OVP'nin bütçe hedefleri fazlasıyla iyimser kalabilir

Tuğrul BELLİ
Tuğrul BELLİ GÜNDEM tugrulbelli@gmail.com

 

 

Salı günü açıklanan Orta Vadeli Program'ın (OVP) çok büyük bir sürpriz içerdiği söylenemez doğrusu. Ancak, OVP hedeflerine ilişkin tabloda 2012 yılı enflasyonunun %7.4 olarak verilmiş olması, deyim yerindeyse, Merkez Bankası'nı tamamen ters köşeye yatırmış oldu. Halbuki, 18 Eylül tarihindeki Para Politikası Kurulu toplantısında Merkez "mevcut para politikası duruşu, mali disiplinin süreceğini ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlardaki ayarlamaların enflasyon hedefi ile uyumlu gerçekleşeceğini varsaymaktadır" ifadesini kullanmıştı.

Ekonomik aktivitedeki zayıflamayla birlikte bütçenin sene sonu hedeflerinden ciddi bir biçimde sapacağı Eylül başında belli olmuştu. Enerji fiyatlarındaki artışlar ve bu artışların fiyatlara yansıtılmamış olması nedeniyle BOTAŞ ve elektrik KİT'lerinin zararlarının artmakta olduğu da herkesin (herhalde MB dışında herkesin) malumuydu. Bu şartlar altında, Merkez Bankası'nın yukarıdaki cümledeki varsayımı (mali disiplinin süreceği ve fiyat ayarlamalarının enflasyon hedefi ile uyumlu olacağı) baştan yanlıştı. Görülüyor ki, "mali disiplinin sürebilmesi için", en az yapılanlar kadar bir zam gerekliydi. (Kaldı ki, bu zamların bile KİT açıklarını kapatmakta yetersiz kaldığı ve yeni yılda yeni zamların yapılması gerektiği de ifade edilmekte.)
MB'nın böyle bir varsayımda bulunurken bu kamu zamları furyasının gelişini göz önüne almamış olması anlaşılamaz bir durum. Burada 3 ihtimalden söz edilebilir: 1- Hükümet kanadı zamlar konusunda MB'na hiçbir bildirimde bulunmadı, 2- Zamlardan haberdar olsa da, enflasyon üzerinde bu ölçüde etkisi olacağını tahmin edemedi, 3- Para politikasını gevşetmek zorundayken, sene sonu enflasyonunun hedefin oldukça üzerine çıkacağını itiraf etmek istemedi. Ben üçüncü şıkkın daha doğru olabileceğini düşünüyorum.

Geldiğimiz noktada, MB'nın hareket alanı da iyice daralmış durumda. Ekonomik aktivitenin durma noktasına geldiği ortada. (Kapasite kullanım oranındaki gelişmelere ve Eylül ayı bütçe gelirlerine bakınca Ağustos'taki %1.5'lik üretim gerilemesinden sonra, Eylül'de de durumun parlak olmadığı görülüyor.) Öte yandan zamların iç talebi daraltıcı etkisi de, kış aylarında ısınma faturalarının gelmesiyle kendisini daha da çok hissettirecek. Son dönemde, MB'nın ortalama fonlama faizini politika faizine kadar geri çekmiş olmasına ve fonlama miktarını da artırmaya devam etmesine rağmen, kredilerin çok zayıf seyrettiği de görülüyor. Bu şartlar altında, beklendiği gibi faiz koridorunun üst bandını daha da düşürmesinin kredilerde ve dolayısıyla ekonomik aktivitede bir ivmelenme yaratma ihtimali oldukça düşük. Öte yandan, doğrudan politika faizinde bir düşüşe gitmesinin ise, reel faizleri fazlasıyla negatife çekerek, zaten son dönemde hafif bir kıpırdanma gösteren kurları daha da hareketlendirme riski var.

OVP'ya geri dönersek. Bu seneye ilişkin olarak enflasyon oranı %7.4'e çıkarılırken büyüme oranı da %3.2'ye düşürülmüş. (Ben ise enflasyonun %8, büyümenin %2.5 civarında gerçekleşmesini daha olası görüyorum.) Ancak OVP'nin asıl önemli verileri bütçe hedefleridir; diğer veriler esasen "hedef" değil, sadece "tahmin" sayılmalı. Ancak OVP'deki sorun da tam burada. OVP toplam bütçe gelirlerinin 2012'de 329.2 milyar TL, 2013'de ise %12.4 artışla 370 milyar TL olacağını öngörmekte. Halbuki, Eylül ayına ilişkin Hazine Nakit Dengesi verilerine göre gelirlerin geçen seneye göre %18.4 oranında azalmış olduğu görülmekte. Zamlara rağmen, sene sonuna kadar 329 milyar TL gelire ulaşılması oldukça zor. Hadi bir şekilde ulaşıldı diyelim, %4 büyüme beklenen bir senede bütçe gelirlerinin %12.4 oranında artırılması da en az o kadar zor gözüküyor. Öte yandan, faiz-dışı giderlere baktığımızda ise, maşallah orada boğazdan pek bir şey kesilmemiş, ve %11.9 oranında bir artış hedeflenmiş olduğunu görüyoruz.

Yurtiçi tasaruf oranının ise %15 gibi oldukça düşük seviyelerde seyretmeye devam edeceği öngörülmekte. O zaman da, dengeleri tutturmak her zaman olduğu gibi yüksek cari açığın devam etmesine bağlı kalıyor. Ancak, önümüzdeki 3 sene milli hasıla artışının %7 civarında tahmin edilen cari açık oranının altında kalacağını dikkate aldığımızda, bu dönemde ülkenin yurtdışı borçluluk oranının artmasının da kaçınılmaz olduğu görülüyor. (Doğrudan yabancı sermaye girişlerinin düzeyine bağlı olarak borçluluk oranında %10-15 arası bir artış söz konusu olacaktır.)

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Dar bir koridor! 10 Ekim 2019
IMF 4. Madde bildirisi 26 Eylül 2019