OVP’nin gerçekçilik dozu
Geçen hafta önümüzdeki döneme ilişkin önemli bir belge açıklandı. 2018-2020 dönemi için hazırlanan ‘Orta Vadeli Program’ kamuoyunun bilgisine sunuldu. Önümüzü görmemize yardım etmeyi, yol göstermeyi amaçlayan bir tür ‘plan’ bu. Biz plan işine yabancı değiliz. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki liberal deneyin arkasından 1930’ların başında belki de en etkili planları gerçekleştirdik. Böylece Cumhuriyet döneminin ilk planlama deneyi başladı. Bu ilk adımın ardından bizde planlama hevesi hiç bitmedi. 1950’lerin ilk yıllarındaki serbest ticarete açık liberal ekonomiye dönük bir deney yapıp, hüsrana uğrayınca rotamızı siyasi iktidarların ekonomiye az ya da çok müdahale ettiği bir tür plan uygulamasına çevirdik. Plan uygulamalarında çok da başarılı olduğumuzu söylemek zor. Bu salt bizim beceriksizliğimizden ya da isteksizliğimizden kaynaklanmadı. Aynı yıllarda bizim gibi piyasa egemenliğinin yanına bir tür plan disiplini de koymak isteyen öteki ülkelerde de plan hedefleri şaştı, planlar başarısız oldu. Bir yandan küreselleşmenin hızla gelişmesi bir yandan da yansız yönsüz kalmama isteği kapsam ve niyet olarak görece daha dar çok da bağlayıcı olmayan bir tür “plan” yapmaya başladık. Zaten bunlara plan da demedik. Daha az iddialı bir egzersizi tanımlayacak şekilde “orta vadeli program” olarak niteledik. Programdan her yıl biten seneyi çıkartıp yeni bir sene ekleyerek bu programları devam ettirdik. Niyet olarak yol gösterici nitelikte uygulamalar bunlar. Temel makroekonomik değişkenlerin olası hareketlerine ilişkin niyet ve tahminleri açıklama işlevini yerine getiriyor orta vadeli programlar.
Yeni açıklanan ‘program’ 2018-2020 yıllarına dönük bir düzenleme. “İstikrarlı ve kapsayıcı niteliğiyle büyümeyi artırmak, enflasyonu düşürmek, cari açıktaki azalma eğilimini korumak, ekonominin rekabet gücünü, istihdam ve verimlilik seviyesini artırmak, mali disiplinin kalitesini artırmak ve kamu maliyesini güçlendirmek.” Program metni, kendi ifadeleri ile OVP’nin amaçlarını böyle tanımlanmış. Dikkat ederseniz öyle derine inen, ayrıntılı üretim hedefleri koyan bir iddia yok bu amaçlarda. Büyüme, enflasyon, cari açık ve istihdam gibi temel makroekonomik büyüklükler, mali disiplin gibi ekonomi yönetiminin uygulamaları ile ilgili öngörüler programın omurgasını oluşturuyor.
Dar kapsamlı, odaklanması oldukça sınırlı bir yol gösterme aracı gibi duruyor OVP. Ama yine de programın etkinliği ve başarısı kuşkusuz sayılan değişkenlerin gerçekçiliği ile sınanacak. Kendi adıma, programdaki öngörüleri bugünün dünyası ve Türkiye ekonomisinin koşulları ile pek uyumlu ve gerçekçi bulmadığımı, dolayısıyla başarı şansının sınırlı kalacağını söyleyebilirim. Örneğin, büyüme ile ilgili öngörüler 2017 ve sonrası için yüzde 5.5 olarak belirlenmiş. Önümüzdeki dönemde, hiç başka bir şey olmasa, büyük merkez bankalarının parasal sıkılaştırmaya gideceklerini biliyoruz. Bu faizlerin yükseleceği, gelişmekte olan ülkelere sermaye girişinin kısılacağı, büyüme hızlarının görece sınırlı kalacağına işaret eden ve genel olarak paylaşılan bir öngörü. Bu gelişmelerin yansıması önümüzdeki birkaç yılda bizde de büyümenin yavaşlaması sonucunu doğuracaktır. Bir başka hedef değişken olarak belirlenen enflasyonda da öngörünün bonkör olduğu söylenebilir. Program 2017 yılı sonu itibariyle enflasyon oranının yüzde 9.5 olacağını öngörüyor. Bu çok iyi niyetli bir öngörü. Genelde oluşan beklenti bu sayının yüzde 10 ve üzerinde olacağı yönünde. Program sonraki yıllarda da enflasyonun yavaşlayarak 2020 de yüzde 5 düzeyine ineceğini öngörüyor. Enflasyondaki katılaşmayı da göz önüne alırsak bu öngörünün de bonkör olduğunu söylemeliyiz. Cari açık programda öne çıkan bir başka değişken. Mevcut koşullar göz önüne alınacak olursa cari açık öngörülerinin de gerçekten kopuk olduğu söylenebilir. Programa göre 2017 yılında yüzde 4.6 olarak tahmin edilen cari açık oranı sonraki yıllarda düzenli olarak gerileyecek ve 2020 yılında yüzde 3.9 düzeyine inecek. Bir yandan büyümenin hızlanacağını öngörüp bir yandan da cari açığın gerileyeceğini tahmin etmek pek gerçekçi gibi görünmüyor. Büyüme ile ithalat arasında pozitif bir korelasyon olduğu biliniyor. Üstelik bizde bu bağlantının dozu da oldukça yüksektir. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde ya büyüme hızlanacak ve cari açığı peşine takıp sürükleyecek ya da yavaş büyüme ile cari açık makul bir seviyede tutulacak. Bu korelasyonun ters çevrilmesi için ekonomide ciddi bir yapısal dönüşüm olması gerekir. OVP’nin bütününde böyle bir işaret yok.
Ekonomide yol gösterici bir programın olması olumlu bir girişimdir. En azından beklentilerdeki olası bozulmaları sınırlar. Ancak bu işlevin yerine getirilmesi için programın ikna edici bir gerçekçilikte hazırlanmış olması gerekir. Son OVP de böyle bir gerçekçilik kaygısının olduğunu söylemek gerçekten zor.