Otomotiv sektörünün makus kaderi
Zaman zaman otomotiv sektörünü ayrı olarak ele almayı yeğliyorum. Öyle bir sektör ki otomotiv; inşaat sektörü gibi iç ticaretin dinamolarından birisi ve ekonomik göstergeleri bize göstermesi açısından ilginç olduğu kadar; dış ticaret açısından da son derece önemli ve ihracatın en tepesindeki sektör. Üstelik yan sanayisini de düşündüğümüzde, istihdam açısından da son derece büyük ve hassas olduğunu da dile getirmekte yarar var.
Genellikle ihracatın lider sektörü olan otomotiv sektörünün; ekonomik göstergelerden inşaat sektöründen sonra en fazla etkilenen ikinci sektörü olduğunu söyleyebiliriz. Ortalama bir ayda 2,5 milyar civarı otomotiv sektörü ihracat yaparken, 1,5 milyar dolarla Kimyevi Maddeler ve ardından da hemen hemen aynı rakamlar ile hazır giyim ve konfeksiyon sektörlerinin geldiğini hatırlatmakta yarar var. Özellikle son 20 yılda otomotiv sektörü ülkemizde en çok büyüyen sektörlerin başında geldi. Elbette bu durum cari dengeye de önemli bir yarar getirmekte. Otomobil ve yan sanayi üretiminin artması da elbette son derece önemli. Yanı sıra otomotiv üreticilerinin daha çok Türk tedarikçilerinden hammadde temin etmesi, yan sanayinde yerli yatırımcıların daha fazla gelişmesi gibi pozitif adımların da artması yine ekonomi üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır.
Gazetemiz İstihbarat Şefi, sevgili Aysel Yücel’in haberinden, yılın ilk sekiz ayında yüzde 46 daralan otomotiv pazarında kamu bankalarından satışları artırmaya yönelik gelen desteğin karşılık bulmaya başladığını anlayabiliyoruz. Bir süre önce Merkez Bankası’nın faizleri düşürme kararları ile birlikte Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank’ın, özellikle yerli üretimi desteklemek amacıyla, Türkiye’de üretim yapan otomotiv markaları ile iş birliği gerçekleştirmesi de son derece olumlu bir beklentiyi ortaya çıkarttı. Özel taşıt kredisi kapsamında binek araçlar için 50-120 bin TL arasında 18-36 ay için, ticari araçlarda ise 72-120 bin TL arasında 30-60 ay için yüzde 0.49-0,69 faiz uygulayacak. Kredi koşulları anlaşmalı marka bazında değişiklikler gösterebilecek.
Faiz indirimini memnuniyetle karşılayan sektör temsilcileri, pazarın bir miktar da olsa hareketleneceğini ve yılsonunda 450 bin adet rakamının yakalanması için destekleyici olacağını ifade ederken, OYDER Başkanı Murat Şahsuvaroğlu, “Otomotiv sektörünün 2018 Haziran ayından bu yana sürekli gerilemesinin ana nedenlerinden birisi de faiz oranlarının yükselmiş olmasıydı. Araç satışlarının yarısından fazlasını taşıt kredileri ile yapan bir sektör için kredi faiz oranları ve kredi taleplerinin onaylanması konuları hayati önem arz ediyor” derken, Toyota Türkiye Pazarlama ve Satış AŞ CEO’su Ali Haydar Bozkurt, kamu bankalarının özellikle yerli üretimi desteklemek ve sektörü hareketlendirmek amacıyla, Türkiye’de üretim yapan otomotiv markaları ile yaptığı iş birliğini olumlu karşıladıklarını belirtti. Bozkurt hareketliliğin son çeyrekte artmasını bekliyor. Umuyoruz haklı çıkar.
Türkiye'de otomotiv pazarına ilişkin analizler yapan EBS Danışmanlık'ın Genel Müdürü Erol Şahin’in, tek başına faiz oranı yetmeyeceği ve alım gücü düşen ve ödeme güçlüğü yaşayan vatandaşlar için kriterlerin esnetilmesi gerektiği hususu aslında benim yazımın başlığını ortaya çıkarttı. Otomotiv sektörü, ekonomideki dalgalanmalardan hemen etkilendiği gibi, yarattığı ekonomik büyüklük etkisi ile ortaya çıkan sarsıntı da adeta dün İstanbul’da yaşadığımız deprem gibi önemli bir etki yaratmakta.
Otomotiv satışlarının etkisi bir yana, otomotiv sektörüne dair ithalat yapan firmaların da pek çok sorunu olduğu ve mevzuatlarda geliştirilecek ve iyileştirilecek birçok noktanın bulunduğunu söyleyebilirim. Geçtiğimiz gün elime geçen E&Y firmasının sektöre ve özellikle yeni dönem elektrikli araç projeksiyonuna dair araştırma raporu da benim için çok aydınlatıcı oldu, emek verenlere teşekkür etmek gerekir.
Krizlerden nasibini alan otomotiv sektörünün makus kaderini yenmesi ve daha istikrarlı hale gelmesi en büyük temennimiz.