Oturarak değil, dolaşarak yönetin
Kıymetli bir sanayici büyüğüm seneler evvel bana şu sözü söylemişti: “Bertan hocam, patron veya genel müdür dediğin kişinin ayakkabısı sık eskiyecek”.
Burada kastettiği patron ya da genel müdürün şirket içinde dolaşması, farklı bölümleri ziyaret etmesi, mümkün olduğunca çok kişiye temas etmesi idi. Bu kıymetli büyüğümün uzun seneler önce bilgeliği ve engin tecrübesi ile ortaya koyduğu bu prensip, Amerika’da bir zamanların çok popüler bir yönetim tekniği olan Management by wandering around (MBWA) tekniğine denk geliyor. Elbette kendisi, MBWA’dan haberdar değildi!
Etrafta dolaşarak yönetim
Türkçesine etrafta dolaşarak ya da gezinerek yönetim diyebiliriz. Kökeni 1970’lerde Hewlett-Packard’daki uygulamalara dayanıyor. Tom Peters ve Robert Waterman Hewlett-Packard’daki uygulamaları gözlemledikten sonra iş dünyasında bir başucu kitabı haline gelmiş olan 1992 tarihli “In Search of Excellence” adlı kitaplarında bu tekniği anlatıyorlar.
10-15 sene son derece popüler olan bu yaklaşım, farklı yönetim teknikleri ortaya çıktıktan sonra gündemden düşüyor. MBWA özünde basit bir kavram. Liderlerin ofislerinde kalmak yerine, çalışanların çalışma alanlarına düzenli, resmi olmayan ziyaretler yapmaları esasına dayanıyor. Bu ziyaretler sırasında yöneticiler samimi konuşmalar yapar, sorular sorar ve gerçek zamanlı geri bildirim sağlarlar. Temel ilke, yöneticilerin fiziksel olarak sahada bulunarak organizasyonel dinamikler, moral ve operasyonel sorunlar hakkında daha net ve daha hızlı bir fikir edinebilmeleridir.
Türkiye’ye uygun bir yönetim modeli
Giderek daha fazla metrikler ve teknoloji tarafından yönlendirilen bir dünyada, kökleri insan etkileşimine dayanan bir yönetim tekniği modası geçmiş gibi gözüküyor, ancak tam da bu noktada ben bu tekniğin özellikle ülkemiz şirketlerinde başarılı olacağına inanıyorum.
Neden? Çünkü Türkiye duygusal iklimin hâkim olduğu, çok değişse de halen teknolojiden çok insan etkileşimlerinin başarıyı belirlediği bir ülke. Bu kültür içinde etrafta dolaşarak yönetimin başarılı olma olasılığı yüksek. Türkiye’de yaygın uygulamaya baktığımızda, patron veya genel müdürlerin genellikle “yüzümüz eskimesin” veya “biraz da ulaşılmaz olmak gerek” düşüncesiyle odalarından, hatta masalarından yönetmeyi tercih ettiklerini görüyoruz.
Orta kademe yöneticilerin de bunu teşvik ettiklerini, “biz bakarız efendim, siz lütfen rahatınıza bakın” ya da “bizim işimiz efendim, biz görüşür size bilgi arz ederiz” diyerek patron ve genel müdürleri iyice odalarına ittiklerini görüyoruz. Hâkim olan veri ve teknoloji kültürü de “siz verilere, raporlara bakın, kararları buna dayalı olarak alın” kaidesini yaygınlaştırdığı için yemeğini dahi tek başına odasında yiyen iş insanlarının sayısı artıyor.
Bu teknik yönetim kalitenizi artırır
Şahsi fikrim şu, elbette veri ve raporlar karar almada önemli, ancak şirkette olan biteni filtresiz, süzgeçsiz kendi gözlerinizden görmek ve kendi kulaklarınızdan duymak çok değerli. Bu yöntem iletişimi iyileştirir. Çalışanların kendilerini daha değerli hissetmelerini ve seslerinin duyulmasını sağlayarak morallerinin yükselmesine yol açar. Sorunların hızlı tespiti ve çözümünü sağlar. Bilinenin aksine görünür ve ulaşılabilir bir yönetici genellikle daha güvenilir olarak algılanır. Çalışanlar, kendilerine zaman ayıran bir lidere daha fazla güven duyabilirler. Ayrıca çalışanların resmi toplantılara kıyasla gayri resmi bir ortamda samimi geri bildirimde bulunma olasılıkları daha yüksektir. İyi fikirler toplamanız olasıdır. Haftalık bir plan yapıp tüm teknik, yönetsel ve destek birimlerinizi dolaşmanızı, masalara misafir olmanızı, insanların toplandığı yerlere gitmenizi ve sohbet etmenizi öneriyorum. Bu yöntem ile çok büyük kazanımlarınız olacaktır.