Oynak büyüme

Fatih ÖZATAY
Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU [email protected]

1960’tan bu yana ortalama GSYH büyüme oranımız yüzde 4.5 düzeyinde. Doğal olarak bu ortalamanın üstünde ve altında büyüdüğümüz dönemler var. Bu olguya oynaklık diyoruz. Ortalama etrafındaki büyüme dalgalanmaları ne kadar şiddetliyse oynaklık da o kadar fazla anlamına geliyor.

Yüksek oynaklık arzu edilmeyen bir özellik. İleriye ilişkin belirsizlikleri artırıp planlama yapmayı güçleştiriyor. Bir yıl yüzde 9 büyüyüp bir sonraki yıl büyümenin yüzde 2.2’ye ya da mesela eksi yüzde 5’e düşmesi açık ki özellikle yatırım kararı alacakların başlarını döndüren bir gelişme olur. Bunun yerine her yıl yüzde 4.5’e yakın bir düzeyde büyüdüğünü düşünün Türkiye’nin, planlama açısından oldukça rahat bir ortam anlamına gelir.
Yapılan akademik çalışmalar büyümedeki oynaklığın büyümenin kendisine zararlı olduğunu gösteriyor. Farklı bir ifadeyle, diğer ülkelere kıyasla büyüme oranları daha oynak olan ülkelerin ortalama büyüme oranları diğerlerine göre daha düşük oluyor. Elbette büyümeyi etkileyen diğer unsurlar kontrol edildiğinde bu sonuç ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, ikna edici bir sonuç.

Türkiye’nin büyüme oranı oldukça oynak. Oynaklık genellikle standart sapma ile ölçülüyor. İşin teknik kısmı bir tarafa oynaklık değerleri şöyle: 1990-2001 döneminde 5.49, 2002-2012 döneminde ise 4.37. Ancak bu ikinci dönemi ikiye ayırmak gerekiyor. 2002-2007 döneminde oynaklığımız oldukça düşük bir düzeyde: 1.81. Oysa 2008-2012 döneminde çok yükseliyor: 5.89. Bu rakamlar çerçevesinde, en yüksek büyüme oynaklığının 2008-2012 döneminde yaşandığı ortaya çıkıyor.

Türkiye’nin büyüme oynaklığını diğer ülkelerle karşılaştırmakta da yarar var. İlk karşılaştırma dünyanın büyüme oynaklığı ile. Böyle bakınca yorum biraz daha farklı oluyor. Zira tüm dünyada büyüme oynaklığı 2008-2012 döneminde yükseliyor. Durum şöyle: 1990-2001’de Türkiye’deki büyüme oynaklığı dünya ortalamasının 6.45 katı. 2002-2007’de bu değer 1.8’e düşüyor. 2008-2012’de ise Türkiye 2.7 kat daha fazla oynak. Dolayısıyla, dünya ortalamasına kıyasla Türkiye’nin büyümesinin en oynak olduğu dönem bu üç dönemin ilki olarak belirleniyor.
Dönemler arası karşılaştırma bir tarafa, 1990’dan bu yana Türkiye’nin büyüme oynaklığının dünya ortalamasının hep üzerinde kaldığı ortaya çıkıyor. Dünya ortalaması olarak değil de, farklı ülke grupları (Merkezi ve Doğu Avrupa, eski Sovyet Bloku, Latin Amerika, Asya-5, Gelişen Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Alt Sahra, gelişmişler; hepsi IMF sınıflaması) için inceleyince de çok farklı bir resim sergilenmiyor; Türkiye diğerlerine göre çok oynak bir büyümeye sahip. 1990-2001 ve 2002-2007’de ikinci en oynak, 2008-2012’de ise birinci en oynak büyüme Türkiye’de. İlk dönemde eski Sovyet Bloku ülkeleri, ikincisinde ise Latin Amerika ülkeleri Türkiye’nin önüne geçiyorlar. İlk dönemin Sovyetler Birliği’nin dağılmasının başlangıcına ve hemen sonrasına denk geldiğini unutmadan bu karşılaştırmayı değerlendirmek gerekiyor.
Yukarıda değindiğim nedenlerle büyüme oynaklığını azaltmanın nasıl başarılacağı üzerinde kafa yormakta yarar var. Oynaklığın nedeni olarak ilk akla gelen tasarruf oranımızın düşüklüğü. Dolayısıyla, ortalama büyüme oranımızı tutturmak için bile yüklü miktarda dış tasarrufa (dış borca) ihtiyacımız var. Bizim ekonomimiz istikrarlı olsa bile, yurtdışındaki koşullar uygun değilse, mesela finansal gerginlikler yaşanıyorsa, dış borçlanma olanaklarımız kısıtlanıyor. Mecburen büyümede fren yapıyoruz. Dış borçlanma olanaklarının çok arttığı dönemlerde ise büyüme oranı çok artıyor.

Şu sıralarda finansal piyasalarda göreli bir sakinlik yaşanıyor. Temel nedeni Avrupa Merkez Bankası’nın parasal gevşemeye gideceği beklentisi. Bu beklenti, bizim gibi ülkelerin daha fazla borçlanabileceği kanısını da uyandırıyor. Bu nedenle, 2014’e ilişkin büyüme tahminleri yukarıya çekilmeye başlandı. Oysa biliyoruz ki, Avrupa Merkez Bankası gevşetse bile, parasal gevşemenin iyimser beklentileri destekleyici dozda olmaması ihtimali var. Kaldı ki ABD Merkez Bankası bir süre sonra (parasal gevşemeyi sonlandırdıktan sonra) parasal sıkılaştırmaya başlayacak. Bu çerçevede, 2014 ve 2015’te büyüme oynaklığının artması olasılığı az değil. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Havuz problemi 01 Ağustos 2018
Elbette zor ama mümkün 20 Haziran 2018
Bazı basit gerçekler 06 Haziran 2018