OVP dünyaya düz, Türkiye’ye şaşı bakıyor

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

“Programın makroekonomik çerçevesi oluşturulurken dönem içerisinde; küresel belirsizliğin azalacağı, küresel büyümenin tedricen artacağı, ticaret ortaklarımızın ılımlı büyüyeceği, finansal piyasalardaki dalgalanmaların ve jeopolitik risklerin azalacağı, Fed’in faiz artırımlarının sınırlı olacağı, büyümenin finansmanına yurt içi tasarruflarla birlikte yabancı sermaye girişinin katkı sağlayacağı, enerji ve altın hariç dış ticaret hadlerinde göreli bir iyileşme olacağı varsayılmıştır.”

Yeni Orta Vadeli Program’ın (OVP) 45. maddesi böyle diyor. Bu paragraf, hükümetin önümüzdeki üç yılın ekonomik hedeflerini, bu varsayımlara göre hazırladığını açıklıyor. Yani bu varsayımlar gerçekleşmezse, OVP hedefleri de gerçekleşemeyecek.

Geçen yılki OVP’nin 45. maddesi de neredeyse kelimesi kelimesine böyleydi. Bu pembe varsayımlara dayanarak belirlenen hedeflere göre 2016’da ekonomi yüzde 4.5 büyüyecekti. Şimdi hükümet, 2016 büyüme hızının ancak yüzde 3.2 olabileceğini tahmin ediyor.

Bu yıl aynı pembe varsayımlar tekrarlanarak 2017’de büyümenin yüzde 4.4 olması hedefleniyor.

Peki yeni OVP’de 2016’da olan sapmayı önleyecek bir yeni çözüm, yeni strateji vs var mı? OVP’de maalesef aynı akıbetle karşılaşmamızı önleyecek bir yenilik de yok.
İşin ilginç yanı Türkiye hesaplarını yaparken oldukça pembe bir tablo varsayımı yapan OVP, dünyadaki durumu değerlendirirken bununla çelişen karamsar sayılacak bir manzara çiziyor.

OVP, küresel ekonomide zayıf ve kırılgan görünümün sürdüğünü, gelişmiş ülkelere ilişkin büyüme beklentilerinin aşağı çekildiğini, yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerin ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu kabul ediyor. “Küresel ticaret ve yatırımlarda belirginleşen yavaşlama eğilimi, uzun süredir devam eden zayıf küresel talep, azalan verimlilik artış hızı, düşük ücret seviyeleri, düşük ve istikrarsız emtia fiyatları, artan özel sektör borçluluğu, jeopolitik riskler ve siyasi belirsizlikler ile bankacılık sistemindeki sorunlar küresel ekonomiyi olumsuz yönde etkilemektedir” diyor.
OVP, Türkiye’nin içinde bulunduğu ülke grubu için “Yüksek oranlı sermaye çıkışları ve artan dış finansman maliyeti nedeniyle sıkılaşan finansal koşullar, düşük emtia fiyatları, sınırlı kamu mali alanı, cari işlemlerdeki dengesizlikler ve para politikasındaki sıkılaştırma baskısı gelişmekte olan ekonomilerde büyüme görünümünü olumsuz etkilemektedir” tespitini de yapıyor.

Bu tespitler, aslında IMF’nin dünya ekonomisine ilişkin analizlerinden alınmış. Yani dünyaya bakış IMF ile aynı. Ama IMF’nin aynı çerçeveye bakarak Türkiye için yaptığı büyüme tahminlerinin, OVP’deki hedeflerin yakınından bile geçmiyor. OVP 2017’de büyümenin yüzde 4.4 ve sonraki iki yılda yüzde 5 olacağını söylüyor. IMF ise Türkiye ekonomisinin 2017’de yüzde 2.98, 2018’de yüzde 3.13, 2019’da yüzde 3.32 büyüyeceğini hesaplıyor.

Bu arada önümüzdeki dönem ekonomiyi yakından etkileyecek yeni bir gelişme olan not düşüşünün olası etkileri ve alınacak karşı önlemler konusu OVP’de hiç yer almıyor.

İkinci önemli sıcak gelişme olan Suriye’deki savaşa askeri olarak da dahil olmamızın ekonomik etkileri ve buna ilişkin önlemler de OVP’de yer bulamamış.
Türkiye’nin gelinen yerde en önemli orta ve uzun vadeli ekonomik ve sosyal sorunlarından birisi olan Suriyeli sığınmacılar sorunu da hala OVP gündemine girebilmiş değil.

Bunlara ek olarak AB ile müzakerelerin OVP’den tamamen çıkmış olması da dikkat çekici yeni bir gelişme. Bir önceki OVP’de AB ile müzakerelerin geliştirilmesi ve yeni fasılların açılması yer alırken yeni OVP’de AB konusu hiç yer almıyor. Yani önümüzdeki üç yıllık sürede, hükümetin programında AB yer almayacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar