OVP’den 'vergi sürprizi' çıktı(!)…
Bilindiği üzere; Orta Vadeli Plan (OVP) ve Orta Vadeli Mali Plan (OVMP), 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gereğince hazırlanan mali raporlar. Bu raporlar 3 yıllık olup öngörülebilir ve sürdürülebilir bir ekonomi programının altyapısı olarak değerlendirilir.
Aslında başlangıçta ciddiye alınan ve sonuçları irdelenen OVP’ler ve OVMP’ler giderek önemini yitirmiş gibi görülüyor; aynen Beş Yıllık Kalkınma Planları gibi. Beş Yıllık Kalkınma Planları da geçmişte “pilav” diye tiye alınmıştı. Şimdi de OVP’lerin geldiği durum bu. OVP ve OVMP konusunda; uzman birkaç ekonomist ve eski bürokrat dışında, kimsenin konuştuğu yok. Meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler sessiz. Hatta adını bilmeyenler ve ne olduğunu anlamayanlar var.
Her neyse… Geçtiğimiz çarşamba günü Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Maliye Bakanı Naci Ağbal önümüzdeki 3 yılın orta vadeli planını açıklamak üzere basının önüne çıktılar. Bir gün öncesinden Başbakan’ın verdiği sinyalleri de destekleyen makro ekonomik büyüklükleri kısaca açıkladılar. Büyüme, enflasyon, işsizlik gibi temel büyüklükler hakkında gelecek 3 yılın hedeflerini ortaya koydular. Ama sunum sırasında anlaşıldı ki konu çok da OVP’nin açıklaması değildi. Zira; OVP’nin içinden KVP (kısa vadeli vergi planı) veya vergi sürprizi çıkmıştı(!)… Doğal olarak bir anda dikkatler vergiye yoğunlaştı. Nitekim aynı gün 27 Eylül 2017 tarihi itibariyle Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapan Torba Kanun da Yüce Meclis’e sevk edildi. Torba deyip geçmeyelim, 3 geçici madde ve 129 esas maddeden oluşan devasa bir kanun tasarısı. Bu tasarının içinde 13 vergi kanununu ilgilendiren 30’a yakın madde var. Öyle anlaşılıyor ki bu çalışmaların geçmişi eski. Yani; Maliye, uzun bir süreden beri çalışma yapmış. Şimdi de torbanın içine koyup sunmuş. Oysa Maliye Bakanı sürekli olarak yeni vergi getirilmeyeceğini söylüyordu. Bu sürekli söylemden, eski bürokratik refleksle ve bütçeyi yakın izleyen birisi olarak, yakın bir zamanda verginin zorunlu olarak geleceği anlamını zaten çıkarıyorduk. Burada Maliye Bakanını eleştirdiğimiz sanılmasın. Maliye ne yapsın? Birileri harcama yapıyor, Maliye de buna kaynak arama çabasına giriyor. Harcadıkça da bütçe açığı ortaya çıkıyor. Hemen söyleyelim. Bu vergi düzenlemelerinin temel gerekçesi bütçe açığının giderek artış göstermesidir. Bütçe ve kamu borçlanması ile ilgili yazılarımızı okuyanlar, bu uyarıyı yaptığımızı ve gidişatın olumsuzluğuna dikkat çektiğimizi bilirler. Bütçe disiplini üst başlığı altında bütçenin kalitesinin kaybolduğuna işaret ettiğimizi bilenler bilirler. Siyasetin ve dış politikanın böylesine önemli hale geldiği, gelecek yıl seçimlerin yapılacağı söylentilerinin ayyuka çıktığı bu koşullarda vergi koymak, bumerang silahı ile kendini vurmak gibidir. Biz geçmişte bu deneyimi defalarca yaşayanlardanız. Kaldı ki bu Hükümet de bunu çok iyi biliyor. Buna rağmen niçin vergi silahına başvuruluyor?... Sebebi iki başlıkta özetlenebilir. Birincisi, özellikle vergi sistemindeki yapısal bozukluğa bağlı olarak vergi gelirlerinde ve diğer bütçe gelirlerinde beklenen sapma. İkincisi de kamu harcamalarında frensiz artış baskısı.
• Sürekli vergi affı yaparak geçmiş vergi borçlarını yapılandırırsanız ve bunu birkaç defa tekrarlarsanız insanlar ve firmalar vergi ödemez.
• Ekonomik politika çerçevesinde yeni yatırımları ve istihdamı artırma adına hesapsız ve ne yazık ki etkinsiz vergi teşvikleri getirirseniz vergi toplanmaz.
• Vergi denetimlerini ortadan kaldırırsanız mükellef korkusu kalmaz ve vergi de gelmez.
• Sebebi ne olursa olsun özelleştirmeye ara verirseniz bütçeye gelir gelmez.
• Kamu kesimini küçültücü politikalar uygulamazsanız, aksine kamuyu sürekli büyütürseniz diğer gelirleriniz olmaz.
• Güvenlik ve savunma giderlerinde mecburi artışlar ortaya çıkarsa bütçede iki yakanız bir araya gelmez.
• Özellikle önceliği, boyutu, niteliği tartışmalı çok yüksek ulaştırma projelerini plansız ve frensiz devreye sokarsanız da bütçeniz tutmaz.
• Ankara’yı ve bürokrasiyi sürekli büyütürseniz bütçe disiplininiz olmaz. Bu durumda mecburen vergi silahına başvurursunuz.
Bu vergiler, vatandaşı doğrudan ilgilendiren ve cebinden doğrudan çıkan gelir vergisi gibi kalemler değil. Konut kira geliri olanların götürü giderinin düşürülmesi, gelir vergisi tarifesinin 3. diliminin yükseltilmesi, kurumlar vergisinin finansal kurumlar için artırılması doğrudan vatandaşa yansıyan başlıklar değil. Kaldı ki vatandaş da bu uluslararası konjonktürü ve Türkiye’nin içeride ve dışarıda mücadele etmesinin maliyeti olduğunu düşünerek sesini çok yükseltecek gibi değil. Zaten sesini yükselteceği mecralar da yok.
Dolayısıyla uygun zamanlamayla kaşla göz arasında torbaya sıkıştırılmış vergi artışları ile karşı karşıyayız. Sonuçları orta vadede ortaya çıkabilecek bu düzenleme ilgililere hayırlı olsun diyelim.