Otomotiv
Farklı bir sektör olan otomotivi, ve ülkeye kattığı değer ile son dönemde oluşan gelişmeleri bir gözden geçirmek istedim. Öyle bir sektör düşünün ki, içinde ihracat olsun, ithalat olsun, yüksek istihdam olsun. Öyle bir sektör düşünün ki, ülkenin dinamosu olsun. Ve ülkenin dinamosu olabilecek kadar önemli bir sektörden söz ediyor isek, zaten çok da iyi irdelenmesi ve sürekli izlenmesi kaçınılmaz demektir.
Teknolojik olarak karmaşık bir yapıya sahip, ana faaliyet alanına odaklanmanın önemli olduğu ve dış kaynak kullanımınına da bir hayli ihtiyaç duyan bir sektör “otomotiv”. Sektörün kritik özelliklerinden bir tanesi, üreticilerinin etrafında odaklanıyor olmasıdır. Türk otomotiv endüstrisine bir göz attığımızda, 2011 yılı verilerinde yıllık yaklaşık 1.2 milyon adet üretim gerçekleştiğini ve bunun da 790 bin adetinin ihraç edildiğini görüyoruz. Ekonomik değeri ise, yaklaşık 18.5 milyar dolar. Buna karşılık dünya tüketiminden alınan pay, %1.56. TÜİK verilerine göre, 2012'de ulaşılan ihracat rakamı 19 milyar dolar, 2013'te ise 21.3 milyar dolar. Dolayısı ile 2013’ün de ihracatı en yüksek sektörü. Otomotivciler 2023 yılı için de hedefini belirlemiş durumda. 4 milyon adet üretim, 3 milyon adet ihracat. Ve bu da yaklaşık 75 milyar dolara ve dünyadaki payın da %2.5’e çıkması anlamına geliyor.
Her ne kadar ithalatı da son derece yüksek rakamlara sahip olan bu sektör, ne olursa olsun bizim için son derece önemli. Otomotiv sektörünün, lojistik anlamda da beklentilerinin kritik olduğunu belirtmek gerekir. Liman maliyetlerinin düşürülmesi ve altyapının geliştirilmesi, limanların demiryolu bağlantılarının yapılması, oto-port nitelikli limanların sayıca artırılması, yükleme/boşaltma işlemlerinin basitleştirilmesi bunlardan başlıcaları. Otomotiv sektörü, Avrupa’ya yakınlığımız, teknoloji adaptasyonunda başarılı oluşumuz ve uygun istihdam gibi sebeplerden ötürü, son yıllarda yabancı yatırımların Ülkemize olan ilgisini arttırdı. Yakın zaman önce gerçekleştirilen bir swot analizinde de, otomotiv sektörünün güçlü yanları olarak karşımıza; yedek parça üretiminde tercih edilen ülke olması, ucuz işçilik ve kaliteli üretim gücü ile kısa sürede teslimat avantajları çıkmıştı. Aynı çalışmada zayıf yanlar olarak ise yeterli özel liman bulunmaması, devlet limanlarında yeterli hizmet sağlanamaması ve aktarma limanlarındaki yetersizlik faktörleri göze çarpmakta. Ayrıca yine zayıf yanlarda sektör içinde üretim/ihracat/lojistik barındırdığı için farklı kurumlarla koordineli çalışmaktan kaynaklanan bürokratik maliyetler de yer almakta idi. Bugün gözüme çarpan bir habere göre ağır vasıtalar dahil toplam pazar 3 ayda yüzde 24 azalarak 123 bin adede gerilerken, üretim yüzde 8, ihracat ise yüzde 1 gerilemiş. Ümit ederim ki, bu kısa süreli bir düşüş olur. Gerek üretim, gerek istihdam, gerekse lojistik sektörü açısından bu sektör bizler için önemli bir nimet. Kıymetini iyi bilmek gerekir.