Oturduğun yerden çalış…
BBC, “ Kadınların yöneteceği bir dünya nasıl olurdu?” sorusunu sorarak, esin kaynağı olan ve etkili çalışmalarıyla tanınan 100 kadın için 2019 yılı listesini belirlemiş. Sabancı Üniversitesinden Profesör Zehra Sayers de bu listeye giren başarılı bir Türk Kadını.
Bilim kadını olması bir yana, kuruluşunda görev alarak uzun yıllar bilimsel danışma kurulu başkanlığını yaptığı Ürdün’de açılan SESAME laboratuvarı hakkında söyledikleri çok önemli. Sayın Sayers bu kurumun bir başka amacını da“ Acı bir şekilde politik ve kültürel açıdan derin faylarla bölünmüş bir bölgede, buradaki araştırmacılara aynı çatı altında deney yapma ve çalışma olanağı sağlayarak, gelecek kuşakların birbirini bilim dili aracılığıyla daha iyi tanımaları, anlamaları ve güvenmeye başlamaları için bir nebze katkıda bulunmak “ diye açıklamış.
Oturduğu yerden çalışmamış ve özlenen bir başarıyı yakalamış.
Alkışlarımız onun için, desteklerimiz aynı yolda yürüyen kadınlarımız ve gençlerimiz için.
Telefondaki ses biraz kırgın, biraz endişeli ve biraz da mutsuzdu.
“ Hocam ben sadece oturduğum yerden çalışıp, farklı hiç bir şey yapmadan satış bağlantısı yapabiliyorsam, neden patrona çalışayım. Müşteriyi böyle bulabiliyorsam, üreticiyle anlaşıp komisyonculuk yaparım ” diyen genç arkadaşı, satış yapamadığı zamanlarda elinde bulunduracağı iş ve gelir güvencesini öne sürüp sakinleştirmeye çalıştım.
Ancak…
Ciddi bir çalışma yaparak hedef pazar belirleyen, hedef pazardaki olası müşterileri bulan, bu firmalarla bağlantı kurmayı becerip iletişime geçerek pazarlık kapısını ayarlayan ihracat sorumlusuna “ Oraya bir satış yap da seyahate sonra gidersin “ diyen patrona da biraz sözümüz var.
Genç ihracat sorumlusunun serzenişleri haksız değil.
Düşünün; o kişi oturduğu yerden çalışıp, sadece internet ve telefon üzerinden çalışma yaparak yurt dışı satış bağlantısı yapabilecek. Size gelip ürününüze müşteri bulduğunu ve kendisine makul bir komisyon verilmesi halinde de bu müşteri ilişkisini yönetip sizin için düzenli bir ihracat bağlantısı sağlayacağını söyleyecek.
Bu durumda siz nasıl davranırsınız?
Hiç şüphesiz hemen kabul edip el sıkışır ve bu genç arkadaş sizleri ziyarete geldiğinde ona çok sıcak davranırdınız.
Neden olmasın ki birisi sizin mallarınız satıyor ve siz o kişinin SGK ve vergi yükünü sırtınıza almıyorsunuz. İş varsa komisyon ödeniyor, yoksa hiç masraf yok.
Cazip değil mi?
Gel gelelim o kişinin, sizin rakiplerinizle de iş yapabilme ve sizin yerinize onların ürünlerini satabilme olasılığının sizi ne kadar rahatsız edebileceği düşüncesi ne olacak. Hep size çalışması, rakiplerinizin önüne geçmek için çabalaması ve elde ettiği, topladığı tüm bilgileri sadece sizin firmanızın faydalanması için kullanması daha cazip olmaz mı?
Gerçekten de genç arkadaşımızın dediği gibi bu işler oturduğun yerden çalışarak halledilebilecek kadar kolay ve rahatlıkla sürdürülebilir bir iş olsaydı neden becerikli insanlar şirketlere girip kendilerini bordro rakamlarına kısıtlasınlar.
Kuşkusuz bir çalışan, kendisine yapılan harcamaların çok üstünde bir kazancı işverenine kazandırmak zorundadır. İşvereni de ona bunu yapabilmesi için gereken imkânları sağlamalıdır. Bunun aksi düşünülemez.
Amma ve lâkin işverenin, çalışanını kısıtlayarak “ Oturduğun yerden çalış “ demesi de bindiği dalı kesmeye başlamasıdır. O dal hemen kırılmasa da testerenin dişleri bir kere o dala zarar verdiyse, o dalın kırılıp ağaçtan ayrılması kaçınılmaz bir gerçektir.
İşverenlerimizin eksik noktası, en azından yaptırdıkları işin temel unsurlarını bilememeli ve çalışanlarına yeteri kadar güvenmemeleri. Ancak şu da çok açık bir gerçek ki çalıştığınız kişilere güvenmediğiniz zaman işinizde ne kadar başarılı olabilir ve ne kadar ileri gidebilirsiniz konusu oldukça şüphelidir.