isteyeni elbette tutacak halimiz yok. Olgu açık: Bunca kredi artışı, bunca net dış borçlanma ama özel yatırım artışı çok düşük bir düzeyde. Daha derin nedenler olması gerekiyor. Sözüm gerçeklerle kavga etmek istemeyip onun arkasındaki nedenleri anlamaya çalışanlara.