Otomotive teşvikler 'yetmez ama evet'
Yapılan anayasa referandumunun en çarpıcı kitlesiydi bana göre "Yetmez ama evet"çiler.
Geleneksel muhalefetin ve geleneksel iktidar yanlılarından farklı bir duruş sergilediler. Doğrudur yanlıştır, etkileri, sonuçları…
Bunlar farklı bir platformda, farklı bir yazı olarak tartışılabilir.
Benim yorumlamak istediğim yıllardır beklenen ve birçok yatırımın bu teşviklerle ilişkilendirildiği ortamda açıklanan teşvik paketinin otomotive etkisi.
Bir kere hemen belirtmeliyim ki benim duruşum "yetmez ama evet"…
Çünkü üretim, istihdamı artıracak, yabancı yatırımlara iyi niyet göstergesi olarak algılanabilecek adımlara karşı çıkılması mümkün değil.
Ancak, uzun süredir beklenen bu paketin de beklentileri karşılamaktan uzak olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.
Örneğin, sektörün her fırsatta eksikliğini dile getirdiği yeni ürün geliştirmede kritik rol oynayan test merkezlerine verilecek desteğin önemi yadsınamaz. Ancak, bu hakikaten detay bir nokta bana göre. Çünkü böyle bir test merkezinin maliyetinin yaklaşık rakamlarla 40 milyon dolar olduğu ifade ediliyor. Bakıldığında tabii ki yapılacak işe göre bu rakam aşağı ya da yukarı oynar ama bugün Türk otomotiv endüstrisinin toplam büyüklüğü göz önüne alındığında bu merkezler teşvik olmasa da yapılabilir. Burada sorun paradan ziyade, bu merkezlerin atıl kalma riskidir. Bugün Türkiye'de sıfırdan üretilen model sayısı böyle bir merkezin aktif çalışmasına yetecek büyüklükte değildir.
Dolayısıyla kesinlikle çok önemli olan bu desteğin, teşviklerin özüne hizmet etmekten biraz uzak kaldığı yine göz ardı edilmemelidir.
İkinci konu ise motor üretimine verilen destekler hakkında.
Burada da teşvikin önemi büyük, mutlaka desteklenmeli.
Ancak, Türkiye'de zaten motor üretimi hem de her türlüsü yapılıyor. Sadece yerlilik oranları değişiyor.
Bununla birlikte eğer uluslararası bir işbirliğinin parçası değilseniz ya da yine uluslararası bir firma ile ortak üretim yapmıyorsanız tek başınıza motor geliştirmenin çok maliyetli olduğu da bir gerçek.
Türkiye'nin yüzde 100 yerli sermayeli BMC, Temsa, Karsan gibi firmaları motorları dışarıdan alıyor. Ama Ford-Koç ortaklığı ile faaliyet gösteren FordOtosan ise sıfırdan kendi motorunu üretebiliyor.
Dolayısıyla bu alana verilen teşvikleri neye göre hangi kıstasa göre verileceği de çok önemli. Zira, biraz önce de belirttiğim gibi motoru takacak bir aracınız yoksa motor üretmenin anlamı kalmıyor.
Bunun yanı sıra teşviklerin verildiği bölgeler…
Öncelikli olarak kalkınma açısından geri kalmış bölgelerin teşvik edilmesi çok anlaşılır bir durum. Ancak, konuyu otomotiv olarak incelersek bu bölgelere otomotive yönelik bir yatırımın yapılabilmesi neredeyse imkansız.
Çünkü, lojistiğe aktarılan para, üretimin en önemli maliyet kalemlerinden bir tanesi durumunda.
Tüm bunları yazdıktan sonra, biraz da kendi önerilerimizi saymazsak en hafif deyimle ayıp olur.
Bence teşviklerin ıskaladığı önemli bir konu var otomotiv adına. O da lojistik maliyetler…
Bugün hemen üstte de belirttiğim gibi bir aracı üretmenin maliyeti kadar o aracı ya da üretime dahil olan parçaları ulaştırmanız. Bugün Tofaş ve Oyak Renault'nun ürettikleri otomobilleri nihai tüketicilere ulaştırabilmek için Bursa içinden dağılan TIR sayısı yılda 30 bine yaklaşıyor. Bunlara söz konusu araçların üretimi için gerekli parçaları taşıyanları dahil etmedim. Demiryolu ile desteklenmeyen bir otomotiv sanayinin büyümesi çok zor. O yüzden teşvik planlarındaki en yetersiz konuların başına bunu yazmak gerekiyor.
Tabii bir de iç pazarı güçlendirmeye yönelik adımların eksikliği var ki onu da bir başka yazıda konu ederiz.