OVP bırakın hedefleri, hedefin yönünü bile tutturmakta başarısız

İsmet ÖZKUL
İsmet ÖZKUL KRİTİK AÇI [email protected]

Orta Vadeli Program (OVP) uygulaması, gündemimize Avrupa Birliği (AB) uyum programlarının bir parçası olarak 2006 yılında girmişti. Her yıl yenilenen üçer yıllık programlarda hükümet ekonomik hedeflerini ve bu hedeflere nasıl ulaşacağını açıklayacaktı. Amaç, ekonomi aktörlerinin hükümetin hedeflerini ve yolunu bilerek önlerini daha iyi görmelerini sağlamaktı. Ekonomi aktörleri bu hedefleri ve gidilecek yolu önceden bildiği için kararlarını buna göre verecekti. Bu da hem hedeflerin tutmasını kolaylaştıracak, hem de ekonomik istikrara katkı yapacaktı.

Ancak OVP pratiğinin bu işlevden her yıl biraz daha uzaklaştığını kabul etmek durumundayız. 2013 yılına kadar uygulanan 8 OVP’nin hedefleri gerçekleştirme karnesi çok çok zayıf. O kadar ki bırakın OVP’de açıklanan hedefleri, açıklanan hedeflerin yönünü bile tutturmakta başarısızlık var.

Üç yıl sonraki hedefleri bir yana bırakalım OVP’lerin bir yıl sonrası için koyduğu hedefleri tutturma karnesi bile kırıklarla dolu. Ekonomi yavaşlayacak denmiş, hızlanmış. Ekonomi hızlanacak denmiş, ekonomik kriz çıkmış. Ilımlı toparlanmna olacak denmiş, büyüme roket gibi yükselmiş. Yumuşak iniş olacak denmiş sert iniş yaşanmış. Benzer durum cari açık ve enflasyon hedefleri için de geçerli.

8 yıllık başarısız tecrübe, yeni açıklanan 9. OVP’nin itibarını daha baştan olumsuz etkiliyor. Bir de buna 9. OVP’nin oldukça “pembe” varsayımlar üzerine inşa edilmiş olması eklenince, olumsuzluk daha da katmerleniyor.

Tüm dünyada bugün herkesin kabul ettiği bir gerçek var: ABD Merkez Bankası’nın (FED) piyasaya pompaladığı para miktarını kısmaya başlaması, gelişmekte olan ülkelere fon akışını azaltacak, hatta çıkışlara yol açacak. Dünya ekonomisinde 2014’ün en önemli riski bu. Üstelik Türkiye bundan en sert etkilenebilecek ülkeler arasında.

Buna karşın 9. OVP, büyümenin finansmanında yabancı sermaye girişinin yeterli katkıyı sağlayacağı ve ticaret hadlerinde kısmi iyileşme gerçekleşeceği varsayımını kendine temel alıyor. Bu temel varsayımın çökme ihtimali hiç de küçümsenecek boyutta değil. Bu temel yıkılırsa da üzerine inşa edilen herşey de yıkılır.

Bir önceki OVP’de Merkez Bankası’nın döviz piyasasında hem satış, hem de alış yönünde ihale ve müdahalelerde bulunabileceği yer alıyordu. Yeni OVP’de sadece döviz satışından söz ediliyor. Bu da ekonomik büyüme için yeterli yabancı kaynağın geleceğine, programı hazırlayanların bile tam güvenmediğini gösteriyor. Eğer yeterli döviz gelecekse Merkez Bankası’nın döviz satışı yapması gereken durumlar olduğu gibi, alım yapabileceği durumlar da olması gerekirdi.

OVP ticaret hadlerinde kısmi iyileşme olacağını, yani ihraç mallarımızın fiyatı artarken, ithal mallarımızın fiyatının daha az artacağını veya düşeceğini kabul ediyor. Bu varsayıma da yaşadığımız dalgalı ortamda çok bel bağlamamak gerekir.

Son iki yılda büyümeye olumsuz katkı yapan toplam faktör verimliliğinin, gelecek yıl birden yükselerek büyümeye olumlu katkı yapacağı da OVP’nin “pembe” varsayımlarından birisi. Bir yandan cari açığı aşağı çekmek için kredi kartlarına ve banka kredilerine yeni kısıtlamalar koyup özel tüketimi frenlemeye çalışırken, aynı zamanda özel tüketimin büyümeye katkısının artacağını düşünmek de benzer bir pembe varsayım. İki hedeften birisinin çuvallayacağını şimdiden söyleyebiliriz.

Ekonomi aktörlerini tedirgin eden bu kadar global ve yerel faktör varken, böyle pembe varsayımlarla hazırlanmış bir OVP’nin ekonomi aktörlerince pusula kabul edilmesi çok zor.

tabloo.jpg

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar