OVP pembe gözlük takınca dünya da pembe olur mu?
2016-18 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’ın (OVP) revize edilmiş hali açıklandı. Yenilenmiş program, dünyaya “Biz ayrı bir dünyada mı yaşıyoruz?” dedirtecek kadar pembe gözlüklerle bakıyor. Yeni OVP, daha üç ay önce aynı siyasi ve teknik ekip tarafından hazırlanan programa göre bile dünyayı daha pembe görüyor. Üstelik hem dünya ekonomisi ve siyasetinde, hem de içeride kaygı verecek gelişmeler artmışken.
OVP, dünya ekonomisindeki sallantılı gidişe ilişkin olumsuz eğilimleri kabul ettiği noktalar da bile Türkiye için daha iyimser sonuçlar çıkartma gayreti içine girmiş. Dünyadaki riskler mümkün olduğunca önemsizleştirilmeye, Türkiye’ye etkisi küçük gösterilmeye çalışılıyor.
O kadar ki üç ay önceki OVP’de yer alan dünya ekonomisinin karşı karşıya bulunduğu risklere ilişkin tespitler bile yeni OVP’de uçurulmuş.
Örneğin ABD Merkez Bankası’nın (FED) faiz artırmaya başlaması, AB ekonomisinde büyümenin beklentilerin gerisinde kalması ve Çin ekonomisindeki yavaşlamadan bahsedilirken eski OVP’de yer alan “Bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımlarının yavaşlayacağı yönündeki beklentileri güçlendirmektedir” tespiti artık yok. Gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik görünüme ilişken değerlendirmelerde de çok kritik ve çok önemli bir tespit yeni metinde buharlaşmış. Önceki OVP’de yer alan “Özellikle, yüksek cari açık sorunu yaşayan gelişmekte olan ekonomilerde FED’in beklenen faiz artırımı kararının, gerek cari açığın finansmanı sorununu, gerekse de dolar cinsinden borçları artıracak olması nedeniyle mevcut ekonomik durumun daha da kötüleşmesine yol açacağı beklenmektedir” cümlesi yeni metinde yok. Oysa bu husus, 2016’da gelişmekte olan ülkeleri ve en başta da Türkiye’yi en fazla etkileyecek faktörlerin başında yer alıyor.
Eski metinde “Türkiye’de ise iç siyasi gelişmeler ve yakın coğrafyada artan jeopolitik ve ekonomik riskler belirsizliği artırmakta ve ekonomik aktiviteyi yavaşlatmaktadır” tespiti yer alıyordu. Yeni OVP’ye ise pespembe bir varsayımlar dizisi temel teşkil ediyor. Yeni OVP şu pembe varsayımlarla hazırlanmış:
“Programın makroekonomik çerçevesi oluşturulurken; dönem içerisinde, belirsizlik ortamının azalacağı, küresel büyümenin tedrici olarak artacağı, ticaret ortaklarımızın ılımlı büyüyeceği, finansal piyasalardaki dalgalanmaların ve jeopolitik risklerin azalacağı, Fed’in faiz artırımlarının tedrici olacağı ve bu kararların ekonomimiz üzerindeki etkisinin sınırlı kalacağı, büyümenin finansmanında yurt içi tasarrufl arla birlikte yabancı sermaye girişinin belirli bir katkıyı sağlayacağı, dış ticaret hadlerimizde göreli bir iyileşme olacağı varsayılmıştır.”
Güneydoğu’da bir kent savaşı hali sürerken, İstanbul’da canlı bombalar patlarken, iç siyasette hiçbir uzlaşma işareti yokken; Suriye bataklığı bütün ateşiyle yerli yerinde dururken, Rusya ile yaratılan gerilim sürerken, Ortadoğu’da İran-Suudi Arabistan kavgası yeni bir boyuta sıçrarken; Balkanlar, Ukrayna, Kuzey Kore, Çin Denizi ve Afrika’daki tüm jeopolitik risk faktörleri yerinde duruyorken OVP bize böyle bir dünya resmi göstermeye kalkışıyor.
Dünyaya böyle bakınca büyüme hızı hedefl eri de yükseliyor, üç ay öncesinde tahmin edilenin çok üzerinde ihracat artış hızı tahminleri de ortaya atılıyor, cari açık sorunu da neredeyse ortadan kalkıyor. 2016’da ortalama kurun yılbaşı değerinin bile altında olacağı hayal edilebiliyor.
Bunların gerçek olmayacağının hükümet de farkında aslında. Çünkü OVP’nin satır aralarından anlıyoruz ki büyüme hızını kurtarabilmek için kamu harcamalarını devreye sokma hazırlığı var. Kamu maliyesine ilişkin tespit ve tahminlerden bu anlaşılıyor. Ama 2016 dünyasında bu da çok riskli bir tercih olacak. Çünkü Türkiye’nin sıcak paracılara şu anda satabildiği tek hikaye “bütçe disiplini”. Sıcak para bizim gibi ülkelerden kaçarken son kaleyi de yıkmak ne sonuç doğurur göreceğiz.
OVP’ler yıllardır tutmayan hedefler manzumesi olarak, ekonomi aktörleri için yol gösterici olmaktan çoktan çıkmıştı. Son OVP bunu bir gömlek daha yukarıya taşımaktan başka bir şey yapmıyor.