Özel günler arasında kaybolan özel gün
Bugün 22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü. Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, 22 Mayıs 1992 yılında kabul edilmiş. Doğadaki canlı yaşamının her geçen gün azaldığına dikkat çekmek amacıyla her yıl 22 Mayıs, Dünya Biyoçeşitlilik Günü olarak kutlanıyor.
Gelecek nesillere sağlıklı bir dünya bırakabilmek için biyoçeşitlilik konusunda eyleme geçilmesi gerektiğini hatırlatma amacı taşıyor. Çünkü dünya genelinde incelenen 150.388 canlı türünden 42.108’inin, yani yüzde 28’inin nesli tehlike altında. Kuş türlerinin yüzde 13’ü, sürüngenlerin yüzde 21’i, memelilerin yüzde 27’si, mercan resiflerinin yüzde 36’sı, köpekbalıkları ve vatozların yüzde 37’si, amfibilerin yüzde 41’i ve kabuklu canlıların yüzde 28’i neslen tükenme tehdidiyle karşı karşıya.
Küresel biyoçeşitlilik çerçevesi ve Türkiye
Bu olağanüstü tehdit karşısında, 2015 yılında gerçekleşen Taraflar Konferansı’nda 190’dan fazla ülke tarihi bir anlaşmaya imza atmıştı. “Küresel Biyolojik Çeşitlilik Çerçevesi” adı verilen bu anlaşma ile gezegenin denizlerinin ve karalarının yüzde 30’unun 2030 yılına kadar koruma altına alınması kararlaştırılmıştı.
Türkiye de bu anlaşmaya imza atanlar arasında. Çünkü Türkiye, Avrupa kıtasında bulunan bitki türlerinin tek başına yüzde 75’ini barındırıyor. Bunun üçte birini endemik bitkiler oluşturuyor. Anadolu faunası 80.000’in üzerindeki tür zenginliğiyle dikkat çekiyor. Bir başka deyişle, sahip olduğu biyolojik çeşitlilik açısından yeri doldurulamaz.
Anadolu’nun tehdit altındaki biyolojik mirası
Gelgelelim binlerce yıldır sahip olduğu ormanlarıyla, faunasıyla ve biyolojik çeşitliliğiyle milli ekonomiye önemli bir kaynak sağlayan Anadolu, dünya üzerinde insan faaliyetlerinden en uzun süredir etkilenen coğrafyalardan biri.
Arazi kullanımı ve arazi kullanımına ilişkin beşerî projeksiyonlar, Anadolu bozkırlarının karasal biyolojik çeşitliliğini büyük ölçüde tahrip etmiş. Özellikle çarpık ve plansız şehirleşme nedeniyle orman bütünlüğünü ve özgün doğal bitki örtüsünün bir kısmını kaybetmiş durumda. Orman bütünlüğü, basit bir dille, bir bölgenin sahip olduğu ormanlar üzerindeki insan baskısı olarak tanımlanıyor.
Türkiye’nin, Akdeniz kuşağındaki ormanlarının çoğu, özellikle Antalya ve Muğla’daki ormanları düşük bütünlük seviyesine sahip. Aslında Türkiye’deki ormanlarının sadece yüzde 3,1’i, yüksek bütünlüğe sahip. Dünya’da ise bu oran, yüzde 40 seviyelerinde. Oysa insan baskısının daha az olduğu yüksek bütünlüğe sahip ormanlar, karbon yutma ve depolama açısından son derece önemli. Üstelik tüm bunlara ilave olarak Türkiye’de tehlike altında olan tür sayısı 400’ü aşarak son 15 yılda dört katına çıkmış.
Özel günleri yeniden değerlendirmek
İnsanın dünya üzerindeki ekolojik ayak izi hızla büyürken, doğal yaşama ayırdığımız alan da giderek daralıyor. Orman bütünlüğü değer kaybı arttıkça canlıların yiyecek bulma olasılığı azalıyor, üreme süreçleri aksıyor. Dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kayıp hızı giderek artıyor.
Biyolojik çeşitlilik kaybı, bir anlamda çocukluğumuzda yaşadığımız yerin doğal çevresinde gördüğümüz kuşları, memelileri veya balıkları çocuklarımızın göremeyecek olması demek. Diğer yandan da bu durum ekonomik kayıp ve yoksullaşma demek. Ama her şeyden daha da önemlisi Anadolu’nun binlerce yıllık mirasının yok olması demek…
Özel günleri kutlamak, yalnızca takvime bir işaret koymakla değil, o günün anlamını ve önemini gerçekten kavramakla anlam kazanır. Türkiye’de kutlayanlara da topluma da faydası olmayan kabarık bir özel gün takvimi var. Bir tür özel gün kirliliği söz konusu. Bu bağlamda hangi özel günlerin Dünya Biyoçeşitlilik Günü kadar önemli olduğunu filtrelemek ve hangilerinin insanlığın geleceği için gerçekten anlam taşıdığını belirlemek, muhatapları tarafından üzerine düşünülmesi gereken bir mesele…