“Oy” lojistiği
Gündem o kadar “seçim” ki ben de düşündüm düşündüm ne yazayım bu hafta diye; aklıma da başka bir şey gelmedi. Bakmayın başlıkta oy lojistiği dediğime; dedim ki yeni bir lojistik kavramı daha icat edilmiş olsun, o da benden olsun…
Çok zor bir süreçten geçtiğimiz kesin. Aslında bu cümleyi, son yıllarda o kadar çok kurduk ki. “Amerika’da ekonomik kriz var, zor dönemden geçiyoruz..” “Dünya’da global kriz başladı, aman aman zor dönem..”, “Avrupa’da kriz baş gösterdi, hem de öyle böyle değil, çok zor dönem bizi bekliyor…”. Ortadoğu karıştı zor dönem, Rusya ile Amerika çatışıyor zor dönem, Dünya’da dolar yükseliyor zor dönem… Ne bitmek bilmezmiş bu zor dönemler. Şimdi de ülkemizi önümüzdeki iki yılda üç ayrı seçim bekliyor, dolayısı ile yine zor günler kapıda. Aslında bu saydıklarımızın hepsinin belli gerekçelere dayalı olarak bazı sıkıntılara veya daralmalara sebep olacağını bekleyebiliriz, ama seçimlerin olacak olması sebebi ile zor bir döneme girilmiş olması kavramını, 21. yüzyılda ben çok kabul edemiyorum. Neden mi? Anlatayım.
Demokrasi’nin hakim olduğu düşünülen uygar toplumlar, belli aralıklarla Ülkeyi yönetecek iktidarı seçimle belirlerler. Aynı şekilde, mahalli idareler için de bu durum geçerlidir. Şimdi artık Ülkemizde Cumhurbaşkanı da halk oyu ile seçiliyor olacak. Yani belirttiğimiz bu durumların tamamı; önceden bilinen, takvimi belirlenmiş ve sürpriz bir şekilde gelişmeyen rutin olaylar. Hayat devam ederken, süreci durdurmadan bu seçimler yapılabilmeli, herkes sonuçlarına göre hareket ederek, yaşamlarını aynı şekilde sürdürebilmeli. Hele ki reel sektörün devletin devamlılığı kabulünden yola çıkarak bu vaziyetten hiçbir şekilde etkilenmemesi lazım. Bir spor kulübünün de belli aralıklarla başkanlık seçimleri yapıldığını biliriz. Ama bu durum, ne o hafta takımın çıkıp maçı oynamasını, ne de rutin yaşamını sürdürmesini, antrenmanlarını yapmasını engellemez. Takım normal standartlarda oyununu sürdürür. Medeni bir ülke için de olması gereken budur bana göre.
Ancak ülkemizde, seçimlere daha aylar varken, herkes bir yandım Allah feryadına başlıyor. Seçim var piyasa yavaşlar, seçim var ticaret hız kaybeder, seçim var tahsilatlar aksar. Galiba biz bahane yaratmak istiyoruz. Oysa ki, yaşamın sürdüğünü, ticaretin ve alışverişin aynı oranda ve kan kaybetmeden devam etmesi gerektiğini atlıyoruz. Sık sık söylediğim gibi, tüketimin çok hızlı olduğu, dolayısı ile arzın da artık son derece yüksek seyrettiği bir Dünya’da yaşıyoruz. Hızlı giden bir aracın, hedefe ulaşmak için temposunu aniden düşürmemesi gerektiği gibi, artık bizlerin de bu tarz olağan durumlardan ötürü hızımızı kesmememiz gerektiğini öğrenmemiz gerekiyor. Umarım bu da bundan sonraki seçimlerde huzur içinde yapılırken, kazanan hep ülkemiz olur.