OYDER’den işçi popülizmi
Artık sağır sultan bile duydu ki önümüzdeki yıl otomotiv iç pazarı açısından zorlu bir yıl olacak. Zorlu derken yaklaşık yüzde 20’lik bir pazar düşüşü bekleniyor. Ben bugün ve önümüzdeki haftalarda bu adımlar karşısında sektörün verdiği ve vermediği tepkileri masaya yatıracağım.
Önce OYDER...
Yani Otomotiv Yetkili Satıcıları Derneği ve onun başkanı Şükrü Ilısal...
ÖTV zammı geldiği gün, herhalde etkili olsun, beni yukarılara taşısın amacıyla iddialı bir söylemle bir bildiri yayınladı: “İstihdam boşalması yaşanabilir”
Ben bu iddiayı ileri atan OYDER Başkanı’na soruyorum:
Bu kanıya nasıl vardınız?
10 araba satarken 2 eksik sattığınızda işçi kıyımı yaparak gemiyi yüzdürebileceğinize inanıyorsanız o zaman tamam.
İç pazarı canlandırma adına atılacak adımları hepimiz biliyoruz. Maliye de biliyor.
Eğer ÖTV düşer pazar büyürse, devletin kasasına daha çok vergi giriyor.
Bu basit bir matematik hesabı. Ama maliye kanadı da bunu yapmak istemiyor. Çünkü bu ülkede bir cari açık sorunu mevcut.
Otomotiv sektörü dış dengede artı veriyor bunu biliyoruz. Ama sattığınız her on otomobilin sekiz tanesi de ithal. Vergi yüksekliğini dünya ile kıyaslarken, dünyanın neresinde bir milyon araç üretip iç pazarını yüzde 80 ithalatla besleyen bir ülke var onu da söyler misiniz?
Müşterisinin parasını altı ay önceden alıp, otomobili altı ay sonra teslim ederken, bu sırada oluşan kur, zam, faiz gibi tüm maliyet artışlarını teslimat öncesinde müşteriye yüklerken, satılan malın firmaya ödemesini yapana kadar olan süreçte kasadaki parayı faizde değerlendirirken de bu ülkede vergiler yüksekti.
O dönem kazanılan paralarla, profesyonellerin “Bu kadar yapmayın” uyarılarına rağmen şan olsun diye, bir şehirde satılan tüm otomobilleri içine alacak plazaları dikerken ya da otomobildeki sıcak parayı arsa, bina, inşaat gibi yatırımlara kaydırırken de vergiler yüksekti.
Sıcak para ile şişen bir ülkede yüksek faiz düşük kur sarmalıyla satılan ithal otomobillerin yarattığı büyümenin sefası sırasında da vergiler yüksekti.
Bu arada kiralamadaki KDV avantajları, ÖTV’yi az ödemeye yol açan farklı faturalar gibi kanuni ama etik olmayan, haksız rekabet yaratan dönemlerde para kazanılırken de vergiler yüksekti. Ama sizden ya da o dönemki sektör temsilcilerinden herhangi bir yorum gelmiyordu.
Çarpık ekonomik yapı belirli dönemlerde belirli sektörlerde aşırı kar yaratabilir. Ama eğer yüz metre koşmayıp, maratoncu iseniz bu durumlara hazır olmanız da gerekir.
O yüzden önce teşhisi doğru koyalım.
Bir ülkede vergi yükseliyorsa. O ülkede enflasyon artar. Sade vatandaş fakirleşir.
Fakirleşen insan da tüketimi keser.
İşten çıkartılan ve ne zaman iş bulabileceği meçhul olan kişileri saymıyorum bile.
İşini planlamasını iyi yapan sanayiciye, üreticiye, tüccara birşey olmaz. En fazla kardan zarar eder.
Bakın istihdam boşalması olabilir, diyerek insanları ürkütmeye çalıştığınız noktada, otomotiv ana ve yan sanayi yaklaşık 10 bin kişilik bir ek istihdam yaratacak yatırımlara gidiyor.
Çünkü, otomotiv ana ve yan sanayi artık büyüdü ve geleceğe yatırım yapıyor. Mevcut olumsuz koşulları nasıl aşacağının planlarını yapıyor.
Benim, bir ücretli olarak beni fakirleştirecek bir vergiyi kabul edebilmem mümkün değil.
Ama neden konduğunu da anlıyorum.
Kısa vadede kabul edemesem de bu çarpık tablonun bizi boğacak bir tsunami yaratabileceğini de görüyorum. Eminim bunu birçok kişi de görüyor.
O vakit, söylemleri ‘bir cisim yaklaşıyor” düzeyinden, bir adım öteye çekip hakikaten çözüm üretici platformlara taşımamız gerekiyor.
Bu ülkede BMC ve UZEL, iflasa giderken yüzlerce bayiyi de zor durumda bıraktı. Vadesi gelmemiş çekler kırdırıldı, teminatlar bozuldu ya da yakıldı vs...
Milyonlar lira zarar yazdılar. Yan sanayiciler de öyle...
Bu dönemlerde OYDER hiç açıklama yapmadı.
O günlerde çözüme yönelik adımların bir parçası olmayan bir sektörel derneğin, bugün “İşçi emeği” üzerinden politika yapması ne kadar etkili olur ki...
İddia edildiği kadar büyük olan kurumsal yapıdan, ben şahsen, yüzde 20’lik kaybın yaratacağı zararın nasıl azaltılabileceğine yönelik verimlilik artırıcı, önlemleri açıklamasını beklerdim.
Ama o işin zor kısmı.
Nasılsa sendika baskısı falan da yok. Bu söylemi ABD’de yapmış olsaydınız, işten çıkartabileceğiniz söylediğiniz satıcı ve teknisyenlerinizin mensubu olduğu sendika size nasıl bir tepki koyardı acaba.
Lakin burası Türkiye, herkes bağırıp çağırıyor ben de bu koroya dahil olayım diyerek, güfteyi de “işten atarım”dan seçmek, maalesef çözümün çok uzağına taşıyacaktır bizi.
Açıklamanızda yer alan önerilerinizin hiçbiri kısa vadede hayata geçirilmeyecek bunu siz de biz de biliyoruz. O zaman, ayakları yere daha sağlam basan ve uygulanabilir, yeni söylemlere ihtiyacımız bulunuyor.
Biraz onları duyarsak belki bir değişim olabilir.