OVP’lerde hesap çarşıya uymadı
Türkiye’nin Orta Vadeli Program (OVP) deneyimi 19 yılı doldururken, yıllar itibarıyla ekonomide yol haritası niteliğindeki bu programlarda yer alan makro ekonomik göstergelere ilişkin hedeflerle ilgili dönemlerdeki fiili gerçekleşmelerin uyumsuz bir seyir izlediği belirlendi.
Türkiye, 2006’dan itibaren her yıl, izleyen üçer yıllık dönemlerde izlenecek ekonomik politikalar ve öngörülen makro ekonomik hedefleri içeren bir orta vadeli program hazırlıyor.
Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren OVP’lerde makro ekonomik politikaların yanı sıra, temel gelişme eksenleri ve ana sektörleri kapsayan politikalar ile GSYH büyümesi, enflasyon, bütçe dengesi, dış ticaret, ödemeler dengesi, işsizlik gibi temel makro ekonomik göstergelere ilişkin hedefler yer alıyor. Her yılın son çeyreğinde hazırlanan yeni üç yıllık OVP’de, bir önceki OVP’de yıllar bazında konmuş olan hedef ve politikalar, o yılki uygulamaların sonuçları ve genel koşullardaki değişmeler dikkate alınarak revize ediliyor.
2025-2027 dönemini kapsayan 20’nci OVP de 5 Eylül’de Resmî Gazete’de yayımlandı. Yeni OVP ile özellikle kişi başına milli gelir ve enflasyonda iddialı hedefler ortaya konurken, önceki 19 OVP’de söz konusu hedefler ile gerçekleşmelerin genelde birbirini tutmadığı belirlendi. Her yılın son çeyreğinde hazırlanan üçer yıllık OVP’lerde, daha ilk yıla ilişkin hedefler tutmadı ve revize edilmek zorunda kaldı. Bazı yıllarda kimi göstergelerde lehte sapmalar olsa da genelde hedefler yıllar itibarıyla çoğu göstergede aleyhte saptı.
Enflasyon hep bildiğini okudu
OVP’lerde yer alan Tüketici fiyatları (TÜFE) bazında enflasyon hedefi 19 yılın bu yıl da dahil 17’sinde aleyhte saparak, hep hedefin üzerinde gerçekleşti.
Anılan dönemde yıllık enflasyon sadece 2009 ve 2019’da yıllık hedefin altında geldi, başka deyişle lehte saptı. 2009’da enflasyon yüzde 7,5 hedeflenirken yüzde 6,5; 2019 yılında da yüzde 15,9’luk hedefe karşılık yüzde 11,9 oldu. Diğer yıllarda ise enflasyon hedefleri hep aleyhte sapma gösterdi.
Özellikle pandemi döneminin başlangıcı olan 2020’den itibaren hedefler ile gerçekleşmeler arasındaki makas giderek açıldı. 2020’de enflasyon yüzde 8,5 hedeflenirken yüzde 14,6 ve 2021 yılında yüzde 8 hedeflenirken yüzde 36,1 düzeyinde gerçekleşti. Yıllık yüzde 9,8’lik hedefe karşılık yıllık enflasyonun yüzde 64,3’e ulaştığı 2022, bugüne kadar en büyük aleyhte sapmanın yaşandığı yıl oldu. 2022 sonlarında hazırlanan 2023-2025 dönemi OVP’de yüzde 24,9 olarak hedeflenen 2023 yılı enflasyonu da yüzde 64,8’i buldu.
Geçen yılın son çeyreğinde hazırlanan 2024-2026 dönemine ait OVP’de bu yılın tümünde enflasyon yüzde 33 olarak hedeflenmişti. Bu yıl mayıs sonunda yüzde 75,45’e kadar yükselen yıllık TÜFE artışı, izleyen aylarda baz etkisiyle düşerek ağustos sonunda yüzde 51,97’ye indi. 2025-2027 dönemini kapsayan yeni OVP’de bu yılın tümünde enflasyonun yüzde 41,5 düzeyinde gerçekleşeceği öngörüldü. Bu tahminin tutması için yılın kalan dört ayında aylık ortalama enflasyonun yüzde 1,76’yı geçmemesi gerekiyor. Yeni OVP’de yıllık enflasyonun 2025 yılında yüzde 17,5’e, 2026’da yüzde 9,7’ye, 2027’de yüzde 7’ye düşürülmesi hedefleniyor.
GSYH’de dinamikler öngörülemedi
OVP’li yıllarda, gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) büyüme oranında hedefler ile gerçekleşmeler de birbirine uymadı. Çoğu yılda gerçekleşme hedef oranın üzerinde, daha azında ise altında gerçekleşti. Bu dönemde en büyük aleyhte sapma yüzde 5’lik hedefe karşılık “eksi” (-) yüzde 4,8 gerçekleşmenin (küçülme) yaşandığı 2009 yılında; en sürpriz lehte sapma ise büyümenin yüzde 5,8 beklenirken tüketim artışının etkisiyle yüzde 11,4’e ulaştığı 2021 yılında yaşandı. Büyüme oranı 2022’te yüzde 5,5 ve 2023’te yüzde 5,1’le hedefleri yakınsadı.
2024 yılı büyüme oranı başlangıçta yüzde 4,4 olarak hedeflenmişti. Şu ana kadar alınan sonuçlara göre ilk çeyrekte yüzde 5,3 olan yıllık büyüme, ikinci çeyrekte yüzde 2,5’e düştü; yılın ilk yarısında büyüme yüzde 3,8 oldu. 2025-2027 OVP’de bu yıla ilişkin büyüme hedefi yüzde 3,5’e revize edildi. Yeni OVP’de 2025 için yüzde 4, 2026 için yüzde 4,5 ve 2027 için yüzde 5 büyüme hedefi konuldu.
Kişi başı milli gelir şaşırttı
Kişi başına GSYH ise yıllar itibarıyla, pandemi dönemi dahil genelde hedefin de üzerinde gerçekleşti. 2006’da 4.981 dolar öngörülen kişi başı milli gelir, 7.971 dolarla bunun çok üzerinde gerçekleşti; izleyen yıl çıta yükseltilerek 9.515 dolar hedeflendi, 9.735 dolarla yine lehte saptı.
Küresel kriz yılı 2008 için hedef 6.456 dolara çekilirken, gerçekleşme 11 bin doları aştı, ancak izleyen yıl 10.869 dolarlık hedefin altında kalarak 9.044 dolara düştü. 2010-2013 döneminde öngörülen hedeflerin hep üzerinde gerçekleşerek 12.582 dolara kadar çıkan kişi başı milli gelir, 2014-2017 döneminde yine hedefin üzerinde kalmakla birlikte 10.696 dolara, 2018-2020 döneminde ise hedeflerin altında çıkarak 8.600 dolara kadar indi, 2021’de 9.601 ve 2022 yılında 10.659 dolarla hedefin üzerinde gerçekleşti.
2023 yılında başlangıçta 10.071 dolar hedeflenen, bir sonraki revizyonda 12.415 dolar tahmin edilen, gerçekleşmede 13.110 dolar olduğu açıklanan kişi başına milli gelir, 2024’ün 2’nci çeyrek gerçekleşmesi ile birlikte açıklanan 2023 yılı “bağımsız yıllık GSYH” verisi ile bir kez daha revize edildi ve 13.243 dolar olarak bildirildi.
Kişi başı gelirde sıçramanın sırrı
Bu yıl için başlangıçta 12.875 dolar olarak hedeflenen kişi başı milli gelir için son OVP’de 15.551 dolarlık gerçekleşme tahmini yapıldı. Buna göre kişi başı gelirin bir yılda 2 bin 308 dolar artacağı öngörüldü. Başka deyişle geçen yıl 2024 için yapılan projeksiyonlarda bu çapta bir artış öngörülemedi.
Kişi başı milli gelirde öngörülen bu sıçramaya, döviz kurundaki artışın enflasyonun altında kalması ve nüfusun yerinde sayacağı varsayımı temel oluşturuyor. 2024 yılında cari fiyatlarla milli gelir yüzde 66,6 artışla 44,2 trilyon liraya ulaşırken, buna karşılık ortalama dolar kurunun yüzde 41,4 artışla 33,22 TL’de kalacağı öngörülüyor.
Bu projeksiyona göre bu yılın tümünde dolar cinsinden GSYH, kurdaki reel düşüşün etkisiyle geçen yıla göre 201 milyar dolar birden artarak 1 trilyon 331 milyar dolara yükselecek. 2023 itibarıyla 85 milyon 326 bin kişi olan nüfus ise sadece 266 bin kişilik artışla 85 milyon 592 bin olacak ve böylece kişi başına milli gelir 13.243,30 dolardan 15.550,50 dolara yükselecek.
Türkiye, yüksek gelir liginde mi?
Kişi başına milli gelirde bu yıl için yapılan tahmin tutarsa, 69 yıldır orta gelirli ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye, “orta gelir tuzağı”ndan kurtularak yüksek gelirli ülkeler ligine girmiş olacak.
Dünya Bankası’nın en son 1 Temmuz 2024 tarihinde güncellediği eşik değerlere göre 2023 yılında kişi başı geliri 14 bin 5 dolar ve daha yüksek olanlar “yük
yüksek gelirli” ülke sayılmıştı. Banka, gelir düzeyi sınıflamasında baz aldığı eşik değerleri her yıl temmuz ayında güncelliyor. OVP’de öngörülen 2024 yılı kişi başına milli gelir gerçekleşme tahmini, Dünya Bankası’nın 2024 yılı için 1 Temmuz 2025’te güncelleyeceği eşik değerdeki olası artışa göre oldukça yüksek bir düzeyi ifade ediyor.
OVP’de 2025 yılı için 17.028 dolar, 2026 için 18.990 ve 2027 için de 20.420 dolarla oldukça iddialı kişi başına milli gelir hedefi yer alıyor. Dolar cinsinden kişi başına milli gelirde OVP döneminde öngörülen iddialı hedeflere de cari fiyatlarla TL cinsi GSYH hızla büyürken ortalama kurda ve nüfustaki artışların giderek daha da hız keseceği beklentisi temel oluşturuyor.
Kur öngörüleri de tutmadı
Ekonomi yönetimi resmi olarak dolar/TL kuruna ilişkin bir hedef açıklamazken, OVP’lerde yer alan hem TL hem dolar bazında GSYH hedefleri, öngörülen ortalama kur düzeyini veriyor. Bu verilerden hareketle yapılan hesaplamaya göre 2006-2008 döneminde yıllık olarak 1,5 TL’nin altında hedeflenen ortalama dolar kuru, bunun da altında kaldı.
Ancak, özellikle 2011 sonrasında değişen ekonomik dengeler paralelinde ortalama kur beklentisi de yükseltilerek 2015’te 2 TL’nin, 2017’de 3 TL’nin, 2019’da 5 TL’nin, 2021’de 7 TL’nin ve 2022’de 9 TL’nin üstüne çıkarılmasına rağmen, gerçekleşmeler hep bu hedeflerin üzerinde oldu ve makas giderek açıldı. Örneğin 2022 ortalamasında 9,27 TL beklenen ortalama dolar kuru 16,56 TL’ye yükseldi.
Geçen yıl ikinci yarıdan itibaren uygulamaya konulan parasal sıkılaştırma esaslı ekonomik program ve rekor düzeyde yükseltilen faizler ise 2023’te bu dengeyi tersine çevirdi. Merkez Bankası politika faizinin yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye kadar yükseltilmesi, ekonomide dengeleri kökten değiştirdi. 2023’te başlangıçta 21,52 TL öngörülen ortalama dolar kuru, ikinci yarıdaki stabil seyir sonucu yılın tümünde 23,49 TL ile hedefi yakınsadı. Ortalama kurda 2022’de yüzde 86,2 olan artış, ikinci yarıdaki stabil seyirle 2023’te yıllık bazda yüzde 41,8’e geriledi.
Politika faizinin bu yıl mart ayına kadar olan dönemde rekor düzeyde artırılması, sonrasında da geldiği yüksek düzeyde sabit tutulması, sıcak para girişlerini artırarak kurları baskıladı, buna bağlı olarak kurların stabil seyri bu yıl da devam etti. OVP’de ortalama kurun 2024’ün tümünde yüzde 41,4 artışla 33,22 TL olacağı ve başlangıçta 36,8 TL’lik öngörünün altında kalacağı tahmin edildi. Kur artışlarının izleyen yıllarda daha da yavaşlayacağı, ortalama kurun 2025’te 42 TL, 2026’da 44,4 TL ve 2027’de 46,9 TL olacağı öngörüldü.
OVP neden önemli?
1960’ta kurulan ve ekonomik ve sosyal hedeflerin tespitinde hükümete yardım eden, uzun ve orta vadeli strateji plan ve programları hazırlayan ve planın başarıyla uygulanması için gerekli önlemleri öneren Devlet Planlama Teşkilatı’nın (DPT) görevlerini Kalkınma Bakanlığı üstlenmiş, bu bakanlığın da kaldırılmasından sonra planlama ile ilgili görevler, Temmuz 2018’den itibaren Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’na verilmişti.
Türkiye, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 16’ncı maddesi uyarınca, 2006’dan bu yana ekonomik planlama ve stratejilerini Orta Vadeli Programlar ile gerçekleştiriyor. OVP’ler, ekonomi yönetiminin ekonomide yakın geleceği görebilme ve dinamikleri yönetip yönlendirme kapasitesinin de göstergesi niteliği taşıyor. Bu yıl 20’incisi uygulamaya konurken, bugüne kadarki uygulamada OVP’lerin yıllar itibarıyla makro ekonomik göstergelere ilişkin hedeflerindeki isabetsizlik dikkati çekiyor. Bunun da OVP uygulamasının ekonomideki aktörlerin de önünü görebilmesi ve güven faktörü açısından taşıdığı rolü zayıflattığı görülüyor.
Geçen yıl göreve gelen ve ekonomik dengeleri rasyonel zemine oturtmak amacıyla radikal politika değişikliğine giden yeni ekonomi yönetiminin hazırladığı 20’nci OVP’de yer alan hedefler, bu açıdan test edilecek.