Otomotivin anlattıkları
Yaklaşık 20 yıl önce 2001 krizinde yaşananlara benzer bir durum gözleniyor otomotiv piyasasında. O dönemki finans sektörünün kırılgan ve çarpık yapısı nedeniyle çok derin geçen kriz, bu kez reel sektörde yaşanıyor. Krizin finans şirketleri aracılığıyla tüketiciye yansıması çok hızlı olduğu için insanlar hızlı tepki vermişti. Lakin, bu kez reel sektör ile bir dip dalga geliyor ve yavaş hissedeceğiz lakin sert vuracak.
Ne yazık ki çıkış noktası yeniden inşaat ve betonda aranıyor.
Oysa şu anda otomotiv firmaları başta ihracat ve istihdam yaratan sektörlerin durumu çok kötü.
İhracatçılar bir nebze de olsa değersiz TL’nin avantajını yakalasa da ihraç edilen malların üretimi için yapılan ithalat bu etkiyi kısıtlıyor.
ABD Başkanı’nın kabul edilemez tutumlarıyla başlayan vergi restleşmesi bence pazar için önemsenecek bir olay değil. Büyütmeye gerek yok.
Lakin, ilk 10 sırada yer alan firmaların günlük fatura adetlerinin parmakla sayılacak noktaya gerilemesi önemli bir alarm sinyali.
Ayrıca, hükümetin önceliği olmamakla birlikte ÖTV matrahlarına yönelik çok acele adımlar atılması gerekiyor.
Zira, kurların bu seviyesinde araçların fiyatlarının zamlanması kaçınılmaz. Araçların fiyatlarına yapılan zamlarla birlikte de ÖTV’nin giriş rakamı kadük olmuş durumda.
Bugün geçmişin ucuz sayılan otomobilleri, insanların giriş aracı olarak aldıkları, firmaların ucuz yollu çözüm aracı olarak baktıkları modeller bile 100 bin lira sınırını çoktan aştı.
Geldiğimiz noktada sürekli düşen tüketici fiyat endeksi, çoluk çocuğun bile konuştuğu dolar kuru, yeterince yüksek olmayan faiz derken otomobil almak hayal oldu bile.
Bu şartlar altında mevcut yatırımların bile korunması zorlaşmışken, yeni yatırım çekmek resmen hayal oldu.
50 yıllık Mercedes’in tespitlerini mutlaka iyi değerlendirmek gerekiyor. Ülkemizin bir dönüşüm yaşaması şart. Ama, bunun yolu kentsel dönüşüm projeleri ya da döviz garantili inşaat işlerinden geçmiyor.
Sanayici, KOBİ, çiftçi…
Bunlara yapılacak en büyük kötülük, kıt kaynakların inşaat ve betona aktarılması olacaktır.
Türkiye’nin ihtiyacı öncelikle otomotiv ve daha sonra da reel sanayiciyi destekleyerek, kilogram başına kazanılan ihracat dolarlarını artırmaktır.