OVP'da olanlar ve olmayanlar

Adnan NAS
Adnan NAS ASLINA BAKARSANIZ adnan.nas@stfa.com

 

 

 

Geçen hafta açıklanan ve 2013-2015 yıllarını kapsayan yeni Orta Vadeli Program (OVP), farkındaysanız, pek bir heyecan ve etki yaratmadı. Bu durum, hem başta büyüme olmak üzere göstergelerdeki olumsuz değişimin zaten biliniyor olmasından, hem de kamuoyuna da yansıyan ekonomik politika seçimlerinde düşülen kararsızlığın iddialı ve agresif bir program beklentisi ihtimalini düşürmüş bulunmasından kaynaklanıyor sanırım. Hoş, daha önce de defalarca belirttiğimiz gibi, sadece hedeflerde iddialı olmaktansa, bugünkü riskli ve belirsiz konjonktürde temkinli olmak daha akılcı görünüyor. Temel kırılganlıkları ve yapısal zaafları ortadan kaldıracak kapsamlı bir dönüşüm iradesi ve bunu uygulamak için bir stratejik plan olmadıkça, öbür türlüsü olmayacak duaya amin demek. Bu haliyle de OVP çalışmaları, sadece kamu harcamaları, vergi ve faiz oranları gibi sınırlı sayıda değişkeni kontrol altında olan, gerisi ise kısmen varsayımlara kısmen de denkliği sağlayacak projeksiyonlara dayalı bir simülasyon niteliği taşımak durumunda…

OVP'ın önceliği istikrar
Ana hatlarıyla bakıldığında program çatısında temel öncelik olarak makroekonomik ve finansal istikrarın esas alındığı görülüyor. Buna bağlı olarak mali disiplin, düşük kamu borcu çıpalarının sürdürülmesi, hatta biraz daha iyileştirilmesi öngörülüyor. Bu arada 2012 bütçe açığı hedefi 21.1 milyar TL'den 33.4 milyar TL'na revize edilmiş ve %2.3 olarak oluşan bütçe açığının zaman içinde azaltılarak 2015 yılında %1.8 düzeyine düşürülmesi hedeflenmiş. Kamu borç stokunun milli gelire oranı da bu yıl %36.5, 2013'de 5 35, 2014'de %33, 2015'te %31 gibi azalan bir trend içinde öngörülmüş. Bakanlar, mali disiplinin sadece vergi bacağında değil, harcama bacağında da tedbirler düşünüldüğünü belirtiyor. Faiz dışı fazla oranında da % 0.5'ten %1.1'e giden ölçülü bir artış söz konusu.
Enflasyon ve büyüme beklentisinin 2012 yılı sonu itibariyle olumsuz yönde revize edilmesi zorunlu bir düzeltme. %5.2 olan enflasyon hedefi %7.4'e çıkarılırken, %4 olarak belirlenen büyüme de %3.2'ye düşürülmüş; ancak iki gösterge de 2014 ve 2015'te yeniden %5 düzeyinde öngörülüyor. Bu arada 2012 sonu itibariyle büyümedeki gerçekleşmenin, küresel ortalama olarak IMF'nin öngördüğü %3.3'ü tutturamaması, gelişmekte olan ülkeler ortalaması olan %5.3'ün ise çok gerisinde kalması uyarıcı bir sinyal olarak algılanmalı.

Cari açık ve varsayımlar
Program, dış ticaret ve cari işlemler açıklarının küçültülmesine yönelik politikaların da devam edeceğini, 2012 sonunda 90 milyar dolara düşecek dış ticaret ve 59 milyar dolara düşecek cari işlem açıklarının nominal olarak biraz artarak 2015 sonunda sırasıyla 104 ve 65 milyar dolara ulaşacağını, ancak cari açığın GSYH'ye oranının 2012'de yüzde 7.3 iken 2015'te %6.5'a ineceğini, ihracatın ithalatı karşılama oranının ise 2012'de %62.4'ten 2015'te %64.3'e yükseleceğini öngörüyor.
Kuşkusuz bu projeksiyonların arkasında bir dizi varsayım ve kabul var. Öncelikle hammadde ve emtia fiyatlarının istikrarlı seyredeceği, ciddi bir artış olmayacağı, petrolün de 110 dolar düzeyinde kalacağı varsayılıyor. Öte yandan ABD dolarının TL karşısındaki değerinin de sınırlı bir ölçüde artacağı öngörülmüş; 2013-15 itibariyle üç yılda ortalama %2.5 bir değerlenme söz konusu. Enflasyon ve deflatörün %5'in üzerinde olması nedeniyle TL'nin reel değer kazanacağı, bu nedenle dış ticaret açığının olumsuz etkileneceği, oysa OVP'da aksine bir trend beklenmesinin çelişki oluşturduğu ileri sürülüyor. Diğer varsayımların da ne ölçüde gerçekleşeceğini tahmin etmek zor. Zaten Başbakan Yardımcısı Babacan da, farklı gelişmelere karşı daraltıcı veya genişletici politika değişiklikleri yapabileceklerini söylüyor.

Sadece OVP yetmez
Aslında OVP'da ortaya konan tablo, Türkiye'nin bir türlü sıyrılamadığı konjonktür ve kısa vade tutsaklığının bir özeti gibi. Katma değer ve verim açısından sorunlu bir üretim yapısının önümüzdeki üç yılda da değişmeyeceği, büyüme düşerken cari açığın aynı hızda düşürülememesinden, dış kaynak ihtiyacının aynen sürmesinden belli. 2023 için konan iddialı hedefler, 2015'ten sonra daha da zorlu çabalar, ihracat ve büyümede çok daha yüksek artışlar gerektirecek.
Doğrusu sadece OVP ihtiyacımıza cevap vermiyor. Onun yanında, göstergeleri radikal bir şekilde etkileyecek sorunlara cevap verecek bir stratejik plan da hazırlanmalı: Yurtiçi ve kurumsal tasarrufların nasıl arttırılacağı, vergi tabanının nasıl genişletileceği, kamu mali yönetiminin nasıl etkinleştirileceği, yatırımların yüksek teknolojiye ve cari açığı azaltmaya nasıl yönlendirileceği, nitelikli iş gücü ve güven sağlamayı amaçlayan eğitim ve adalet reformlarının öncelikleri belirlenmeli. Bırakın ilk 10 ülke arasına girmeyi, G-20 içinde kalmak için de bunu yapmamız şart.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Seçim biter, kriz bitmez 02 Temmuz 2019
Yolun sonuna geliyoruz 11 Haziran 2019