Oy ve Ötesi'ni başarıya taşıyan 5 sır
Geçen haftaki yazımızda 16. Pazarlama Zirvesi’nden notlar paylaşmıştık. “Hazine Avı” temasıyla gerçekleştirilen zirvenin hazine değeri taşıyan konuşmalarından birini de “Oy ve Ötesi” organizasyonunun geliştirilmesine öncülük eden isimlerden Sercan Çelebi gerçekleştirdi. Halen Oy ve Ötesi organizasyonunun liderliğini yürüten Çelebi, Yale Üniversitesi’nde Ekonomi ve Uluslararası İlişkiler okuduktan sonra ABD’de McKinsey & Company’de işe başlayan ve ardından değişik şirketlerde işletme ve pazarlama alanlarında yönetici olarak çalışan bir isim. Çelebi, 2013’ten beri Türkiye’deki seçimlerde şeffaflık ve adaletin sağlanabilmesi için ulusal çapta oluşturulan sivil denetim ağı Oy ve Ötesi için çalışıyor. Türkiye’de sivil toplumun zayıflığı nedeniyle özellikle siyasetteki kirlenmenin önlenemediği, sivil alandaki toplumsal denetim mekanizmalarının yeterli düzeyde çalışmaması nedeniyle yolsuzluğun, insan kayırmanın kamu kurumlarını pençesine aldığı eleştirileri sık sık dile getiriliyor. Dile getirilmekle de kalmıyor, şeffaflık, dürüstlük gibi konularda yapılan uluslararası sıralamalarda Türkiye'nin adı hep alt sıralarda geçiyor ve bu sıra düşmeye de devam ediyor. Sercan Çelebi, ülkede sivil toplum eksikliğinin yarattığı her türlü açığın kapatılabilmesi için herkesin zamanına, bilgisine, deneyimine göre yapabileceği bir iş olduğuna inanıyor. Herkes kendine dert edindiği bir konuda elinden gelen sosyal sorumluluk çabasını ortaya koyduğunda, topluma yayılacak tohumların hayatı mutlaka daha iyi bir noktaya getireceğini söylüyor. Türkiye'nin en büyük sosyal girişimlerinden biri olan ve seçim dönemlerinde yaklaşık 50 bin kişilik dev bir organizasyona dönüşen Oy ve Ötesi'nin bu işi nasıl başardığı sorusuna, Çelebi beş maddelik bir listeyle cevap veriyor:
1- Birbirini tolere edebilen bir ekip: İnsan, doğası gereği hep daha iyisini aradığı için şüpheci davranıyor. Bunun sonucunda önerilere hep “Nasıl olmaz” diye bakıyor. Bu düşüncenin aşılabilmesi için biraz sabır gerekiyor. İnsanlar bu sabrı gösterebildiği zaman bu refleks ortadan kalkıyor, ego kırılıyor ve insanlar birbirlerini tolore etmeye başlıyor. Bu aşamadan sonra ekip dağılmıyor.
2- Profesyonel gönüllülük: Biz Oy ve Ötesi'nde hiyerarşi ve sıfatlara çok takılmadık. Profesyonel hayatta verdiğimiz sözler ne kadar önemliyse, gönüllü olarak söz verdiğimiz şeylerin de o kadar önemli olduğunu düşündük. Her iş ne kadar önemliyse gönüllülük işi de o kadar önemlidir, bunu unutmadık.
3- Gönüllülük 1 veya 0 değil: Herkes ne kadar zaman ve emek harcayabilirse o kadar gönüllü olabilir. Bunun için herkesin tam üstüne göre, ısmarlama roller yarattık. Herkesin katkısına göre işi dağıttık. Herkes mahçup olmayacağı, ama tatmin olacağı kadar işi üstlendi ve yaptı.
4- İletişimde yalınlık: Oy ve Ötesi'nin yaptığı işi tek bir cümlede anlatabilmek önemli. Hem iç, hem de dış iletişimde organizasyonun başarısı için iletişim çok güçlü olmalı. Bu gücü sağlamak için de yalınlık önemli. Eğer uzatırsanız mesajlar karışmaya başlar.
5- Şeffaflık: Biz şeffaflık için kurulmuş bir organizasyon olarak bu ilkeyi öncelikle kendi içimizde hayata geçirdik. Bizi kurulduğumuz günden beri şunun adamı bunun adamı olmakla suçladılar, ama bu kadar saldırıya karşı organizasyon ayakta kalmayı başardı. Çünkü tüm yapımız şeffaftı ve bu nedenle ayakta kalabildik.
Sercan Çelebi'nin altını çizdiği bir başka önemli nokta ise Oy ve Ötesi gibi sivil inisiyatiflerde yüzyüze iletişimin önemi. “Sabah saati insanları yataktan kaldırıp sandığın başına götüren şey”in sosyal medya olmadığını anlatan Çelebi, bunu sağlayan şeyin insanların birbirleriyle tanışıklığı, yüzyüze iletişimi, verdiği sözler, mahçup olmama ve aidiyet hissi olduğunu söylüyor. Sosyal medyanın buradaki en önemli rolü ise ilk ateşlemeyi sağlaması. Ülkenin önemli sosyal girişimcilerinden Sercan Çelebi, herkesi bir sosyal sorumluluk üstlenmeye davet ederken iki önemli gerçeğin de altını çiziyor:
1- Yapınca olur.
2- Yaktığınız her mum geleceği aydınlatır.