Özel esaslar konusunda Maliye Bakanlığı'na öneri
Yılmaz SEZER
Özel esaslar, iade edilecek KDV tutarının gerçek olup olmadığının tespit edilmesini ve bu şekilde, Hazine’ye intikal etmemiş ve hayali olarak oluşturulmuş, gerçek bir yüklenime dayanmayan tutarların KDV iadesi sistemi içinde yersin ve gereksiz olarak iadesini önlemeyi amaçlayan bir sistemdir. Ancak, esas itibarıyla daha öncede değindiğimiz gibi özel esaslar, yasal dayanağı olmayan Maliye Bakanlığı'nın kendi iç düzenlemeleri ile uygulamaya koyduğu bize göre bir sabıka kayıt yöntemidir.Söz konusu yöntem sayesinde birçok mükellef mağdur olup itibarsızlaştırılarak ticari hayatı zora girmekte, bakanlık ise bize göre bu konuda yargı kararlarını da yerine getirmeyerek keyfi davranışlar sergilemekte hatta bu nedenlede maddi ve manevi tazminat davalarına muhatap olmakta ve tazminat ödemek zorunda kalmaktadır. Yani aslında idare de bu davranışı nedeniyle yıpranmakta ve prestij kaybına uğramaktadır.
Bize göre, bu davranışların objektif kriterlere bağlanması ve yukarıda açıkladığımız sakıncaların ortadan kalkması için aşağıda belirlenen önerilerin yerine getirilmesi faydalı olacaktır:
1) Herşeyden önce özel esaslar artık yasal bir dayanağa oturtulmalı tebliğ ve iç genelgelerle uygulanmasına bir son verilmelidir. Günümüzde bu kadar sık olarak çıkarılan torba kanunlardan birinde istenmesi halinde yasal bir düzenleme yapılabilir diye düşünmekteyiz.
2) Yasal düzenleme yapılırken özel esaslara alınma uygulamasında Risk Analiz Merkezi tarafından yapılan, hangi kriterlere dayandığı bilinmeyen ve objektif olmadığı düşünülen sınıflandırmaya son verilmelidir.Yani özel esaslara alınma sadece inceleme elemanlarınca yapılacak vergi incelemesi sonrasında yapılmalıdır.
3) Vergi inceleme elemanı yapmış olduğu inceleme sonucu yaptığı somut tespit ve delillere istinaden mükellefi özel esaslara alabilmelidir. Mevcut durumda risk analiz merkezi tarafından özel esaslara alınan mükelleflerin özel esaslardan çıkarılması ancak vergi incelemesi ile mümkün olmaktadır. Bu süre uzayarak mükellefi, bakanlığı ve inceleme elemanını zora sokmaktadır. Onun yerine Risk Kontrol Merkezi'nin değerlendirmesi kaldırılıp, sonradan yapılan inceleme öne çekilerek uygulamada yaşanılan birçok sorunun önüne geçilebilir.
4) İnceleme elemanlarının iş yüklerinin çok ağır olduğu veya her mükellefe bu konuda inceleme yapmanın zaman kaybına neden olacağı dikkate alındığında bunun yerine vergi sistemimize yeni girmiş olan izaha davet müessesi devreye sokulabilir. Burada da Risk Analiz Merkezi tarafından yapılan tespitler mükellefe bildirilerek kendisi izah davet edilebilir. Mükellef kendisine isnat edilen fiil ve eylemlere ilişkin makul ve mantıklı bir açıklama getirir yapılan bu açıklama kabul edilirse yani izah kabul edilirse sorun çözülmüş olur. Bu şekilde mükelleflerin savunma haklarında ellerinden alınmamış olacağı gibi mükellef ne ile suçlandığını neye cevap veremediğini bilecek ve sistem bize göre objektif kriterlere oturtulmuş olacaktır.
5) Yine mevcut uygulamada vergi mahremiyeti ilkesi gerekçe gösterilerek hangi mükelleflerin hangi konu ile ilgili özel esaslara girdiği açıklanmamaktadır. Yapılacak bir yasal düzenleme ile özel esaslara alınan mükellefler ve hangi gerekçe ile ilgili olarak alındıkları açıklanmalıdır. Böylelikle objektif kriterlere istinaden özel esaslara alınmış mükellefler haketmiş olduğu itibarsızlık ilan edilmiş olurken diğer mükellefler zan altında kalmaktan kurtarılmış olacaktır.
Uygulamada bir hayli tartışma konusu ve sorun olan özel esasların yukarıda bahsedilenyasal çerçeveye ve objektif kriterlere kavuşturulmasının mükellef ile idarenin uzlaşması konusunda önemli bir adım olacağını düşünmekteyiz. Bu şekilde yapılacak yasal düzenleme ile objektif kriterlere dayanan bir uygulama ile hakeden mükellef cezalandırılmış olurken diğer mükelleflerin ise korunması sağlanılmış olacak ve gereksiz yere yaratılan ihtilaflar çözümlenmiş olacaktır.