Oyun değişiyor, ama herkes için mi?

Prof. Dr. Çisil SOHODOL
Prof. Dr. Çisil SOHODOL cisil.sohodol@dunya.com

Kadın sporları sahada kazanıyor. Tribünler doluyor, televizyon izlenme oranları yükseliyor, rekorlar kırılıyor. 2024’te kadın sporlarının küresel gelirleri 1 milyar doları aştı. Deloitte’un tahminlerine göre, 2025’te bu rakam 2,35 milyar dolara ulaşacak. Kadın sporları artık ekonomik bir güç olmaya başladığının sinyallerini veriyor. Ama bu büyüme, eşitlik anlamına mı geliyor?

Forbes'un en çok kazanan sporcular listesine bakın. İlk 100’de bir kadın sporcu bile yok. En yüksek gelire sahip kadın sporcu Coco Gauff, 28,8 milyon dolar kazandı. Cristiano Ronaldo ise 260 milyon dolar. Gauff’un kazancı, Ronaldo’nun sadece %11’i kadar.

Burada durup düşünelim. Gauff, daha mı az yetenekli? Daha mı az çalışıyor? Daha mı az heyecan verici? Tabii ki hayır. O ve onun gibi birçok kadın sporcu, erkek meslektaşlarıyla aynı mücadeleyi veriyor. Ama onlar büyük sponsorluk anlaşmalarını alamıyor. Medya, kadın sporlarını erkekler kadar tanıtmak için aynı kaynakları harcamıyor. Büyük organizasyonlar, reklam anlaşmalarını kadın sporculara yönlendirmekte hâlâ isteksiz.

Sebep? Spor endüstrisinin köklü alışkanlıkları. Yıllardır erkek sporları üzerine inşa edilmiş dev bir ekonomik sistem var ve bu sistemin değişmesi zaman alıyor. Ama artık zaman doldu.

İzlenme artıyor, para nereye gidiyor?

Eskiden, "Kadın sporları izlenmiyor" denirdi. Bugün rakamlar bunu çürütüyor. Paris 2024 Olimpiyatları, bu anlamda ciddi bir ivme yarattı. ABD'de WNBA maçlarının izlenme oranları bazı NBA maçlarını geride bırakmaya başladı. Kadın futbolu, ABD ve Avrupa’da rekor seviyede bilet satıyor. Grand Slam turnuvalarında kadın tenis maçları, erkek maçlarıyla aynı reytingleri alıyor.

Ama maalesef kadın sporlarına olan ilgi artarken, gelirler hâlâ erkek sporcularla aynı seviyeye ulaşamıyor. Çünkü hâlâ "erkek egemen" spor ekonomisinin kuralları değişmedi. Yayın hakları anlaşmalarından sponsorluklara kadar büyük yatırımcılar paralarını ağırlıklı olarak erkek sporculara yönlendiriyor. Bu döngü basit: Daha az yatırım, daha az görünürlük, daha az gelir. Ve sonra da "Kadın sporları yeterince kârlı değil" bahanesi öne sürülüyor. Ama veriler aksini söylüyor. Kadın sporları yatırım aldığında para kazandırıyor.

Bu tabloda sevindirici gelişmeler de yaşanıyor. Deloitte’un araştırmasına göre, son beş yılda markaların kadın sporlarına yaptıkları yatırımlar artıyor. Hatta veriler, kadın sporlarının gelirlerinin son üç yılda %300 büyüdüğünü gösteriyor. Nike, Adidas, Puma gibi markaların kadın sporculara yaptıkları yatırımlar ve yürüttükleri iletişim kampanyaları bizlere umut veriyor. AT&T, Capital One, Cisco ve Deloitte gibi dev kurumların desteğiyle oluşturulan Athena Pledge, kadın sporlarına yönlendirilen fonları artırmayı ve fırsat eşitsizliğini ortadan kaldırmayı hedefleyen çalışmalar arasında öne çıkıyor.

Ancak eşitsizlik hâlâ büyük. Sponsorlar kadın sporlarına para akıtıyor ama bu, erkek sporlarına yönlendirilen devasa kaynaklarla kıyaslandığında hâlâ çok küçük bir pay. Yani değişim var, ama hızla kapanan bir uçurumdan bahsedemeyiz. Yatırım artıyor ama eşitlik hâlâ çok uzak.

Oysa bu sadece bir eşitlik meselesi de değil. Kadın sporculara yatırım yapmak aynı zamanda büyük bir ekonomik ve toplumsal fırsat.

Kadın sporları: tüketici davranışları ve liderlik üzerindeki etkisi

Kadınlar, spor hayranı olarak erkeklerden farklı bir profil sergiliyor. Araştırmalar gösteriyor ki kadınlar, spor ürünleri ve aksesuarları satın alma konusunda daha aktif. Ayrıca, sporla ilgili coşkularını sosyal medyada paylaşmaktan çekinmiyorlar. Erkeklerin yönlendirdiği geleneksel medya ve izleyici metriklerinden farklı olarak, kadınlar markalar ve sponsorlar için yeni bir dinamik oluşturuyor. Özellikle kadın sporlarını destekleyen şirketler için, kadın tüketiciler büyük bir etkileşim ve sadakat kaynağı yaratıyor.

Kadın sporcuların sahada daha fazla görünmesi sadece spor dünyasını değil, iş dünyasını da dönüştürüyor. Spor yapan genç kızlar, ileride daha güçlü bireylere ve liderlere dönüşüyor. Deloitte'un araştırmasına göre, spor yapmış kadınların %85’i, sahada kazandıkları becerilerin iş hayatındaki başarılarına doğrudan katkı sağladığını belirtiyor. Spor, sadece fiziksel dayanıklılıkla ilgili değil; aynı zamanda strateji, takım çalışması, liderlik ve azimle de ilgili. Kadınların sporda yer alması, her alanda daha fazla kadın lider yetişmesini sağlıyor.

Şimdi sormak istediğim soru şu: Kadın sporlarının değerini ne zaman tam anlamıyla kabul edeceğiz? Spor endüstrisi gerçekten büyümek istiyorsa, bu büyük potansiyeli neden hâlâ görmezden geliyor? Daha fazla yatırım yapılmadığı sürece, bu eşitsizlik sadece devam etmekle kalmayacak, daha da kökleşerek kalıcı hâle gelecek.

Oyun değişiyor, ama herkes için mi? Kadın sporcular sahada kazanıyor, peki ekonomi masasında neden kaybediyorlar? Daha da önemlisi, bu tabloyu değiştirmek için ne zaman harekete geçeceğiz? Şimdi değilse, ne zaman?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar