Otur ulan, ders bu!
Genç okuyucularım hatırlamayabilirler. Ülkede okuryazarlığın yaygın olmadığı dönemlerde askere alınan ümmi vatandaşlara asgari donanım vermek için bir tür hızlandırılmış ilköğretim uygulanırdı. “Ali Okulları” nda erler okuma yazma öğrenir, basit bilgiler edinirlerdi. Böyle bir okulda ders veren gedikli, dünyanın yuvarlak olduğunu anlatmaktadır. Erlere, dünyanın yuvarlak olduğunu gösteren kanıtlar sunar. Vapur gelirken, önce dumanı, sonra direği ve bacası ve en son gövdesi görülür çünkü dünya yuvarlaktır; portakalın üstündeki pürüzler portakalın yuvarlaklığını nasıl bozmazsa, dağlar dünyanın yuvarlaklığını değiştirmez ve saire. Anlatılana inanamayan bir er sorar: “Essah mı komutanım?” Cevap: “Otur ulan, ders bu!” Anlaşıldığı kadar, gedikli de dünyanın yuvarlak olduğuna inanmamakta, ama kendisine bu dersi vermek düştüğü için, emri yerine getirerek müfredatı tekrarlamaktadır.
Ali mekteplerinin hikayesini anlatmak parlamentomuzda anayasa değişikliği tartışmalarını izlerken aklıma geldi. Demokrasinin seçimle göreve gelmekten ve sahip olunan çoğunluk sayesinde, kanun ve tüzük dinlemeden, istediğini yapmaktan ibaret olduğunu sanan bir kadro inatla anayasamızı değiştirmeğe uğraşıyor. Üstelik bu değişiklikler sıradan değişiklikler de değil, rejimin değişmesi ile sonuçlanacak kararlar. Yapılanların yasalara, demokrasi kural ve teamüllerine uygun olmadığını ileri sürenlere de cevap hazır: “Otur yerine, demokrasi bu!” Sadece gizli yapılmasını amir anayasa hükmüne rağmen oylamanın yapılış biçimi bile işlemlerin demokrasiye inancı şüpheli kadrolar tarafından yürütüldüğünün kanıtıdır. Gizlilik, milletvekillerinin vicdani karar vermeleri gereken konularda, iradelerini baskı altında kalmadan kullanmalarını sağlamak için konulmuş bir hükümdür. Buna ihtiyaç olmadığı düşünülüyorsa, anayasa değiştirilir; değiştirilemiyorsa uyulur. Beğenilmeyen, makul bulunmayan kurallara uymamak, başta seçimle göreve gelmiş olanlar dahil tüm vatandaşların yasalara uyacağı varsayımı üzerine bina edilmiş demokrasinin temel kuralıyla taban tabana zıttır. Eğer en üst görevdekiler kurallara uyup uymamalarının ihtiyari olduğunu iddia ederlerse, acaba vatandaşa nasıl bir mesaj vermiş oluyorlar?
Sonra, değişiklik yangından mal kaçırırmışçasına yapılmak isteniyor. Demokrasilerde parlamentoda uzun süren tartışmalar, kamuoyunun konuları anlamasına, daha sağlıklı kanaatler oluşturmasına, ikna olmasına hizmet eder. Özellikle anayasa değişikliği gibi önemli bir yasa, kapsamlı tartışmayı vazgeçilmez kılıyor. Ama bu işleri yapanlar, seçmeni ikna etmek değil, bir an önce mevcuttan daha otoriter bir sistemi inşa etmek arzusunda. Süreçte demokrasinin kural ve teamülleri gözetilmemiş, hiç mühim değil. Halbuki demokrasinin korunması, demokrasi kural ve teamüllerine bağlı kalmakla mümkündür; bunlara inanmayan parlamenter çoğunluğun kuralsız iş görüp, sonra da “Otur ulan, ders bu !” misali tavırlar sergilemesiyle değil.