ÖTV artışları halkı krizin maliyetlerinde kucaklıyor
Likiditenin bir yüzü kredileri sıkıştırmasıysa diğer yüzüyse kredilerde balondur. FED 1929’da kredi musluklarını sıkarak, 2007-2014 küresel krizindeyse maliyetleri halka yükleyerek yanlış yaptı. ABD için miktarsal gevşetme adımları, gerçek manada ilk olumlu tepkilerini 2013’ün 4Ç’den itibaren vermeye başlamıştır. FED’in tahvil alımlarını 10 milyar dolar azaltma kararının ocaktaki toplantıda da devam etmeyeceğini göreceğiz. ABD ekonomisinde iyileşmenin istenen düzeye henüz gelmemiştir. Bu durumda, likidite bir süre daha küresel ekonominin yatırım ortamını şekillendirecektir. ECB bilançosunu daraltırken FED’in 0,8 trilyon dolar bilançosunu 4.3 trilyon dolara taşıyan bir miktarsal gevşetmeyle Keynes’yen politikaları uygulamayı tercih ederek küresel ekonominin krizde 6 yılını likidite bolluğuyla doldurdu. Büyüme koşulları dış kaynak girişine endeksli ekonomilerde kredi artışında kontrolsüz artışlar önlenemeyerek yeni krizlerin eşiğine sürüklendiler. 2007’li yıllarda kredi sıkışıklığındaki (credit chrunch) küresel ekonomi, 2014 yılını da gelişmişlerle gelişmekte olan ekonomiler açısından farklılaşmış küresel faiz koşullarıyla karşıladı. Gelişmiş ülkeler için riskler ötelendi. Birazı ileriki zamanlara, birazı da gelişmekte olan ülkelere taşıdı bu riskleri.
Dövizde küresel işlem hacmi 2013 Nisanında 5.34 trilyon dolara ulaştı. 1998 de 1.52 trilyon dolar ve 2007 3.32 trilyon dolar olduğuna bakarsak artış son 6 yılın birikimli yıllık ortalamasında %8.23, son 15 yılın %8.72 düzeyi ile küresel enflasyonun üzerindedir. Aynı oranları sadece spot işlem hacmi için analiz ettiğimizde krizde spot tercihin nasıl artmış olduğunu görmek mümkün oluyor. 1998 den bugüne yıllık büyümesi %8.92 iken, kriz sonrasının 6 yılında bu büyüme %12.58 düzeyinde gerçekleşiyor. Kriz sonrasında tüm enstrümanlar toplamındaki (%8.23) döviz likiditesine kıyasla spot (%12.58) işlem hacmindeki artışın %52 daha fazla olduğuna ulaşıyoruz. Küresel likidite havuzu dolup taşan bir değirmenin çarkları gibi çalışıyor. İktisadi dalgalanma bakışı özelinde likiditenin iki ucu da kirli bir değnekten farksızdır. Bu nedenledir ki gelişmekte olan ülkeler kendilerine has yöntemler geliştirmek zorunda kalıyorlar. Brezilya küresel sermaye hareketlerine TobinQ benzeri bir yöntem uyguluyor, TCMB faiz koridoruyla iç talebi ve dış sermayenin carry trade iştahından korunuyor; elverdiğince dış likidite dalgasından ve iç durgunluk olasılığından kaçıyor.
Sonrasındaki o düzlük olmasa, ne önünde yükselen yokuşa ne de bu yokuşu mütakip yokuşlara katlanmak ister ekonomiler. Ancak risk de fırsatlar da bir arada yer alır her zaman krizlerde; bu kez de öyle oluyor. Samanlıkta iğne aramaktan daha az bir çaba ister küresel fırsatlar. 2007’nin son çeyreğinde krizin kaçınılmaz yüzü 2008’in son çeyreğinde krizin acımasız yüzüyle ekleştiğinde, küresel likidite havuzu dolup taşan bir değirmenin çarklarını andırarak iktisadi dalgalarla beslenmeye başlamıştı. Politikalar, krizin maliyetini halkın üzerine yüklemeyi tercih etmekle; enflasyon, işsizlik, büyüme ve yatırımların tıkanması gibi sorunları kabullenmiş oluyorlar. ÖTV artışlarındaki amaç zaman kazanmak olmalıdır. Gelirler bir ocağı yakan ilk kıvılcıma, bir jeneratör rotorunu çeviren ilk enerjiye dönüşmeli ve krizden çok sürdürülebilir büyümelere destek sağlamalıdır.